Ana SayfaGüncelSöyleşiCesur, yenilikçi, çalışkan bir kadın: Zeynep Atakan Özbatur

Cesur, yenilikçi, çalışkan bir kadın: Zeynep Atakan Özbatur

-

Kendisini Cannes Film Festivali’nde kırmızı halıyla kaplanmış merdivenli platformda gördüğümden beri merak etmekteydim. Yıl 2008 idi ve Üç Maymun film ekibinin yanında yer alan bu kadın kimdi? Tabii ki kendisini araştırdım. Merak etmiştim bir kere Zeynep Atakan Özbatur’u. İyi ki de etmişim. 11 yıllık bir merak etme ve peşini bırakmama, yaptığı her şeyi takip etme, etkilenme sürecinden sonra bu çok çalışkan, cesur ve nitelikli kadınla söyleşi yapma imkanı buldum.

Sinema-TV mezunu, son derece bilinçli bir yol haritası olan, reklamcılık sektöründe çalışmış ve bu sektörün her kademesinde bulunmuş, iletişimi kuvvetli, ülkemizde sıklıkla rastlanmayan yapımcılık mesleğinde başarılı, çok özel bir kadın Zeynep Atakan Özbatur. Gerçekleştirmiş olduğum söyleşinin her satırında bunu göreceksiniz. Böylesine nitelikli, özel ve güzel ruhlu kadınlarla sohbet etmeyi seviyorum, evet.

Başlayalım mı? Buyurun lütfen.

Zeynep Atakan’ın yolculuğunu merak ettiğim için ortadan başlamak yerine çocukluk ve ilk gençlik yıllarınızdan başlamak istiyorum. Neler hayal ederdiniz? Sinema sizi ne zaman etkilemeye başladı? Bir filmin içinde düşler miydiniz kendinizi ya da film çekerken?

Çok hayalperest birisi değildim. Ama sanat ile ilgili her şeyi çok severdim. Ailem de bu ilgimi hep çok olumlu besledi. Renkli boya kalemlerini, sinemaya, tiyatroya, konserlere gitmeyi ailece severdik. Çocuk yaşlarımdan itibaren sanat ile ilgileneceğim belliydi. Bu arada, 6 yaşından itibaren 12 yıl klasik bale eğitimi aldım, tabi ki bu eğitimi alırken beraberinde eğitim aldığım kurumda solfej, kostüm, dekor ve sanat tarihi dersleri vardı. Gelişme çağında bu bilgilerle donanmanın yararını ileriki yıllarda daha iyi anladım. Devamında lise ve liseyi bitirmemi takip eden yıllarda resim eğitimi aldım. Sinemaya yazdığım gibi çocukluğumdan itibaren ilgim vardı. Ama lise 2. sınıfta bir yaz tatilinde Nişantaşı’nda ‘İstanbul Festivali’ kapsamında gösterilen birkaç filmden bir tanesini görerek sinema alanına olan ilgim, bir izleyiciden öteye geçti. Tüm sanatları barındırdığı için meslek olarak seçmeye karar verdim. Kendimi bir filmin içinde ya da çekerken düşünmeye başlamam sinema eğitimi aldığım zaman başladı.

Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Sinema ve Televizyon Bölümü mezunusunuz. Yolculuğunuza baktığımda baştan beri belirlenen bir yol haritası var aslında. Yine de sormak isterim: Sinema-Televizyon dışında başka sektörler var mıydı kafanızda? Yoksa hayır hayalini kurduğunuz meslek sadece Sinema –Televizyon üzerine miydi?

Sanat ile ilgili bir iş planlıyordum. Ama, insan ruhu her zaman ilgimi çekti. Bu nedenle psikoloji, felsefe ve sosyoloji ile hep ilgilendim. Meslek olarak, sinema-tv okumaya başladığımda başka bir plan yapmadım. Sadece kendi alan içindeki gözlemlerime göre yön değiştirdim. Ama psikoloji, felsefe ve sosyoloji benim için yol arkadaşı oldular her aşamada.

