Sarp Maden, Volkan Öktem ve Alp Ersönmez’in bir araya gelmesi ile ortaya çıkan modern caz üçlüsü MadenÖktemErsönmez, 12 Nisan’da Ankara’da gerçekleşen XJAZZ Festivali konseri öncesinde Gaia Dergi’nin sorularını cevapladı.
Yeşim Özbirinci: Xjazz Festivallerinin programlarını nasıl buldunuz? Bu sene İstanbul ve Ankara’da gerçekleşecek Xjazz Festivallerinden beklentiniz nedir?
Sarp Maden: Ben çok renkli buldum. Ayrıca malesef XJAZZ’a gelmesi planlanan birçok yabancı müzisyen ve grup, ülkemizdeki terör tehdidi yüzünden iptal edildi. O çok üzücü tabii ama ona rağmen oldukça renkli bir program var. Türkiye’de yeteri sayıda festival yok bence. İstanbul’da sadece İstanbul Caz Festivali ve Akbank Caz Festivali var. Ankara’da da Ankara Jazz Festivali var, yılda bir kere. Dolayısıyla Türkiye’deki kültür hayatına çok önemli bir katkısı olduğunu düşünüyorum.
Volkan Öktem: XJAZZ Türkiye için çok renki bir olay oldu diye düşünüyorum. Çok fazla renk ve heyecan getirdi. Gerçekten değişik sanatçıları da getirerek özellikle Türkiye’deki caz müzisyenlerine de destek vererek yeni bir adım atmış olduğunu düşünüyorum. Ayrıca Murat Sezgi’ye, çok başarılı bir organizasyonun içinde böyle bir festivali Türkiye’ye getirdiği için ekibimiz adına, hepimiz adına teşekkür ediyorum. İstanbul’da bir kere çalmıştık. Şimdi ikinci ayağı olan Ankara’da, burada çalıyoruz. Mayıs ayında da Berlin’de olacak. Berlin’de çalacağız. Çok mutluyuz bu yüzden. Bütün konserlerde de her şey yolunda gidiyor. Katılım da ilgi de iyi. Biz de teknik olarak, müzik olarak daha gayet mutluyuz.
Yeşim: Türkiye son zamanlarda zor bir süreçten geçiyor. Genel olarak kültür sanat etkinliklerinin böyle günlerde nasıl bir önemi var? Bu durumlarda müzisyenlerin işlerinin ertelenmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sarp: Bence ülkenin kritik dönemlerinde kültür ve sanat aslında insanlara manevi olarak daha çok şey katıyor. Biliyorsunuz hep hikâyeler vardır, Batı ülkelerinde, İkinci Dünya Savaşı sırasında ülkeler bombalanırken ve savaştayken konser salonlarının önünde insanlar kuyruk oluşturuyorlardı. Dolayısıyla bence konserlerin iptalleri o açıdan doğru bir yaklaşım değil. Müzik, insanları zor zamanlarda en çok besleyen ve destekleyen unsurlardan biri. Kültürel faaliyetlerin ve konserlerin devam etmesi çok önemli.
“Müzik susmasın istiyoruz”
Volkan: İnsanlar çok daha değişik açılardan eleştirebiliyor. Müzik biraz daha eğlence aracı gibi de görünüyor. Ama tabii caz müziği öyle bir şey değil. Biz bazı yerlerde çalıyoruz, çıkmadan insanlar iki saat müziği dinliyorlar. Kim ne solo çalabiliyor onu fark ediyorlar. Eskisinden çok daha dikkatli seyirciler var, hakikaten müziği dinleyen. O yüzden son zamanlardaki birtakım olarak çok üzücü, hepimizin çok üzüldüğü olaylar. Bu sebeple müzik susma noktasına geliyor. Bu da hoş olmuyor tabii ki. Ama biz müzisyenler böyle düşünmüyoruz, tabii ki. Müzik susmasın istiyoruz. Biz çünkü insanları, kendilerini iyi hissedecekleri, yeteneklerini kullandıkları ve müzik dinleyerek kafalarındaki başka hayallere daldıkları bir dünyayı canlandırıyoruz aslında. Bu yüzden müzik susmasın. Ekip olarak bu işe gönül vermiş, yıllardır bu işle uğraşan insanların ana fikri, bu.
