Her sabah 5’te kalkarım. Dua ettikten sonra yemek yapmaya giderim. Bir duş alırım. Sonra yemeğimi yanıma alıp işe giderim. Bazen yolları su basmış olur, bu yüzden elbiselerim ıslanır. Bu yüzden bazen işe yedek kıyafet götürürüm.
Dhaka’ya 2008 yılında geldim. İlk işim bir giysi fabrikasında çıraklıktı, 11.90$ alıyordum. Deneyim kazandım ve şimdi makineleri kullanabiliyorum. Pantolon ve diğer elbiselere cep dikerim.
Sabah 8’den akşam 5’e kadar çalışırım. 150-180 parça işi sekiz saatte bitirmem istenir. Eğer bunu gerçekleştiremezsem bedavaya çalışmak zorunda kalırım. Makinemin çalışıp çalışmaması umurlarında olmaz. Hedefe ulaşamazsam ücretsiz mesai yapmak zorundayım.
Çalışmamla karşılaştırılınca aldığım ücret düşük. Elime 87.68$ geçiyor. Ev kirasına 75.15$ veriyorum, bana sadece 12.53$ kalıyor. (kocasıyla yaşıyor, kocasının maaşıyla diğer giderleri karşılıyorlar)
Bu 12.53$’ı kıyafet ve bireysel ihtiyaçlarım için kullanıyorum. Bazen 6.26$ artırdığım dahi oluyor.
İşten döndükten sonra ortak kullandığımız ocak için komşularımla birlikte sıraya girmek zorundayım. Sıram gelince de yemeğimi pişiririm. Kızımla telefonda konuşurum. Anne babamla da konuşurum. Sonrasında akşam yemeğini yiyip uyuruz.
Çocuğum büyükannesiyle yaşıyor. Onu sık sık özlüyorum, kendimi kötü hissediyorum. Ama eğer bizle yaşasaydı ne çalışabilirdim ne de para biriktirebilirdim. Bu yüzden onu büyükannesinin yanına yolladık. Uyumadan önce ya da özel bir şey yerken onu çok özlüyorum.
Kim Dhaka’da yaşamak ister ki?
Burada kira için büyük meblağlar harcıyorsunuz. Köyde, uygun herhangi bir evde kalmak için bir şey ödemene gerek yok. İşlediği sürece giysi fabrikasında çalışacağım. Ve sonra köyümüze dönüp kendimiz bir şeyler yapacağız. Para biriktirmemizin sebebi bu.
Dhaka’yı sevmiyorum.
Kaynak: www.youtube.com/watch?v=8QSC_9c6qCQ&t=58s