Uzun yıllar reklamcılık sektöründe çalıştınız. Reklamcılığın yapımcılığa katkısı ne oldu? Daha doğrusu şunu sormak istiyorum: O yılların hafızanızda nasıl bir etkisi var? Reklamcılığın çok meşakkatli olduğu söylenir hep? Katılır mısınız?

Benim için reklam filmi sektörü, muhteşem bir gelişme-öğrenme ve işin profesyonel detaylarını anlama süreci oldu. Orada profesyonel oldum ve bunun büyük faydasını gördüm. O yıllar hafızamda en güzel deneyimlerle duruyor. 1000 taneye yakın filmde çeşitli pozisyonlarda çalışmak, benim için muhteşem bir deneyimdi. Tabii ki çok iyi dostlarım, arkadaşlarım, müşterilerimi o dönemlerde tanıdım. O sektörde çalışanlar, sessiz kahramanlardır. Çok meşakkatli bir meslektir. O süreç bana hizmet sektörünün tüm zorluklarını öğretmiştir.

Film yapımcılığına geçme eşiğiniz hangi noktada başladı? Sizi yapımcı olma yolunda tetikleyen unsurlar ne oldu? Yani bilinçli bir süreç mi var; artık yapımcılığa geçmeliyim dediğiniz yoksa zaman içinde tanıştığınız insanlar, sektör, miadını dolduran şeyler (reklamcılıkta yapmanız gereken her şeyi yapmış olma duygusu mesela, yeni alanlar açma isteği) sizi yapımcılık evreninin içine mi sürükledi?

1994’den itibaren ortağı olduğum şirket üzerinden reklam filmleri yapmaya başladık. Ben, reklam filmi sektöründe hiçbir zaman uzun vadeli bir plan yapmadım. Ama o sektörde profesyonelleştiğim için hayatımı oradan kazanıyordum. Oğlumun aynı yıl doğması ile biraz ara verdim ve düşünme fırsatım oldu. Devamında, şirket içinde sinema ve sanat projeleri üreten bir bölüm kurdum. O sırada da, Kutluğ Ataman’ın ‘Lola ve Bilidikid’ filminin ortak yapımcılığı teklifi geldi. Onunla adım adım sinema sektörünü anlamaya ve öğrenmeye başladım.

Mayıs Sıkıntısı filmiyle Antalya’da tanıştığınız Nuri Bilge Ceylan ile başlayan iş birlikteliğiniz her iki taraf için de bir sıçrama tahtası görevi görüyor. Bundan sonra sinema sektörü adına yaptığınız her iş büyük başarılar elde ediyor. Ki bunu sadece Nuri Bilge Ceylan filmleri üzerinden söylemiyorum. Böyle olmasının basit gibi görünen fakat çok derin görüş açıları, hissiyatlar içerdiğini düşünüyorum. Katılır mısınız; ne söylemek istersiniz bu konuda?

Bu yorumunuza teşekkür edebilirim. Severek yürüttüğüm bir mesleki yolculuğum var… Size böyle yansıyor olması ne güzel!

Dünya kültür sanatı adına en iyi platform hangisi sizce? Festivaller, ödül törenleri, yapımcılık, sendikalar vb… Bir karşılaştırma yaptığınızda ‘örnek bir biçimde çok güzel yol alıyorlar’ diyebileceğiniz, takipte olduğunuz platformalar hangileri?

