Yıllardır bizlere Batı tarafından öğretilir: “Hindistan’da şiddetsizlik kazandı”, “Gandhi bir kahramandı” vesaire. Peki, bunlar ne kadar gerçek?
Mesela size Gandhi’nin Hindistan’da sevilmediğini, kimileri tarafından hain olarak görüldüğünü, Hindistan’ın birçok yerinde Gandhi’nin değil de İngiltere etkisi altındaki parlamentoyu bombalamış ve birçok İngiliz askerini öldürmüş olan Bhagat Singh’in heykeli olduğunu söylersem ne karşılık verirdiniz?
Olaylar ırkçılığın türcülük seviyesinde olduğu zamanlardan günümüze geliyor. Sömürgecilik yıllarının son dönemleri ve henüz 1. Dünya Savaşı başlamamış. Hindistan, Güney Afrika dahil Britanya sömürgesi pozisyonunda. Gandhi direniş için muhteşem bir fikir atıyor ortaya, bu fikir tam bir sivil itaatsizlik, bir boykot. Bu boykota göre Hintliler vergi ödemeyecek, memurlar istifa edecek, İngiliz malları kullanılmayacak. Bu fikir bir anda yayılıyor ve Hindistan’da fırtına gibi esiyor. Gelen İngiliz malları taşıyan gemiler dolu olarak geri dönerken İngiltere devleti bu durumdan çok rahatsız oluyor. Hintlilerin kutsal günlerini kutlamak için bir araya gelmeleri durumunda İngilizler ateş açıyor ve Hintlileri katlediyor. Bunun üzerine halk bir karakolu basıyor ve bazı İngiliz polislerini ve askerlerini öldürüyorlar. Bunun üzerine Gandhi, “Çok üzüldüm” diyerek boykotu ve sivil itaatsizliği sonlandırıyor. [1]
Eğer devam etseydi başarıya ulaşma ihtimali olan bir sivil itaatsizlik eylemi, Gandhi tarafından sonlandırılıyor. Halk bir anda hayal kırıklığına uğruyor. Hayal kırıklığına uğrayanlardan biri de o zamanlar çocuk olan Bhagat Singh. Bhagat Singh’i birçoğunuz tanımıyorsunuz, çünkü Batı onun bilinmemesi için elinden geleni yapıyor. Çünkü Bhagat demek, İngiltere devletinin Hindistan’a uyguladığı faşizme karşı başkaldırı demek.
Peki, Gandhi gerçekte neden sivil itaatsizliğe ve boykota son veriyor? Bunun sebepleri arasında Gandhi’nin İngiltere ile olan ilişkileri olabilir mi? Hintliler buna kesin gözü ile bakıyorlar. O zamanlar çok bilinmese de Gandhi avukat olmak için İngiltere’ye gidiyor, orada çeşitli derneklere üye oluyor. Daha sonra Hindistan’a geri dönüyor ve başarısız bir iş hayatının ardından 1895’te İngiltere’ye geri dönüyor ve orada sömürge ülkelerden sorumlu bakan olan Joseph Chamberlain ile tanışıyor. [2] Yani o noktadan sonra Gandhi artık İngiltere ile yakından muhatap, hatta öyle görünüyor ki Gandhi İngiltere tarafından seçilmiş olabilir. İngiltere’nin karşısında korkusuz devrimciler yerine rahatlıkla yönetebilecekleri birini koyma eğilimi burada ağır basıyor.
Yani birçok Hintlinin mutabık olduğu şu soruyu sorabilir miyiz? Acaba Gandhi İngiltere devletinin isteği üzerine mi sivil itaatsizlik ve boykota son verdi? Muhtemelen Gandhi taraftarları bunu bize “Şiddete kesinlikle karşı olması” ile açıklayacaktır.
Gandhi gerçekten şiddete karşı mıydı? Cevap: Hayır. Gandhi savaşa ve şiddete aslında karşı değildi. O sadece Britanya (İngiltere) karşıtı şiddete karşı idi. Gandhi, Güney Afrika’daki sömürgelerde yer alan Zulular ile Britanya arasındaki savaşa destek vermek için Hintlilerin de askere alınmasını istiyordu ve bunun için çok çaba sarf etti. Yani Gandhi, kendilerini sömüren İngilizlere Zuluları da sömürmesi için destek vermek istiyordu. Sonuç olarak bir grup Hindu, yaralı İngiliz askerlerinin tedavisi ve sedyelerinin taşınması için savaşa katıldı. Yani Gandhi savaşa direkt olarak destek vermiş oldu.