Alp Ersönmez: Zihnen belli olgunluğa ulaşmamış toplumlarda sanat hep bir eğlence aracı olarak görülüyor. Halbuki sanat belli bir zihinsel ve duygusal olgunluğun sonucunda oluşan bir olgu. Türkiye’de sanat hiçbir zaman değerini bulamıyor zaten. Bunu her zaman görüyoruz, biliyoruz. -bunda her şeyin etkisi de var.- Bu tip dönemlerde de sonuçta hafife alınmış olan böyle bir olgunun küçümsenmesi, insanların sanki hepimizin ortak olarak yaşadığı bir acıyı sanki yaşamıyormuş gibi göstererek, sanki vur patlasın çal oynasın bir dünyada yaşıyormuşuz gibi müzik dinleyen insanların gösterilmesi büyük bir aymazlıktır. Başka bir şey değil. Ama yapacak bir şey yok. Memleket bu durumda. Elimizden geleni biz de yapıyoruz. Sonuçta biz kendimizi biraz daha ortsya atmazsak bu eleştirileri göğüslemezsek hiçbir zaman bu değişmeyecek. Elimizden geleni yapıyoruz.
Volkan: Genelde bu işin siyasi boyutunun sosyal medyadaki boyutuna çok fazla katılmıyoruz. Hoşlanmıyoruz. Biz müziğimizle var olmak istiyoruz aslında ama bizim bazı görüntülerimiz, daha doğrusu bize olmaz da aynı sahneyi paylaştığımız arkadaşlarımızın videolarının altına bazı yorumlar geliyor. Şimdi bu olur muydu, şu olur muydu gibi. Bunlar üzücü. Bunları yapmamak lazım. Çünkü eğer yas tutulacaksa hep beraber yas tutalım. Oldu mu? Biz çünkü o yorumu yazan insanın evinde ne yaptığını bilmiyoruz. İzdivaç programı mı izliyor ya da öyle bir yorum yazıyorsa, onu yanlış buluyorsa –konser seyretmeyi, gitmeyi- o zaman o kanalın yayınladığı eğlence programını veya izdivaç programını şikayet ediyor mu? Eğer şikayet ediyorlarsa onu da yazılı belge olarak oraya resmini koysunlar. Biz de tatmin olalım. Yas tutacaksak hep beraber tutalım ya da bu olayları böyle şahlandırmanın bir anlamı yok.
Yeşim Özbirinci: Tek bir sektörün üzerine yıkmanın bir anlamı yok. Sonuçta bakkal ertesi gün bakkalını açıyor… Peki, caz konserleri çerçevesinde, Ankara seyircisiyle İstanbul seyircisini kıyasladığınızda nasıl bir fark görüyorsunuz?
Sarp: İstanbul seyircisi daha doygun bir seyirci bence. Çünkü İstanbul’da çok uzun yıllardır daha fazla konser oluyor. 1980’lerde İstanbul’da caz festivali başladı ve ondan kısa bir süre sonra 1991’de Akbank Caz Festivali başladı. Ayrıca festivaller dışında da birçok müzisyen ve grup İstanbul’u ziyaret ediyor. Dolayısıyla Ankara seyircisinin biraz daha aç olduğunu düşünüyorum. İstanbul’da daha fazla doygunluk var. Aynı zamanda biraz daha fazla belki tanıyorlar, biliyorlar, aşinalar müziğin bilhassa mainstream olmayan daha marjinal türlerine.
Volkan: İzmir doğumlu ama Ankara Polatlı’da büyümüş biriyim. Müzikal geçmişimin neredeyse en önemli kısmını ben Ankara’da oluşturdum. Eskiden şöyle bir tabir vardı: Bir grup albüm yaptığında ya da bir grup konser vermek için toplandığında, Ankara seyircisi onu beğendiyse, “Aaa! O ekip oldu, tamamdır” denirdi. Ben buna inanırım. Burada yaşan bir insan olarak, üniversite gençliği ve burada olan insanların müzikle olan ilişkisi bana her zaman bir başka geliyor. Gerçekten Ankara seyircisini bir ayrı tutarım. Bunu belirtmek isterim.
Alp: Ankara’yı seviyoruz. Kendine özgü bir seyircisi var. İstanbul daha doygun. İzmir ise eskisi gibi değil. İzmir’i bu anlamda sevmiyorum.
Yeşim: Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Volkan: Söylediğimiz her şeyi yalandı (gülüşmeler). Teşekkür ediyoruz, röportaj için.
Yeşim: Ben teşekkür ederim.