Ana Sayfaİnsan ve ToplumYeşil FelsefeYoga duruşlarıyla hayvanları gerçekten anlayabilir miyiz?

Yoga duruşlarıyla hayvanları gerçekten anlayabilir miyiz?

-

Eğer yoga ile herhangi bir temasınız olduysa yoga duruşlarının çoğunun hayvan isimlerinden ilham aldığını fark etmişsinizdir: Köpek, kedi, inek, deve, güvercin, turna, tavuskuşu, balık, kobra, akrep… Peki, neden bu duruşlar ilhamını hayvanlardan aldı? Yoga ve hayvan özgürlüğünün bir bağlantısı var mı?

Belki de her şeyden önce yoganın kelime anlamını biraz deşmek gerekiyor. Yoga, “Yujir” yani birlik, bir olmak kelime kökünden gelmektedir. Yoga kişisel farkındalığımızı geliştirerek tüm canlılarla bir olduğumuzu hatırlatıyor bize. Temelde tüm canlıların aynı ihtiyaçlar için yaşadığını fark ediyoruz ve hiçbir farkımız olmadığını görüyoruz. Yoga duruşlarının isimleri de doğadan alınarak bu bir olma haline bir atıf yapılmak istenmiş belki de.

Kedi, köpek olmanın, kuş ya da kobra olmanın nasıl bir his olduğunu deneyimliyoruz. Deneyimlemekten öte ismini aldığımız hayvan oluyoruz. Mesela; kobra duruşuna bakacak olursak kobranın elleri olmadığını ve başını omurgasından aldığı güçle yukarı kaldırdığını görmekteyiz. Bu duruşa girmek için yüz üstü yatarak ellerimizden yardım almadan başımızı ve göğsümüzü yukarı kaldırıp bakışımızı tavana çevirdiğimizde kobra duruşuna girmekten çok kobra olmanın nasıl bir his olduğunu deneyimliyoruz.

Yoga Hayvan 3

Yoga felsefesine dair en önemli eserlerden biri olan Patanjali‘nin Yoga Sutralarında bahsedilen evrensel etiklerde (yama) başka canlılarla ilişkimizden ve onlara nasıl davranmamız gerektiğinden bahsedilmektedir. Bu etikler sırasıyla şöyledir: Ahimsa (şiddetsizlik), Satya (dürüstlük), Asteya (Kendisine verilmeyeni almamak, hırsızlık yapmamak), Bramacharya (Dengeli davranış, yaşam enerjisini doğru yönlendirmek), Aparigraha (aç gözlü olmama).

Yoga Hayvan 4

Bu değerlerin her biri üzerine sayfalarca makale yazılabilir. Bu yazıda hayvan özgürlüğü ile bağlantılarına kısaca değineceğiz.

Şiddetsizlik yani sevgi/aşk anlamına gelen Ahimsa’yı hayatımıza uygularken en temel kavram olarak şefkatten bahsetmek gerekir. Şefkat aracılığıyla diğer canlılarda kendi varoluşumuzu görebiliriz. Her canlının mutluluk arzuladığı bir gerçek. Yoga pratiği ile tüm canlılarla uyum içerisinde yaşama pratiğini geliştirmemiz mümkün.

Yediğimiz gıdaların nereden geldiği hakkında doğru bilgiye ulaşabiliyor muyuz gerçekten? Ya da bu konuda gerçekleri gördüğümüz hâlde kendimize dürüstçe anlatabiliyor muyuz? Satya yani dürüstlük değeri tam da bu noktada devreye giriyor. Mutlu hayvanlardan (!) ya da özgür hayvanlardan (!) elde edilen ürünleri tüketmeye çalışarak vicdanlarımızı rahatlatmaya çalışıyoruz fakat bir hayvanı öldürmek ya da köle olarak kullanmanın neresi mutlu? Kendimize karşı dürüst olmamız gerek.