Gandhi’nin Zuluları öldürmek ya da onlarla savaşmak isteyişinin altında ise ırkçılığı yatıyordu. Gandhi’ye göre Zulular Hintlilerden daha aşağı idi. Bunu şu sözleri ile ifade ediyordu: “Bizden daha az gelişmiş olan melez kastlar ve kaffirler (yerli siyahlar) bile hükûmete karşı çıktı. Paso yasası onlara da uygulanıyor ama hiçbiri paso almıyor.” [3] Burada göreceğiniz üzere Gandhi, İngilizlere hayranlık eğilimindeyken Afrikalılara karşı ise ırkçı duygular besliyor, Güney Afrika’da bulunan tüm Hintlileri Britanya ordusuna katılmaya davet ediyordu. Yani istediği şey tam olarak İngilizler için Afrikalıları öldürmek idi. Ayrıca Gandhi 2. Dünya Savaşı’nda gene İngiltere’nin yanında yer almıştır ve bazı şartlarının kabul edilmesi durumunda savaş için İngiltere’ye manevi destek vereceğini açıklamıştır. [4] Burada yoruma açık olan şey ise savaşa manevi destek vermenin sonuçlarının ne olacağıdır. Savaşa herhangi bir şekilde destek vermenin şiddetsizlikle ne ilgisi olabilir?
Fakat Hindistan’daki tek mücadele şekli pasifizm değildi. Çeşitli bombalamalar ve suikastlar düzenleniyordu. Hindistan Cumhuriyetçi Birliği (HRA) adı altındaki yeraltı devrimci grup, bildiriler dağıtıyor ve insanları isyana davet ediyordu. Bhagat Singh, HRA’ya girdikten sonra bomba yapımını öğrenmek için okullarındaki bir öğretmene başvurdu. Çeşitli broşürler ile bu bilgileri yaymaya çalıştılar. Bhagat, bağlı bulundukları Hindustan Republic Assocation partisinin adını Hindustan Socialist Republic Association (Hindistan Sosyalist Cumhuriyetçi Birliği) olarak değiştirilmesini önerdi ve bu öneri kabul edilerek yapının adı Hindistan Cumhuriyetçi Birliği’nden Hindistan Sosyalist Cumhuriyetçi Birliği’ne dönüştürüldü.
Bhagat Singh ve arkadaşları önemli bir Hindu yazar olan Lala Rajpat Rai’nin İngiliz askerleri tarafından katledilmesine misilleme olarak cinayetten sorumlu olan İngiliz baş komiser Scott’ı öldürmek isterken, yanlışlıkla başka bir rütbeli asker olan İngiliz John P. Saunders’ı öldürdüler. [5] Bu suikast yalnızca sömürgeci Britanya imparatorluğunu değil aynı zamanda Gandhi’yi de delirtmişti. Gandhi İngilizlere duyduğu hayranlıktan mı yoksa İngilizlerle olan “işbirliği”nden dolayı mı ya da gerçekten şiddete karşı olduğu için mi bu kadar sinirlendi henüz bunu bilen yok, ama devrimci gençlere çok ağır hakaretler ederek onları kötülediği biliniyor.
Bunun dışında devrimciler HSRA olarak bazı generalleri öldürüyor ve Hindistan’dan İngiltere’ye gönderilen para dolu trenleri soyuyorlardı. Ama daha da önemlisi Bhagat ve arkadaşı Batukeshwar Dutt, 8 Nisan 1929’da İngiltere yararına çalışan parlamentoyu bombaladılar, bu bombalar yalnızca ses bombasıydı ve kimseye zarar vermemişti. Burada Bhagat ve arkadaşı teslim oldular, amaçları yargılanmak, yargılanırken propaganda yapmak ve gazetelerce bu propagandanın halka ulaşması idi. Öyle ki, savunmalarında bomba yapımını en ince ayrıntılarına kadar anlatmışlar ve bu sayede halkın bomba yapabilmesini sağlamışlardı. Halk bomba imal etmeye başlayınca İngiliz ordusu büyük kayıplar vermeye başlamıştı.
Bhagat Singh mahkemede İngiliz hakime “Vaktiniz varken kaçın, şimdi tüm çocuklar bomba yapmaya başlayacak ve hepinizi buradan kovacağız” demişti. Daha sonra hapishanedeki kötü şartları protesto etmek için tüm örgüt ölüm orucuna yattı. Bhagat ve arkadaşları 15 gün süren ölüm orucuna girmiş ve bir arkadaşlarını yitirmişlerdi. [6]
Tüm bunlar olurken Gandhi, halkı İngilizlere itaat etmeye çağırıyordu ve haklarını İngiliz sömürgecilerden rica ederek alacaklarını ve onların kalplerini kazanacaklarını iddia ediyordu.
