İnsan beynini komite eden beş temel duygu durumunu bir animasyon filmiyle anlatmaya çalışmak, hayal gücünün tüm sınırsızlığını arkasına alan Inside Out filmine sayısız anlamlar kazandırıyor.
Kariyerini “Sevimli Canavarlar“ ve “Yukarı Bak“ gibi ilginç fikirlerden türeyen başarılı animasyon filmlerine adayan Pete Docter’ın yönettiği Inside Out (Ters Yüz)’de, çocukları odağa yerleştiren fakat oldukça olgun söylemlere sahip, eğlenceli bir büyüme hikâyesine tanıklık ediyoruz.
11 yaşındaki Rilley’nin doğumundan itibaren kendisini sürekli takip eden beş duyguyu bizlerle tanıştıran film; Neşe, Üzüntü, Korku, Tiksinti ve Öfke gibi durumları renkli karakterlere bürüyerek, akıcı bir hikâye anlatımı tercih ediyor. Bu akıcılık dahilinde insan olmanın getirdiği iyi-kötü, pek çok göreceli kavramı gözden geçirme imkanı yakalıyoruz.
Filmin esas konusuna değindiğimizde, Rilley’i beyninin içinden takip ederek yönlendiren beş duygunun günlük iş hayatlarıyla karşılaşmaktayız. Rilley’nin her anına dakika dakikasına yön veren bu duygu ekibi, sahiplerinin ilk hayat tecrübesiyle karşılaşması sonucunda darmaduman oluyor. Nitekim, başka bir eyalete taşınmak zorunda kalan Rilley’nin içine düştüğü karışıklık, başta Neşe ile Üzüntü olmak üzere pek çok duygusal düzeni de yerle bir etmektedir.
Beyinde yaratılan dünyanın betimi esnasında hayal gücünden bolca faydalanan film, pek çok insanın yaşamlarının belirli dönemlerinde başvurmak zorunda kaldığı nötr kalma eylemlerine neşeli ve farklı bir bakış açısı getiriyor. Özellikle de Rilley’nin kafasında tasarlanan sistem, günümüzde çocuk edebiyatı ve çizgi dünyalara gönül veren emekçilere ilham verecek cinsten. Anıların kategorilere ayrılması, Maskara Adası, Düşünce Treni, Bulut Ülkesi ve Hayal Televizyonu gibi kavramların aktarılmasıyla, insan zihninin derinliklerine esprili ve hicvi bol bir yolculuk yapıyoruz.
Pete Docter’ın önceki yapımlarında da sıkça karşımıza çıkan masalsı anlatımı ve sinemasal ustalığı, bu filminde zirve noktasına ulaşıyor. Fransız yönetmen Michel Gondry’nin Sil Baştan, Rüya Bilmecesi ve Günlerin Köpüğü filmlerinde sergilediği çift zamanlı hikâye anlatımın animasyon karşılığı olarak tanımlayabileceğimiz yapımda, soyut ile somut kavramların geçiş aşamaları muazzam bir üsluba dönüşüyor.
Teknik anlam ve kurgusal geçişlerin Disney Pictures ve Pixar Animation Studios ortaklığından çıktığı açıkça belli olan filmde, çizgisel ve teknik açıdan herhangi bir kusur bulmak neredeyse imkansız. Yönetmenin sağlamış olduğu dengeli renk uyumu ve karakterlerine benimsettiği sevimlilikler sayesinde, bir animasyon filminde arayıp da bulamadığımız her noktanın tadını doyasıya çıkartabiliyoruz.
Son olarak Inside Out için başarılı bir ayakta kalma mücadelesi tanımını yapabiliriz. Unutulan ya da hep akılda kalan anılarımızı anımsamamıza vesile olan naif hikayesinin sahip olduğu potansiyel yaratıcı anlatımlarla şaha kalkıyor.
Uzun lafın kısası; son dönem animasyon alanında kısır kalan sinema salonlarımızda, Inside Out’a bir şans vererek insan olmanın dayattığı zihinsel çıkarımları eğlenceli bir şekilde gözden geçirebilirsiniz. Bizlere aynı bahçeye iki farklı pencereden bakabilme imkânı sağlayan filmin bitiş yazısıyla birlikte yüreğinizin bir köşesinde tebessümü bol, muazzam bir animasyon yer edinecek.