1999’da Dublin Central Otel’de ortaya çıkan İrlanda’nın ilk ekoköyünü oluşturma fikri, Cloughjordan Köyü’nün bitişiğindeki 67 dönümlük arazide meyvelerini verdi. Şimdi Paris’teki COP21 iklim değişikliği zirvesinde, papadan ülke liderlerine kadar hepsinin konuştuğu konu bu.
2009 öncesi burada sadece 1 ev varken şimdi durum çok daha farklı. Şu anda 55 ev, bir işletme merkezi, bir fırın, bir otel ve hobi bahçeleri var.
Topluluğa ait çiftlik sonunda bitti ve çalışmaya başladı; 16 dönümlük geniş yapraklı ormanları hoş bir şekilde büyüyor; “çevre yaya yolu” olarak bilinen dolambaçlı bir biyolojik çeşitlilik yolunda, ekoköylüler ve yerel halk her gün yürüyor. Aynı zamanda bu topluluktan bir şeyler öğrenmeye gelen hem üniversiteden hem de okuldan öğrencilerin düzenli bir yolları var.
Politik dersler
Uluslararası açıdan, bu ekoköy küresel ekoköy ağının bir parçası ve enerji tasarrufu yapan topluluklar için Avrupa’nın politik dersler sağlayan en önemli örneklerinden biri olarak tanımlanıyor.
AB tarafından finanse edilen Milesecure araştırmacıları tarafından seçilmiş öncelikli 1,500 proje içinden Cloughjordan, finalde 23’üncü sırada yer aldı.
Akademisyen, yazar ve ekoköyün ilk sakinlerinden biri olan Peadar Kirby, “Bizi bu kadar başarılı yapan projemizin çok yönlü doğasıdır. Ekoköy yenilenebilir teknoloji, gıda ve topluluk açısından güvenilirdir” diyor.
Ulusal düzeyde bu topluluğun ekolojik ayak izi 2 gHa ile İrlanda’da ölçülen en düşük izdir. (Bir gHa yeryüzündeki bütün biyolojik verimliliği olan alanların ortalama verimliliğini temsil eder.) Araştırmaya dahil edilen diğer 79 yerleşim biriminin ortalaması 4,3 gHa’dır.
Kirby ise konu hakkında, “Bu gerçekten oldukça önemli bir başarı elde ettiğimizin en büyük kanıtıdır” diyor.
Ekoköyün uluslararası beğeni kazanması, ekonomik durgunluktan kurtulmaya çalışan diğerleri gibi, hâlâ gelişmekte olan bir çalışma olduğu için daha da dikkate değer olmuştur.
Burada ailesi ile yaşayan Tom Tracey “Celtic Tiger (1990 ile 2000 arasında İrlanda’nın ekonomisi için kullanılan terim)’da kurulduk ve satılmamız bekleniyordu ama her şey çok farklılaştı. 130 haneden fazlası olması bekleniyordu ama sadece 55 adet hane oldu” diyor.
Daha yüksek masraflar
Merkezi ısıtma sisteminin tasarlandığından daha az kullanıcısı var, bunun sonucunda da oranın sakinleri için bu durum beklenenden daha fazla masraflı oluyor. Ayrıca iki yenilenebilir enerji ile çalışması planlanmıştı – odun talaşı ve güneş- ama güneş panelleri son zamanlarda çalışmıyor.
Bu işi denetleyen müteahhit sonradan iflas etti ve şimdi bunları kullanılır hale getirmek için sermayeyi arttırmanın yollarını arıyorlar.
Yine de Kirby şöyle diyor: “Merkezi ısıtma sisteminin birbirine bağlı olması projenin kalbi olan topluluğu kuvvetlendiriyor. İklim değişikliği hakkındaki söylemlerin çoğu teknoloji hakkında ama kendi başına bir değişiklik sağlamayacaktır. Farkı yaratacak olan dirençli bir toplum olacaktır.”
Drenaj sistemi
Çevreci drenaj sistemi iyi çalışan bir sistem. Suyun ekoköy evlerinden uzakta tutulması, yerinde olabildiğince uzun kalması ve dereye ulaşmasının yavaşlaması için tasarlanmış kontrollü bir su yatağı var. Özellikle onlar Shannon havzasındayken, seli azaltmak için paylarına düşeni yaptıklarını bilmek onları rahatlatıyor.
Proje neredeyse hiç ulusal kamu fonundan yararlanmadı ama yenilenebilir enerji ısıtma sistemleri doğrultusunda bir AB hibesi aldı.
Kirby, “2050 itibariyle düşük karbon üreten bir topluluk olmayı başarmak olan en önemli küresel sorunun keskin ucundayız ve hâlâ bıçak sırtındayız ama hemen hemen hiç fon yok” diyor.
Peki ekoköyde hayat nasıl? Aydınlık, sıcak bir evde yaşamak (B1 enerji sınıfı) tamamen lüks, özellikle bütün ısınmanızın ve sıcak suyun yenilenebilir kaynaklardan geldiğini biliyorsanız. Yağmur suyunu kullanmak için çatıdan toplamak ise oldukça tatmin edici. Ulaşım ise ekoköydeki komşularla ortaklaşa kullanılan araçlar ve bisiklet.
Buranın sakinlerinden aslında Tokyo’dan olan Junko Shimada şöyle diyor: “Yardım her zaman vardır. Bir yere gitmek istediğinizde bir e-posta atarsınız ve 5 dakika sonra biri sizi almaya gelir.”
Burada yaşarken kendi yiyeceğiniz ürünleri yetiştirebilirsiniz, ekoköylü Bruce Darrell tarafından yürütülen deneysel sebze bahçelerinden satın alabilirsiniz ya da topluluğun çiftliğine katılabilirsiniz. Üyeler olarak üretimin haftada üç kez ulaştığı merkez toplama noktasından istedikleri kadar sebze alabilirler.
Geçinmek
İrlanda’da kırsal bölgelerde geçimini sağlamak başlı başına bir sorun. Buralarda ikamet edenlerden bazıları yakın, bazıları uzak kasabalara çalışmak için gidip gelirken, çoğu evde ve WeCreate işletim merkezinde çalışıyor. Topluluk arazisinde çiftçilik yapan Pat Malone’a göre ekoköydeki en büyük sorun çeşitlilik: “Ama bu aynı zamanda bizim güçlü tarafımız. Toplulukta yaşamak için kabul edilen işlemleri takip etmeniz gerekir. Bu konuda yeteneksizim ama öğreniyorum.”
Çocuklar için de yürüyüş mesafesinde iki ilkokul seçeneği ve yapılabilecek sayısız etkinlik var. 7 yaşından beri ekoköyde bulunan Sophia Whelan (11): “Çok fazla araba olmadığı için dilediğimiz yere gitmekte özgürüz” diyor.
Ekoköy bir başarı mı? En yaşlı ekoköylü John Jopling (80) “Çok şey başardığımızı düşünmüyoruz ama dışarıdan ziyarete gelenler her zaman etkileniyorlar. Biz elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışan bir topluluğuz” açıklamasında bulunuyor.
Kaynak: Irish Times 1 / 2