Bir yazı yazmaya başlayacağım ve nasıl başlayacağımı bir türlü bulamıyorum. Silip silip yeniden yazdığım ama bir türlü beni tam olarak tatmin etmeyen cümlelerden geçiyorum. Bunun nedeni aslında çok basit; anlatacağım şey hayati önemde, yaşam kalitemizi doğrudan etkiliyor, değiştirmek mümkün ve parayla satılmıyor. Duygularımıza, düşüncelerimize etki ettiği gibi onlara dair birçok ipucunu da içinde barındırıyor. Var olduğu sürece yokluğunu hissetmiyoruz. Yok olduğunda da olmadığımız aşikar. Biraz özbilinç, farkındalık ve çabayla elde edebileceğin sonuçlar kesinlik taşıyor ve nedense neredeyse hayatın kendisiyle özdeşleşen bu şey yokmuş gibi yaşamaya bırakılmışız. Bırakılmışız diyorum çünkü bu kadar hayati bir konuda bile bilgimiz neredeyse sıfır. Böyle yaşamamız normal karşılanıyor. Bunun değişmesi gerektiği aşikar olsa da okuyan yani yüzü aydınlığa dönük insanlarımız bile bunun farkında değiller. Nereden mi biliyorum? Elbette kendimden. Örneğin, neler olup bittiğiyle, fikirle, sanatla, edebiyatla ilgilenirken bedenle kurduğum ilişkiyi sadece görünüşe indirgediğimi kavramam epey zaman aldı. En çok da bu nedenle böylesine önemli bir konuya yani nefese giriş yapmanızı sağlayabilmek istiyorum.
Bir Şeyler Olurken
6 Şubat 2023’e gözlerimizi açtığımız günden bugüne kadar geçen zamanda olana bitene bakıp kahrolduğumuz, yardım için çırpındığımız, anlamaya çalışıp anlayamadığımız, unutmaya çalışıp unutamadığımız, isteyip de dile getiremediğimiz, görüp de söyleyemediğimiz, el uzatmak istesek de yaptığımızı yeterli bulamadığımız pek çok şey yaşadık, yaşıyoruz. Bir gecede savaştan çıkmışçasına yerle bir olan hayatlar gördük. Bu seferki savaş değildi, sadece deprem de değildi. Açgözlülük, para hırsı, ihmal, inkar, göz yumma, sencilik, bencilik, talan, hile ve benzeri nedenlerle çok şey kaybettik. İnsanlarımız canlarını, hayatlarını, yakınlarını, evlerini, güvenlik hislerini, bütünlük algılarını, sağlıklarını, geleceğe inançlarını kaybettiler. Tüm bunların salt tanıklığı bile zaman zaman nefes alamadığımızı hissetmemize yeterdi. Kaygı bozuklukları, kalp çarpıntıları, daralmışlık hissi… Yiyemedik, aç kaldık; yedik ama doymadık. Yattık, uyuyamadık; çok uyuduk ama dinlenemedik. Dikkatimiz dağıldı, algımız bozuldu ve muhtemelen hiç fark etmeden defalarca nefesimizi bloke ettik.
Nefes, varlığı doğumu, yokluğu ölümü gösteren bir beden ihtiyacı. Duygu durumlarımıza temposuyla eşlik ettiği gibi en ufak bir gerilimde ilk blokaj gören refleksimiz. Yanlış yaşam alışkanlıkları, rahatlama bilincinden yoksunluk, duygu durum kontrolünü bilmemek en ama en önemlisi de beden farkındalığından yoksunluk zaten nefesimizi sınırlayarak yaşam kalitemizi düşürüyordu. Üstüne bir de son büyük travmamız eklenince kim bilir bize neler oldu? Niye böyle bir toplumsallıkta yetiştirilip, canla özdeş bu hareketimizi yok saydığımız bilinmez ama değişmek ve değiştirmek mümkün.
Nefes
Nefes bir reflekstir ama nefes almak ve vermek davranışsaldır. Nefes alışımız ve verişimiz olumsuz alışkanlıklarımızla sürekli bozulur ve bir süre sonra bu bozulma biz fark bile etmeden kalıcı hale gelir. Hep alışmışızdır, kötü alışkanlıkların neler olduğunun belletilmesine oysa saatlerce sıralarda oturup, ders dinlememizin beklendiği sınıflarda bedenimizin yanlış oturma alışkanlıkları kazandığından bahsedilmez. Sırtımızda ağır çantalarla okula koşarken kamburlaşmaya başladığımız yeni yeni konuşulan konulardandır. Masabaşı işler, bastırılmışlıklarımız, bir türlü dile getiremediğimiz öfke, mutsuzluklar, haksızlıklar, yaşam döngüsünde içinde gözümüzü açtığımız sistemin doğal çıktısıdır ve hepsi nefesimizde kalıcılaşır.
Şimdi yani bugün ara sıra nefesine odaklanmanı istesem senden, bakar mısın, nefesine? Nefesin nasıl? Rahat mı, sık mı, yüzeysel mi? Nasıl soluyorsun? Nefesini nereye gönderiyorsun? Göğsüne mi, omuzlarına mı, karnına mı? Nefesini mi tutuyordun? Evet, bunu çok sık yapıyoruz. Dalmadan nefes tutulmaz sanırız ama gün içinde o kadar sık nefesi bloke ederiz ki şaşarsın. Bugün dikkat edersen belki sende fark edeceksin. O zaman, rahat bir soluk al ve ver olur mu? Burnunda bir tıkanıklık yoksa ve koşmuyorsan ya da temposu yüksek bir şey yapmıyorsan nefesini burnundan alıp, burnundan vermeye özen göster. Nefeslerin sakin ve derin olsun. Onu (nefesini) bilinçli olarak karnına gönder yani diyafram nefesi al ve ver.