İngiltere artık yapılan saldırılardan korkmaya başlamıştı. Daha da önemlisi Hindu devrimciler İngiltere’ye giderek oradaki sömürgecilere suikast düzenlemeye başlamıştı. Ayrıca İngiltere yanlısı yazarlar, Albay NS. Simpson ve cezaevi baş müfettişi yine devrimciler tarafından öldürülmüştü. Devrim ve direniş İngiltere için çok masraf çıkarmıştı, korkunun Hindistan’dan İngiltere’ye taşınması İngiliz başbakanını çok rahatsız etmişti ve artık Hindistan’da bir devrimin çok yakında gerçekleşeceğini ve kaybedeceklerini hissediyorlardı. Dönemin sömürgeler bakanı Bhagat’a karşı Gandhi’yi kullanmayı önerdi ve bu öneri kabul edildi. Tüm Hindistan’a yayılan isyan dalgasını durdurmak için Gandhi ile Hindistan Genel Valisi Lord Irwin arasında Ghandi – Irwin adında bir anlaşma imzalandı. Bu anlaşma ile direnişe son verilecek ve karşılığında ise cezaevleri HSRA üyeleri haricinde boşaltılacaktı. [7] Halk Bhagat‘ın kurtulması için Gandhi’den talepte bulundu. Gandhi anlaşmayı imzaladıktan sonra yalnızca Bhagat ve arkadaşları için bir şey yapılıp yapılamayacağını sordu ki zaten cevap belli idi. Kısacası Gandhi, HSRA’yı kurtarmak için yalnızca ve usülen kılını kıpırdatmış oldu. [6]
Bhagat ve arkadaşları 23 Mart 1931’de asılarak öldürüldüler. Halk Ghandi’nin evine gelerek onları neden kurtarmadığını sorduğunda Gandhi “Onları kurtarmak için çok uğraştım ama onlar kendileri ölmek istedi” diye cevap verdi. [6] Yani Gandhi istediği takdirde Bhagat’ı kurtarabilirdi ama bunu yapmamayı tercih etti. [6] [7] Bu noktadan itibaren halk Gandhi’yi reddetmeye başladı, isyan dalgası hızla yayıldı. 13 Mart 1940’ta Udham Singh, Amristar katliamının baş sorumlusu olarak bilinen zamanın valisi Michael O’Dwyer’i Londra’da öldürdü. Bu gene İngiltere’de büyük bir korku yarattı. İngiltere artık Hindistan’da çok zayıflamıştı, kaybedeceğini biliyordu ve 2. Dünya Savaşı kapıda idi. Bunun üzerine İngiltere, 1947’den itibaren Hindistan’dan çekilmesini hızlandırdı. Tabii ki hükümette İngiltere’nin yararına kararlar veren kimseler olacaktı.
Peki, neden bu kadar büyük bir illüzyon yaratılmış olabilir? Bence bunun nedeni şu an Almanya’nın İsrail’e karşı ödediği cezaların aynısının İngiltere’ye ödetilmesi korkusundan kaynaklanıyor olabilir. Eğer “şiddetsizliğin” kazandığına herkesi inandırabilirlerse aynı zamanda İngiltere devletinin o kadar da kötü kimselerden oluşmadığını ikna edilebilir ve bu ikna sonucu Hindistan’ın yer altı kaynaklarından ve güçten vazgeçip sömürge toprakları oranın halkına bırakmış “özünde iyi” kimseler olduğu kanısı oluşturulabilir, şiddetsizlik yada pasif direniş illüzyonunun parıltısı sayesinde İngiltere’nin Hindistan’da yaptığı hak ihlalleri gölgede bırakılabilirdi ki öyle de oldu.
Ayrıca dünyanın birçok yerinde hâlâ Gandhi’nin yöntemi kapitalistler tarafından bizlere sunuluyor ve övülüyor “Böyle direnin” diyorlar “Bize zarar vermeden direnin” diyorlar. Yani pasifist yöntem işgalcilerin hâlâ işine yarıyor. Onlar dünyayı çıkarları için katlederken bizden sadece oruç tutmamızı, döviz taşımamızı ya da imza kampanyasına adımızı vermemizi istiyorlar. Bir tarafta ormanlar şirketler tarafından yok ediliyor, bir tarafta her gün mezbahalarda hayvanlar boğazlanıyor, civcivler öğütme makinelerinde öğütülüyor, inekler süt üretimi için tecavüze uğrayıp, yavruları kaçırılıp katlediliyor, kürk çiftlikleri hayvanların makatına elektrik verip sonra canlı haldeyken onların derisini yüzüyor, dünyanın her yerinde ırkçı devlet terörizmi ve kapitalist saldırılar sürüyor ama şiddeti yaratan kimseler bize dönüp “Şiddetsiz direnin” diyorlar. İşte bu da sistemin dünyanın her yerindeki direnişi pasifize etme yöntemi olarak karşımıza çıkıyor.
Kaynak:
1 : R. Gandhi, Patel: A Life, sf. 105.
2 : 1 : R. Gandhi, Patel: A Life
3 : Collected Works of Mahatma Gandhi VOL 5 s 410
4 : Collected Works of Mahatma Gandhi Cilt 5 Dokuman#393, Gandhi: Behind the Mask of Divinity sf: 106
5 : Friend (1977), p. 69
6 : The Legend of Bhagat Singh (Bhagat Sing biyografi kitabı)
7 : Ghandi – Irwin Pact
Başlık Çizimi: Nat Geo Traveller