“Birbirimize bir şeyler olursa ne yaparız dediler.
Kalanlar ölenler için şiir yazar, dedi Metin.”
Tarihin 2 Temmuz 1993’ü gösterdiği gün kardeşlik, dostluk diyen aydınlar, şairler, sanatçılar, dört gün sürecek olan Pir Sultan Abdal Şenlikleri’ne katılmak için Sivas’a gelir. Katliamdan iki gün önce “Müslümanlar ve Türkiyeli Müslümanlar” imzalarıyla “Müslüman kamuoyuna ve İslam’a yapılan saldırılara izin vermeyelim” başlıklı dağıtılan bildiriler ise şenliğin başka boyutlara dönüşeceğinin işareti, habercisi gibidir.
Bildiride Aziz Nesin’in Şeytan Ayetleri kitabından bahsedilmiş, birgün önce yaptığı konuşmada İslam’a dil uzattığı iddia edilerek Nesin hedef gösterilmiş ve “Gün Müslümanlığımızın gereğini yerine getirme günüdür.” denilerek katliama açıkça davetiye çıkarılmıştı.
2 Temmuz günü ise Cuma namazının ardından etkinliklerin yapıldığı kültür merkezinin önüne doğru “Sivas Aziz’e mezar olacak!”, “Yaşasın şeriat!”, “Laiklere ölüm!” sloganlarıyla bir yürüyüş başlamış, saldırganlar yeni dikilen Halk Ozanları heykelini yıkıp yerde sürüklemişti. Yürüyüş boyunca nefretle yürüyen ve gittikçe artan kalabalık akşam saat 18.00’de anma etkinliğine gelenlerin sığındığı Madımak Oteli’nin önüne gelince 15 bin kişi oluvermişti. Polisin gözü önünde “Sivas laiklere mezar olacak” sloganlarıyla, tekbirlerle, “Yakın ulan yakın” sesleriyle otelin önünde bulunan araçlar ve yürüyüş boyunca sürüklenen heykel ateşe verilmiş, otel taşlanmış ve camları kırılmıştı. Olayların katliama dönüşmesinin nedeninin, polis telsizlerine gelen “Müdahale etmeyin” anonsları apaçık gösterirken, alevler oteli de sarmıştı. Otel lobisinde yüzünü gösteren kıvılcım, alev yığınına dönüşmüş ve “Cehennem ateşi işte… Kafirlerin yanacağı ateş…” sözleriyle hızla üst katlara doğru yükselmişti.
Üst katlara yükselen alevler sonucunda ise, içlerinde Asım Bezirci, Muhlis Akarsu, Nesimi Çimen, Özlem Şahin, Asaf Koçak, Metin Altıok, Hasret Gültekin’in de bulunduğu 35 canımız, ozanlarımız, aydınlarımız memleketin orta yerinde, gözler önünde yakılarak katledilmiştir.
Dönemin başbakanı olan Tansu Çiller’in “Çok şükür, otel dışındaki halkımız bir zarar görmemiştir.” sözleri ise siyasi tarihin hafızasına utançla yazılmıştır. Çeşitli mahkemelerde başlatılan soruşturmalar o dönem kapatılmamış olan Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde (DGM) son bulmuş ve DGM’ye sunulan iddianamede olayların nedeni, ‘şenliklere katılanlar’ olarak gösterilmiş, Aziz Nesin’in varlığı ‘eylemin hazırlayıcı sebepleri’ arasında sayılmıştır! Katliama seyirci kalmakla yetinmeyen devlet, şenliklere katılanları bu katliamın sebebi olarak göstermiş, failleri korumuş ve yargı sürecinde delilleri karartmış, davayı ise zaman aşımına uğratmıştır.
Sivas Madımak Oteli’nin ateşe verilmesiyle başlayan katliam ateşinin üzerinden 24 yıl geçti… Tarihe; bir arada yaşama kültürüne, halkların kardeşliğine yapılan saldırı ve linç kültürüyle yaşam hakkının fiilen sona erdirildiği kara bir leke olarak geçti Madımak.
Biliyoruz ki; kendinden olmayana yönelik sürdürülen nefret, inkar ve imha politikalarıyla Dersim’de, Çorum’da, Maraş’ta, Sivas’ta, Gazi’de yaşananlar Alevi kimliğinin topyekün imhasına yöneliktir.
Göç ettikleri yerlerde inancını ve kültürünü cemevlerinde kurumlaştıran, örgütlenen Aleviler Sivas ve Gazi katliamlarıyla durdurulmaya çalışılmıştır. Farklı inançları, kültürleri, ulusları düşman gören zihniyet 24 yıl sonra da kendini Suruç’ta, Ankara’da, Cizre’de göstermiştir.
Bu katliamcı zihniyete karşı ise tüm ezilenler olarak bir arada durup, katillerden hesabı sorana dek mücadele edecek, türkülerimizi, sazımızı, sözümüzü, semahımızı, deyişlerimizi, kavganın ateşinde yananları unutmayacağız!
Sevdanın güzelliğinde,
Canın cana hasretinde,
İnançlı yürekleriyle,
Kavganın ateşlerinde,
Yananlara selam olsun!
Hazırlayan: Cansu Eski