Ana SayfaYaşamEngelli HaklarıKasko şirketleri "haksız kazanç" iddiasıyla engelli bireylerin parasının "üstüne yatıyor"

Kasko şirketleri “haksız kazanç” iddiasıyla engelli bireylerin parasının “üstüne yatıyor”

-

4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu’nun 7’nci maddesinin (2) numaralı bendine göre, engelli vatandaşları için, belirli şartlarla getirilmiş özel tüketim vergisi (ÖTV) ödemeksizin taşıt aracı alma hakkı mevcut. Ancak bu hakkın kullanımıyla ilgili pek çok problem yaşanmış bunların bir kısmı yasal olarak, bir kısmı Gelir İdaresi Başkanlığı’nın (GİB) inisiyatifi ile çözülebilmiştir.

Ancak engellilere yaşatılan sorunlar bitmek bilmiyor. Özellikle aracıyla kaza yapan engellilere kasko firmaları tarafından hiçbir yasal dayanağı olmayan problemler çıkarılıyor.

1. Taşıt aşımında engellilere tanınan ÖTV istisnası

ÖTV Kanunu’nun 7’nci maddesinin 2 numaralı bendi ile Kanuna ekli (II) sayılı listede yer alan kayıt ve tescile tâbi mallardan;

a) Motor silindir hacmi 1.600 cm³’ü aşmayan binek otomobilleri ile esas itibariyle insan taşımak üzere imal edilmiş diğer motorlu taşıtlar, motor silindir hacmi 2.800 cm³’ü aşmayan eşya taşımaya mahsus motorlu taşıtlar ile motosikletlerin, engellilik oranları % 90 veya daha fazla olan malûl ve engelliler tarafından,

b) Yük taşımasında kullanılıp azami ağırlığı 3,5 tonu aşmayan ve yolcu taşıma kapasitesi istiap haddinin % 50’sinin altında olanlar ile sürücü dâhil 9 kişilik oturma yeri olanların (motor silindir hacmi 2.800 cm³’ü aşanlar, bütün tekerlekleri motordan güç alan veya alabilenler, sürücü dâhil 8 kişiye kadar oturma yeri olan binek otomobilleri, yarış arabaları, arazi taşıtları hariç), araçları bizzat kullanamayacak ve sürekli olarak tekerlekli sandalye veya sedye kullanmalarını gerektirecek nitelikte olduğunu ilgili mevzuat çerçevesinde alınan engelli sağlık kurulu raporuyla teşvik eden ve engellilik derecesi % 90 veya daha fazla olup tekerlekli sandalye veya sedye ile binilmesine ve seyahat edilmesine uygun tertibat yaptıran malûl ve engelliler tarafından,

c) Motor silindir hacmi 1.600 cm³’ü aşmayan binek otomobilleri ile esas itibariyle insan taşımak üzere imal edilmiş diğer motorlu taşıtlar, motor silindir hacmi 2.800 cm³’ü aşmayan eşya taşımaya mahsus motorlu taşıtlar ile motosikletlerin, bizzat kullanma amacıyla sakatlığına uygun hareket ettirici özel tertibat yaptıran malûl ve engelliler tarafından,

d) Yukarıda yazılı araçların malûl ve engelliler tarafından ilk iktisabından sonra deprem, heyelan, sel, yangın veya kaza sonucu kullanılamaz hâle gelmesi nedeniyle hurdaya çıkarılmasında, bu alt bentler kapsamındaki araçları hurdaya çıkaran malûl ve engelliler tarafından,

5 yılda bir defaya mahsus olmak üzere ilk iktisabı ÖTV’den istisna tutulmuştur.

Görüldüğü gibi; bu araçların ilk iktisabından sonra deprem, heyelan, sel, yangın veya kaza sonucu kullanılamaz hale gelmesi nedeniyle hurdaya çıkarılması durumunda 5 yıllık sürenin dolması beklenmeksizin tekrar araç alınabilmektedir.

2. Beş yıllık süre beklenmeksizin tekrar ÖTV’siz araç alınabilecek haller

Yasa’nın ilk halinde 5 yıllık süre içerisinde hiçbir koşul altında ikinci defa bir aracın ÖTV ödenmeksizin alınmasına izin verilmemekteyken; deprem, kaza, sel gibi doğal afetler nedeniyle aracı kullanılamaz hale gelen engellilerin mağduriyetlerinin giderilmesi için önce 5766 sayılı Yasa’nın 19’uncu maddesinin “c” bendi ile daha sonra da 6518 sayılı Yasa’nın 56’ncı maddesiyle 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu’nun 7’nci maddesi değiştirilmiş ve malûl ve engelliler tarafından ÖTV ödenmeksizin satın alınan taşıtların, ilk iktisabından sonra deprem, heyelan, sel, yangın veya kaza sonucu kullanılamaz hâle gelmesi nedeniyle hurdaya çıkarılması halinde, araçları hurdaya çıkaran malûl ve engelliler tarafından 5 yıllık süre dolmadan tekrar ÖTV ödenmeksizin araç alınabileceği hükme bağlanmıştır.