Hayvan Özgürlüğü Yoga

Asteya yani çalmamak ise bize ait olmayan bir yaşamı çalmayarak pratik edilebilecek bir değer. Aparigraha yani hırstan uzak olmak ise gerçek ihtiyaç ve isteklerimizi sorgulayarak uygulamaya başlayabileceğimiz bir değer.

Birleşmiş Milletler verilerine göre dünyada yılda 56 milyar kara hayvanı, mezbahalarda ise her saniye 3 bin hayvan öldürülmekte. Bu gerçek, hepimizin günlük yaşamına korku, terör ya da şiddet olarak yerleşmiş durumda ve her gün bununla yaşayıp bu gerçekle nefes alıyoruz. Yogiler yaşamlarında bu değerleri uygulayarak doğa ile uyum içinde yaşamayı deneyimliyorlar. Yoga duruşlarında hayvan pozlarını canlandırarak hayvanlarla eşit olduğumuzu ve onlardan bir farkımız olmadığını günlük pratiklerine işliyorlar. Belli ki tüm gezegendeki bu şiddet gerçeğini değiştirmek için önce kendimizden başlamamız gerekiyor. Yoga kişisel farkındalıklarımızı geliştirerek gezegenimiz ve bizim için ihtiyacımız olan sevgiyi oluşturacak gücü barındırıyor. Şimdi yoga zamanı!

Fotoğraflar: © Moriya Neva

SON YAZILAR

Çevre dostu mimarinin örneği: Sürdürülebilir yaşam, Casa Cosecha de Lluvia ve yağmur suyu yönetimi

Casa Cosecha de Lluvia, dağların kalbinde sürdürülebilirliğin ve yenilikçiliğin mükemmel bir örneğini sunuyor. Yağmur suyunu arıtan bu etkileyici yapı, çevre dostu tasarımıyla size ilham verecek! Robert...

Yeşil mimarinin geleceği: Tarımsal atıklardan mimarinin zirvesine; mısır koçanları karbon emici duvarlara dönüşüyor

Tarım atıklarının mucizevi dönüşümüne tanık olun: Mısır koçanlarından üretilen karbondioksit emen duvar kaplamalarıyla yeşil mimarinin geleceği şekilleniyor! Sürdürülebilirliğin sınırlarını zorlayan bu yenilikçi projeyi keşfedelim! İnşaat ve...

Sürdürülebilir mimari tasarımın yeni yıldızı: Ahşaptan ayırt edilemeyen pirinç kabuğu yapı malzemesi

ACRE, ahşap alternatifi olarak öne çıkan bir yapı malzemesidir; dayanıklılığı, suya ve çürümeye karşı direnci, estetik dokusu ve sürdürülebilirliği ile dış mekanlarda mükemmel performans sergiler. Alüminyum ve pirinç tozlarının muazzam bir sentezi olan bu malzeme, çitlerden kapılara, pervazlardan teraslara kadar geniş bir yelpazede dış mekan uygulamaları için ideal bir seçenektir. Dünya ormanlarını koruyan bu malzemeyi keşfediyoruz!

Bahar geldi: Aylardan Mayıs, günlerden Hıdırellez; gününüz hep güneşli, talihiniz hep bol olsun

Zaman akıp gider... İnsan bu hayattan geçerken nice mevsimleri ve nice baharları da beraberinde yaşar. Belki farkındadır, belki de bilincinde değildir ama kaç kez kim...
Burak Bilen
Burak Bilen
Gıda Mühendisliği bölümünden mezun oldum. Hindistan'da aldığım ve deneyimlediğim yoga öğretisini paylaşmaya çalışıyorum. Ekoloji, yemek kültürü ve yoga ile ilgileniyorum.

ÇOK OKUNANLAR

95,278BeğenenlerBeğen
17,593TakipçilerTakip Et
22,156TakipçilerTakip Et
243AboneAbone Ol