Ben ‘en iyi’ kavramını görece bulurum. Bana göre, şu dönem sinemada hem Türkiye’de hem de dünyada yapımcılık, yönetmenlik, yazarlık, oyunculuk ve bir dolu mesleği tutku ile yapan yeni bir kuşak var. Yılmadan yorulmadan film çekiyorlar, üretiyorlar, çalışıyorlar ve yine film yapıyorlar. Türkiye’de sadece bir grup yeni kuşak kadının oluşturduğu WMC Turkey ve dünyada da 2013’den beri faaliyette olan Avrupa Görsel İşitsel Kadın Ağı EWA’yı belirtmek isterim. Avrupa Film Akademisi (EFA), 30 yıldır sanat sinemasının kalesi gibi ve her gün daha gençleşerek bunu başarıyor. Ortadoğu’da Doha Film Enstitü’nün destek verdiği projeleri çok takip ediyorum. O coğrafyadan yeni yetenekleri keşfediyorum. Ve Asya Pasifik Akademi’de bu bölgede dikkat çeken yaratıcıların çalışmalarını ödüllendiriyor. Benim takipte olduğum sinema alanı böyle… Ama çağdaş sanat, dans, edebiyat, dijital tasarımlar ve yeni medyada üretilen formatları da sürekli takipteyim.

Zeyno Film’i sormak istiyorum. Hali hazırda projeleriniz neler? Önümüzdeki dönemlerde hayalini kurduğunuz Zeyno Film bünyesinde yapmak istediğiniz projeler neler?

Zeyno Film, film yapımının yanı sıra, sinema alanında birleştirici ve eğitici çalışmalar yapıyor, etkinlikler düzenliyor. Yapımlab, film yapımı alanında rehber olmayı 10 yıla yakın bir süredir devam ettiriyor. Ortak yapım ve strateji geliştirme marketi olan Antalya Film Forum’un formatını oluşturdu ve 5 yıl uluslararası alanda tanınan bir marka kimliği ile buluşturdu. Bu çalışmaları artık bir festivalin çatısında değil, kendi çatısında yürütecek. Ve bir yarışma formatı olmadan, eğitim ve ardından iyi bir network yaratma fırsatı sunacak. PITCHING STUDIO yeni bir ekol yaratacak. Yine Zeyno Film’in yürüttüğü en kıymetli projelerden bir tanesi de Sabancı Vakfı Kısa Film Yarışması. Bu yıl 4. Yılımız ve her yıl daha fazla büyüyen sinemacı bir aile olduk. Bunun yanı sıra, fark yaratan içerikler üzerine bir çalışma yapıyorum. Sırada bir youtube kanalı var… Projeler bitmez Zeyno Film ‘de..

Televizyon sektörünü nasıl buluyorsunuz. Hem Türkiye özelinde sormak istiyorum bu soruyu hem de dünya televizyon sektörü açısından. Çünkü Netflix var atakta mesela. Bu tür TV platformlarının sinema salonlarını bitirdiği söyleniyor. Katılıyor musunuz?

Katılmıyorum… Salonda film izlemek deneyimi çok özel bir deneyimdir… Dijital platformların bu çağın mucizesi olduğunu düşünüyorum. Sonuçta sinema salonunda film izlemek isteyen kişi yine izleyecektir ama dijital platformlar bu çağda içeriğe ulaşmak için çok önemli bir fırsat… İkisinin de, farklı yararları var… Bence zaman içinde dengeye oturacaktır.

Türkiye televizyon iletişimi konusunda nasıl sizce? Çünkü dünya sinema sektörü televizyonu (Bizim ‘aptal kutusu’ olarak yaftaladığımızı) elden bırakmadı hiç. İngiltere kendi ulusal kanallarında inanılmaz iyi diziler yayınlıyorlar mesela. Julia Robert gibi Merly Streep gibi Hollywood oyuncuları dizilerde boy gösterebiliyor. 90’lı yıllardaki iyi işler gibi işler yapmaya tekrar başlayabilir mi televizyon kanallarımız? Umudunuz var mı?

Umut her zaman var…

Aslında yukarıdaki soruyu sorma sebebim; TV sektörü içine girmeyi düşünüyor musunuz hiç veya hali hazırda televizyon için zaten yapıyorum dediğiniz işler var mı?

