Vatanın bölünmez bütünlüklü topraklarının bir bölümünden haber almak için okuyabileceğimiz az sayıda yayın organı var. Her geçen gün engellenip kapatılsalar da gerçek bilgiyi ne yazıkki ana akım medyadan alamıyoruz. Elini taşın altına koyan, gerek devlet şiddetinin gerek devlet destekli terörün karşısında durup doğru haber yapma cesaretini taşıyan DİHA muhabirleri tutuklu. Hem de mesleklerini yaptıkları için!
Tutuklu DİHA muhabirlerinin serbest bırakılması için bir imza kampanyası başlatıldı. Kampanya metninde yer alan cümleler her gün beynimizi kemiren, hepimizin bildiği, bazılarımızın söyleyebildiği gerçek hayattan kesitler. Sadece Türkiye değil dünya tarafından bilinen Türkiye’deki basın özgürlüğü gasplarından dem vurulan metinde Recep Tayyip Erdoğan’ın istemediği, hoşuna gitmeyen konularda yazan gazetecilerin hedef haline getirildiği belirtiliyor. Saraydan yana haber yapmayan onurlu gazetecilerin tutuklu bulunması günümüzde artık şaşırmadığımız ancak şaşırmıyoruz diye pısıp kalamamız gereken bir durum. Halk için haber anlayışına karşı saray için haber şeklinde bir kaosa dönen gazetecilik mesleğinin onuru için bir şey yapılmak zorunda. Ünlü gazetecilere gösterilen ilgiyi fazlasıyla hak ediyor bu elini taşın altına koyan, mesleğini hakkıyla yapan gazeteciler. Elimizden hiçbir şey gelmediğini düşünüyorsak en azından kampanyaya destek olup ufak bir sesi katılımlarımızla bir çığlığa dönüştürebilmek bizim elimizde.
Sadece Dicle Haber Ajansı’nın tutuklu muhabir sayısı 13. Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu’nun (TGDP) saptamasına göre 20 Mayıs 2016 tarihi itibarıyla Türkiye cezaevlerinde tutuklu ve hükümlü bulunan 4’ü imtiyaz sahibi ve yazı işleri müdürü 36 gazeteci var. Tutuklu gazetecilerin listesine ulaşmak için lütfen tıklayın.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Finlandiya Cumhurbaşkanı Sauli Niinistö ile gerçekleştirdiği görüşmesinde basından gelen diktatör müsünüz sorusuna, diktatör olsam bu soruyu soramazdın demişti ve eklemişti: “Özgürlüklerin sınırsız yaşandığı ülke Türkiye’dir.” Daha da fenası Adalet Akademisi Meslek İçi ve Hizmet İçi Eğitim Daire Başkanı Mahmut Akgün’ün söyledikleriydi: Avrupa Konseyi’nde düzenlenen ifade özgürlüğü konferansında Türkiye’de ifade özgürlüğünün fazlaca olduğunu iddia eden Akgün hiçbir gazetecinin ifade özgürlüğü kapsamında tutuklu olmadığı, tutuklu bulunan 105 gazetecinin 5 tanesinin basın kartı taşıdığını, işi daha daha fena hale getirip ilerleterek geri kalanların da gazeteci değil, çaycı, amele ya da başka ülkelerin ajanı olduğunu söylemişti.
Bu arada, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü‘nün 2015 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi‘ne göre Türkiye 180 ülke arasında 149’uncu.
Ülke çok sıkıcı bir hale geldi. Baskı, zulüm ve zorbalıktan başkasını vadetmeyen bu ülkeyi kapatıp gidemeyeceğimize, kanal gibi değiştiremeyeceğimize göre, eğer burada özgürce yaşamak istiyorsak bunun bir bedeli var ve bu bedeli bizim için yalnız ödeyenlere bir özür sonra da teşekkür borcumuz olduğunu unutmamak gerek. Ya bir şeyler yapalım ya da susmayalım. Çünkü, artık söylemeye gerek var mı bilmiyorum ama, suça sessiz kalan dilsiz şeytandır, suçun ortağıdır, failidir. Sessiz kalanlar da zorba saraylılar kadar suçludur ve inanın bir gün hesap vereceklerden biridir!
*Başlık görseli 5-12 Haziran 2013 tarihli Gırgır dergisinin kapağıdır.