Ancak burada dikkat çekici husus hurdaya çıkarma nedenlerinin madde metninde tadadi olarak sayılmış olmasıdır. Buna göre aracın deprem, heyelan, sel, yangın veya kaza sonucu kullanılamaz hale gelmesi gerekmektedir. Örneğin hırsızlık sonucu aracın çalınması ya da halk hareketleri sırasında yakılma dışındaki diğer eylemlerle kullanılamaz hale gelmesi durumlarında bu hükmün uygulanması mümkün bulunmamaktadır. Buna mukabil örneğin aracın üzerine elektrik direğinin devrilmesi vb. sonucunda aracın hurdaya çıkartılmasının gerektiği durumlarda 5 yıllık süre beklenilmeksizin ÖTV ödenmeden yeni araç satın alınmasının mümkün olduğu düşünülmektedir. Zira madde metninde “trafik kazası” ibaresi değil, “kaza” kelimesi kullanılmıştır. Yol kenarında dikili bulunan bir elektrik direğinin bir taşıt aracının üzerine “kasten” düşürülmediği durumlarda, “kazaen” düşmeden bahsedileceği için istisnanın uygulanması gerekir.

3. Kaza durumunda yapılması gerekenler

Engelli tarafından ÖTV ödenmeksizin alınan bir aracın deprem, heyelan, sel, yangın veya kaza sonucu kullanılamaz hale gelmesi durumunda, 5 yıllık süre dolmadan tekrar ÖTV ödenmeksizin araç satın alınabilmesi için aracın kullanılamaz hale gelmesi tek başına yeterli olmayıp, aracın mutlaka hurdaya çıkarılması, yani trafik kaydından düşülmesi gerekmektedir. Hurdaya çıkartılan aracın kasko sigortasının olup olmamasının madde hükmünden faydalanabilmek bakımından hiçbir önemi bulunmamaktadır.

Araçların ne şekilde hurdaya çıkarılacağı, Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin 39’uncu maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; ekonomik ömrünü doldurma, eskime, yıpranma, kaza, yanma, tahrip edilme ve benzeri nedenlerle kullanılamaz duruma gelen araçlar; sahiplerinin, kanuni temsilcilerinin, vekillerinin veya tüzel kişiliklerce yetkilendirilen kişilerin dilekçesi üzerine, muayeneye tabi tutulmadan;

ilgili vergi dairesinden alınmış motorlu taşıtlar vergisi, gecikme faizi, gecikme zammı, vergi cezası, trafik idari para cezası ile 6001 sayılı Karayolları Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un 30’uncu maddesine göre verilen idari para cezaları ile geçiş ücreti borcu bulunmadığına dair ilişik kesme belgesinin veya hurdaya ayrılmasında sakınca bulunmadığına dair belgenin ibrazı ve kayıtlarında haciz, rehin, tedbir gibi kısıtlayıcı şerhler bulunmaması halinde, müracaat tarihi itibariyle herhangi bir trafik tescil şube veya bürosunda hurdaya çıkarılır. Hurdaya çıkarılacak araçtan dolayı yukarıda sayılan hususlarla ilgili borcu bulunmadığının Gelir İdaresi Başkanlığından elektronik sistemle tespit edilebilmesi halinde, belge ibrazı zorunluluğu aranmaz.

Araca ait tescil belgesine “hurdaya çıkarılmıştır” şerhi konularak sahiplerine geri verilir, motorlu araç trafik belgesi ile tescil plakaları geri alınarak iptal edilir. “Hurdaya çıkarılmıştır” şerhi konularak sahiplerine verilen araç tescil belgeleri, araçların hurda olarak satışlarında sahiplik belgesi olarak kullanılır.

4. Hurdaya çıkarma sırasında engellilerin karşılaştığı engeller

Kaza yapması nedeniyle aracı kullanılamaz hale gelen engelliler, araçlarının hurdaya çıkarılması söz konusu olduğunda kasko firmaları tarafından mağdur edilmektedir.

Yaptığı kaza sebebiyle aracı hurdaya ayrılan engelliye araç bedelini ödemesi gereken kasko firmaları, ÖTV hariç bedeli ödemeye çalışmaktadırlar. Bu uygulama tamamıyla hukuksuz olduğu gibi aynı zamanda, müşterinin aldatılarak dolandırılması nedeniyle suçtur.