Düşünmüyorum.

Antalya Film Forum projesini hayata geçirmiş ve projenin direktörlüğüne devam etmektesiniz. Avrupa Film Akademisi’nin yeni bir projesi olan ‘Genç İzleyici Ödülü’ çalışmasını Türkiye bölümünü organize ediyorsunuz. Sabancı Vakfı tarafından oluşturulan Sabancı Vakfı Kısa Film Platformu’nun sanat yönetmenisiniz. Avrupa Film Akademisi ve Asya Film Akademisi üyesisiniz. Durmaksızın çalışmayı gerektiriyor tüm bunlar. Bu kapsamda önümüzdeki dönemde projeleriniz neler?

Antalya Film Forum direktörlüğünü 5 yıl yaptım. Formatı oluşturdum ve Avrupa’da tanınan ortak yapım marketlerinden biri oldu. Bu yıldan itibaren bu görevimi, festival yönetiminin değişmesi nedeni ile devam ettirmiyorum. Bu birikimi farklı ve bağımsız platformlarda değerlendireceğim. Sabancı Vakfı Kısa Film Yarışması devam ediyor. Özetle Antalya Film Forum dışındaki tüm işlerim devam ediyor. Bu yıl Pitching Studio’yu hayata geçiriyorum. Bu aynı zamanda eğitimin yanı sıra, katılanların profesyonellerle buluştuğu bir platform olacak.

Yapımcılar yetiştiriyor musunuz? Bildiğim kadarıyla atölye çalışmalarınız da oluyor. Gençleri nasıl buluyorsunuz? Türkiye’nin sinema-televizyon, yönetmenlik, yapımcılık konularındaki potansiyeli nasıl sizce?

Elbette, yapımcı yetiştiriyorum. 10 yıl içinde Yapımlab’dan pek çok kişiyi endüstride yapımcı, yönetmen olarak çalışmaya başladı. Elbette herkes eğitim sonrası kendi yolculuğunu gerçekleştiriyor. Hız çağında olsak bile sonuç değil, süreç odaklı olmalarını öneriyorum. Ama ben onlar başarılı olduklarında çok ama çok mutlu oluyorum. Bence daha çok yapımcı çıkması lazım.

Bu güzel sohbet için teşekkür ederim Zeynep Hanım.

Ben de teşekkür ederim.

SON YAZILAR

Belgeselci Ben Fogle ile vahşi yaşam ve belgesel serisi üzerine söyleşi

Adını ilk kez Castaway isimli televizyon programında duyuran ve şu anda Vahşi Yaşama Dönüş (Return to the Wild) adlı programı sunan Ben Fogle, dünyanın dört...

Depremzedeler Ankara’ya göçüyor ama barınamıyor

Depremden etkilenen 11 ilin halkı Türkiye’nin çeşitli kentlerine göç etmeye başladı. Depremzedelerin yoğun olarak geldikleri kentlerden biri olan Ankara’da başlarını sokacak bir ev bulmaları oldukça...

İlmek ilmek dayanışma: 2Yumak 4Bucak

6 Şubat'ta gerçekleşen Maraş merkezli deprem hepimizi sarstı. Göçük altında yitirdiğimiz onbinlerce canımız, yıkılan hayatlar, yeniden kurulması gereken hayatlar, kış günü zaten ihtiyaç olan her...

Metin Turan ile yeni romanı “Parçalanmayı Bekleyen” ve Don Kişotluk üzerine

Metin Turan ile en son, aşağı yukarı bu aylarda buluşmuş; geçen yıl çıkardığı öykü kitabı “Başka Türlüsü” üzerine söyleşi yapmıştık. Yazmak ritmini bozmayan ve her...

ÇOK OKUNANLAR

95,278BeğenenlerBeğen
17,593TakipçilerTakip Et
22,156TakipçilerTakip Et
243AboneAbone Ol