Soykırım sözcüğü lûgatımızda Ermeni, Kürt, Yahudi, Çingene, Alevi, Türkmen şeklinde uzatabileceğimiz bazı etnik kökenleri ortadan kaldırma, bir inancı yok sayıp ona dâhil olanları yok etme anlamını çağrıştıran bir kavram. Ancak gerçek bundan ibaret değil, ne yazık ki. Soykırımı her gün, tüm insanlık olarak destekliyoruz. Yanan ateşe bir çıra da biz atıyoruz teker teker her birimiz, ateşi körüklüyoruz, cinayete sessiz kalıyoruz. Sonuçta tabiata geri dönüşü zor zararlar veriyoruz.
Toplumun genelinde “marjinal“ sıfatının layık görüldüğü kategori, bir kısmında hayvan özgürlükçülerini barındırıyor. Marjinal olarak nitelenen hayvan özgürlükçüleri, aslında toplum genelinin “bir damarına” bastığı için bu şekilde ötekileştirilerek yok sayılıyor, görmezden geliniyor veya bunlar deneniyor.
Nirvanası “vegan olmak” olan bu insanlar toplumun geneli gibi hayvanseverliği “kedi ve köpekleri sevmek” olarak adlandırmıyorlar. Gerçek hayvanseverler öküzü de seviyorlar bir tekir gibi, domuzu da seviyorlar bir kanarya gibi veya “karafatmaları” da seviyorlar bir kaniş gibi. Hayvan sınıfına insan da dahil olmak üzere bitki olmayan bütün canlılar giriyor. Bunu algılayabilmek çok kolay ancak uygulamaya geçirmek alışkanlıklar, kör gelenekler ve kapitalist düzenin çevrelediği hayat akışı nedeniyle zor görünüyor.
Zor olabilir. Ancak mümkün!
Hayvan özgürlükçülerinden “Tüm mezbahalar kapatılsın” eylemi
Dün (13 Haziran 2015) İstanbul’da açıklama yapan ve mezbahaların kapatılmasını talep eden grup, zor dediğimizi gerçekleştiren ve hayat mücadelelerinde bencil olmayan bir yöntem seçenlerden oluşuyor.
“Bağımsız Hayvan Özgürlüğü Aktivistleri” adlı hayvan özgürlükçüsü grup İstanbul Beyoğlu’nda “Tüm mezbahalar kapatılsın” temalı eylem yaptı.
“Hayvanlara özgürlük”, “Kürk, deri, et resmen cinayet”, “Mezbahalar kapatılsın, hayvanlara özgürlük” şeklinde sloganlar atan hayvan özgürlükçüleri, her gün mezbahalarda milyonlarca hayvanın parçalanarak öldürüldüğünü ve sonra da paketlendiğini söyledi. İklim değişikliğinin en büyük nedenlerinden birinin mezbahalar olduğunu açıklayan Ergüler, “Evet, yanlış duymadınız, mezbahalar. Eğer böyle et tüketmeye devam edecek olursanız, küresel buharlaşacağımızı ön görmek yanlış olmaz” şeklinde konuştu.
İklim değişikliğini önlemek için “Vegan olun” çağrısı yapan Ergüler, diğer arkadaşlarıyla birlikte pankart ve dövizler eşliğinde Tünel’e yürüdü.
Mezbahalar neden kapatılsın?
Mezbahalarda her gün yüzlerce hayvan öldürülüyor. Bunu duyanlardan “Aç mı kalalım? Allah onları biz karnımızı doyuralım diye yolladı” diyen varsa onları kutsal kitapları daha dikkatli şekilde tekrar okumaya davet ediyorum. Mezbahalarda her gün yüzlerce hayvan öldürülmesinin sebebi insanların vahşi ve ön yargı dolu sabit fikirli bir ruh hâlinde et yemesi, eti istiyor ve her ne pahasına olursa olsun satın alıyor olmasıdır!
Mezbahalarda hayvanlar öperek uyandırılmıyor. Eğer ineklere ve tavuklara değer verildiğini düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. Erkek civcivler, yeterince büyümeleri için ezilerek dişi civcivlere yediriliyor. Büyüyen tavuklar canlı canlı eziyete maruz kalıyor. Mutlu inekler ise hiç de reklamlardaki gibi “mutlu” değil. Tabii ki bizlere, biz mezbaha görmeyenlere, kan revan içinde çığlıklar atan inekleri ve öküzleri göstermeyecekler. Yavrularından ayrılan annelerin kaç hafta bağırdığını bilmediğimiz için musmutlu kesildiklerini ve paketlenip ızgaralarımıza geldiğini düşünmek büyük bir tembellik.
Yavrunuz olsa, onun 3 yaşında elinizden alınıp öldürülmesi ile 13, 33 veya 63 yaşında öldürülmesi arasında bir vicdani fark görüyor musunuz? Çünkü eğer görmüyorsanız acilen bir psikiyatr ile görüşmenizi öneririm. “Yok, biz hayvan yeriz insanla aynı mı?” derseniz, uyarıyorum: Çin’de ve bazı Afrika ülkelerinde insan da yeniyor. Oralardan uzak durmalısınız. Bir domuz, maymun, fil, inek veya ördek ile aramızda pek bir fark yok. Hepimiz aynı büyük gücün etrafında, sayesinde ve peşindeyiz.
Her gün yüzlerce hayvan, insanların egoları için öldürülüyor. Et ve ürünleri vazgeçilmez değildir. İkameleri vardır, çok daha lezzetli ve sağlıklıdır.