Yenice gündemdeler; rahatlama, stres yönetimi, psiko-fizyolojik durumların iyileştirilmesi için bütüncül yaklaşımlar ve tüm bunlar için nefes farkındalığı. Tabii gündemde olmaları bu bilgilerin yeni olduğu anlamına gelmiyor. Sadece bütüncül tıp yaklaşımlarının kabulünün artması ve sosyal medyanın etkisiyle bilginin yaygınlaşma hızıyla bu konular bize kadar ulaşıyor. Yoksa henüz ne okullarda nefes eğitimi var ne de bunu önemseyen geniş kitleler ama olsun; bir gün mutlaka. Dediğim gibi bu konular, bu günlerde popülerleşmeye başladı. Binlerce yıldır bilinenler, tıptaki gelişmeler, şunlar bunlar derken, bilginin yaygınlaşması iyi oldu. Her popüler konu gibi sömürüye açık olsa da konumuza dönersem nefes tekniklerinin amacı; otonom sinir sistemini sempatik baskınlığından uzaklaştırmak ve vücuda gerekli olan havayı sağlamak.
İşin aslı bu konu da her konu gibi derya deniz ve derinleşmek mümkün. Şimdi sadece birkaç teknikten bahsederek size yardımcı olmak istiyorum. Basit ve kolay teknikler; yapmak için birkaç dakikanızı ayırmanız ya da sadece dikkatinizi yöneltmeniz yeterli. Nefes için söylenebilecek çok söz ve yapacak pek çok pratik var. Hem nefes kapasitesini artırmak hem de nefes akışını doğallaştırmak mümkün.
Senin İçin
İlk olarak, gün içinde dikkati nefesine getirmeni isteyeceğim. Bak bakalım nefesin nasıl? Sonra içindeki nefesi boşalt ve burnundan (içinden dörde kadar sayarken) nefesi karnına doğru al (diyafram nefesi), sakince burnundan ver (yine dörde kadar sayarak), bu şekilde, üç tekrar, beş tekrar yapabilirsin. Yapınca göreceksin, bunu yapmadan önceki halinden, bir tık daha iyisin. Daha sonra nefes alış ve verişlerin arasına boşluklar (dinlenmeler) ekleyebilirsin. Dört al, bir tut, dört ver. Bir tür kare gibi düşün ve ona doğru ilerle. Dört al, dört tut, dört ver ve dört tut. Bu süreleri uzatarak devam edebilirsin. Daha ileride, makbul olana yani nefes veriş sürenin, alış süresinden daha uzun olmasına ilerleyebilirsin. Nefes alıp verirken sadece nefesine odaklanmaya çalış. Nefesinin burun kanalarından geçişi, vücudunda aldığı yolla ilgilen. Hadi, lütfen, sen bunu hak ediyorsun. Gerildiğinde, modun düştüğünde, kızdığında, olumsuz düşüncelere kendini kaptırdığında hemen nefesine dön. Yürürken adımlarına eşlik etsin nefesin. Bunu iyi bir alışkanlık haline getir. Dört adımda nefes al, iki adım tut, dört adımda ver, iki adım tut gibi oyunlaştırabilirsin nefeslerini.
Nefes alışverişinden sonra duruşunun düzelmeye başladığını, kendini daha iyi hissettiğini göreceksin. Otururken, ayakta, yatarken, hiç farketmez, nefes çalışırken; mümkünse omurgan dik olsun.
Bizler genellikle, bir şey için bir şey yapmaya şartlanmış kuşaklarız. Mutlu olmak için alışveriş yapmak o kadar yaygın bir alışkanlık ki oysa mutluluk içeriden gelen bir his. Bir şey yapınca, bu yaptığına bağladığında mutluluğunu, sadece yapay bir mutluluk elde ediyorsun ve çoğun hemen sönümleniyor. Mutluluk için sana ve hepimize gereken, sağlıklı nefes ve biraz hareket. Bunların mutluluk hissini hemen aktive ettiğini göreceksin. İnanmıyorsan, yerinden kalkıp, beş, on kere zıplayabilirsin ve o zaman göreceksin ki içinden dışına doğru mutluluk hissi yayılmaya başlıyor. Biliyorum mesele mutluluk meselesi değil ama haydi şimdi kendin için bir şey yap ve bunu alışkanlık haline getir. İyi gelecektir.
Bir komşum var doksan dört yaşında, bir gün yorgun argın ve mutsuz eve dönerken, elimdeki poşetleri görüp otomata basmıştı. Bunu ara sıra yapar. Merdivenleri çıktım, kapıda beni bekliyordu. “Kızım,” dedi, “iyi günler de kötü günler de geçer.” Bu kadar basitti ve hayatın özeti gibiydi. Bu geçicilikte hoşlukla yaşamak varken ne çok… Neyse boşver şimdi bu ne çok olan şeyleri, kendin için iyi bir şey yap. Rahat ve bilinçli nefesler al ve ver.
Konuyla ilgili yazmaya devam eder miyim bilmiyorum. Düzgün beslenme, bol su, yeterli uyku, hareket ve nefesle kendine büyük bir iyilik yapabileceğini, nefesle ilgili pek çok egzersiz olduğunu, istersen bu konuda pek çok şey öğrenebileceğini biliyorum. Sonra bakarsın yaşam da gülümser, kendine ve çevrene ışık saçarsın. Kendini biraz daha iyi hissetmek senin de hakkın. Evet, elbette, bilinse de bilinmese de bazı gözümüzün önündeki şeyler sır gibi görünmezdir çevremizde, nefes de bunlardan biri sadece. Sevgilerimle, nefesine ve kendine iyi bakman ve sağlıcakla kalman dileklerimle.