“Baskıya başkaldırmayan kişi kendine karşı adaletsizdir.”
-Halil Cibran
Yürüdüğümüz yollar, bitimsiz gömütlüklerdir durmadan gömüldüğümüz. Yolu çevreleyen bir duvar: Hayvanların, kadınların ve çocukların ölüleri ile ördüğümüz. Bıçağı tutan elin kurban edildiği görülmemiştir henüz. Oysa kurbanların da kurban ettiği görülür. Onlar, kurban edilmekten kaçındığı hâlde kurban eden, yahut başkalarının kurban edilmesine kayıtsız kalan toplumların tezahürüdür.
Birilerinin kurban edilmesine kayıtsız kalan, eli bıçak tutanın suretinde kendi yansımasını görür. Çünkü kendi ellerinde olmasa da kan, her şeyden evvel tabağını bir sunağa dönüştürmüştür. Kendi zulümden ve ölümden kaçınırken, başkalarının zulüm görmesinde ya da ölmesinde sakınca görmemek, en âlâ ikiyüzlülüktür.
Demeli ki, “Sen ne kendi etini kanını ne de başkalarınınkini yedirip içir onlara (havarilerine).”
Lakin bıçağı tutan ele bıçağı verendir asıl kötülük. Hayvanları, çocukları, kadınları, sevgisinde cinsiyet tanımayanları ve bir başka bedende kadın doğmuşları; tahakküm ile, esaret ile, cinayet ile, tecavüz ile “kurban” eden, kanın rengine kördür. Eline bıçağı veren, ona kanı gri gördürür. Tanrı adına kan dökmek mübahsa, işsiz kalır şeytan. Gerek yok demektir artık ona. Ve sonsuz merhamet sahibi denilen, yarattığının boğazlanmasını isteseydi çökerdi gök kubbe.
Tanrı değil insandır kurban isteyen. Tanrı’nın mezbahaları, kürk çiftlikleri, işkence laboratuvarları, kafesleri ya da tuzakları yoktur. Masumların kanından ve canından kâr etmez o. Çığlıklarla beslenmez. Kurbanın kanı, yalnızca bıçağı tutturan ve tutan elin çıkarları, inancı, kini ya da nefreti için dökülür. Kurban sunulan, kurban edenin kendinde gördüğü hak ve yetkinin sembolüdür. Kendinde hak ve yetki gören herkes, cellattır bir başkasına.
Dünya kurulalı beri kaç çığlık yankılanmıştır semada? Ne kadar kan emmiştir kadim uykusundan uyandırılalı beri toprak? Kaç hayvan ve insan çocuğunun kanatları boyanmıştır kana?
Elimize bıçağı veren el giydirmiştir biz hayvanlara, insanlık denen bu iğreti giysiyi. Bir ecinnidir o kulaklarımıza zulmetmeyi, öldürmeyi fısıldayarak söyleyen. Güler yüzü ile kandırmıştır bizleri. Fakat kurban eden bıçağı bırakırsa elinden, yazgısı toprağa tohum ekmek kadar yapıcı bir şeye dönüşür ve yaşatmayı seçer yaşarken.
Ayıbı, günahı bilecekse insan, mahrem yerlerini değil kibrini örtmeli ve bırakmalı bıçağı elinden.
Hazırlayan: Çınar Ekiz