Aracın ÖTV ödenerek veya ödenmeyerek alınmış olmasının kasko firmasını ilgilendiren hiçbir yönü yoktur. Engelli kişi, aracına kasko sigortası yaptırmak istediğinde kasko firması aracın (ÖTV dâhil) toplam bedeli üzerinden prim tahsil etmektedir. Hurdaya ayrılan araç için kasko firmasının ödemesi gereken tutar, aracın kasko değerinin tamamıdır. Zira ÖTV esasen aracın piyasa değerinin bir parçasıdır. “ÖTV ödenmediği” gerekçesiyle ÖTV hariç tutarın ödenmesi durumunda, devlet engelliyi değil, kasko firmasını sübvanse ediyor anlamına gelir ki, yasa koyucunun böyle bir amacı hiçbir şekilde yoktur.

Konuyu bir örnekle açıklayalım. Engelli kişi ÖTV dâhil bedeli 58.000.-TL olan aracı 18.000.-TL ÖTV ödemeksizin 40.000.-TL’ye almış olsun. Bu kişi kasko firmasına gittiğinde, kasko firması 40.000.-TL üzerinden değil, 58.000.-TL üzerinden kasko primi hesaplayacaktır. Bunu yaparken, kişinin kazasızlık durumu, yaşı, cinsiyeti, şoför sayısı vb. değişkenlerin kasko fiyatını etkileyeceği aşikârdır ancak tüm bu hesaplamalar aracın ÖTV dâhil bedeli üzerinden yapılacaktır. Kasko firması çeşitli risk unsurlarını hesaplayarak 58.000.-TL’yi sigorta etmektedir. Risk gerçekleştiğinde ödemesi gereken tutar da budur.

Örneği basitleştirmek için aracın trafiğe çıktığı gün kaza yapıp hurdaya ayrıldığını varsayalım. Bu durumda normalde 58.000.-TL ödeme yapması gereken kasko firmasının, aracın ÖTV’siz alındığı gerekçesiyle 40.000.-TL ödeme yapması durumunda kasko firması durup dururken 18.000.-TL’lik bir kazanç sağlamaktadır. Kasko firması bu kazancı ne karşılığı elde etmektedir?

Yasa koyucunun amacı toplumda pek çok olumsuzlukla ve zorlukla mücadele etmek durumunda olan engelliye destek olmak ve ona bir refah payı aktarmaktır. ÖTV istisnasının amacı budur. Engelli kişinin aracı kaskolatması zorunlu değildir. Bu nedenle kanun koyucu, kaza, deprem gibi nedenlerle aracı kullanılamaz hale gelen engelliyi mağdur etmemek için 5 yıllık bekleme süresi dolmaksızın tekrar ÖTV’siz araç alma hakkı getirmiştir. Bunu yaparken, aracın hurda satış bedelinin ÖTV indiriminden indirilmesi gibi bir uygulamaya da gitmemiş ve engellinin bundan kaynaklı refah artışına sahip olmasını engellememiştir. Söz gelimi, örneğimizdeki araç kaskosuz olsa ve engelli kişi aracın hurdasını 4.000.-TL’ye satsa, yeni araç alınırken bu 4.000.-TL hesaba katılmayacaktır. Eğer kanun koyucunun “engelli kişiye hiçbir şekilde refah artışı sağlanmasın” şeklinde bir görüşü olsaydı yeni alınacak araç için yararlanılacak ÖTV istisnasından bu 4.000.-TL’yı düşmesi gerekirdi. Oysa böyle bir durum öngörülmemiştir.

Kaza yapan engelliye devletin çok görmediği parayı, bazı kasko firmaları çok görmekte ve ceplerine indirmeye çalışmaktadırlar. Dahası bazı kasko firmaları, yukarıdaki örnekte belirtilen “18.000.-TL’lik fazla kazanç size neden sağlanmış olsun?” sorusuna cevap veremeyince, “bu bedeli vergi dairesine yatıracakları” şeklinde gerçeğe aykırı beyanda bulunarak engellinin zor durumundan faydalanmaya çalışmakta, engellinin ısrar etmesi durumunda bu defa pazarlık yaparak, refah payının bir kısmına el koymaya çalışmaktadırlar. Bu açıkça suçtur, zira engelli kişi kaza riski nedeniyle cebinden para ödeyerek aracını kaskolatmaktadır. Risk gerçekleştiğinde de üzerinden kasko primi ödediği tutarı almak en doğal hakkıdır.

5. Sebepsiz zenginleşme iddiasının tutarsızlığı

Kasko firmaları, bu durumdaki engellilere ÖTV’yi ödememe gerekçesini sebepsiz zenginleşme kavramına dayandırmaya çalışmaktadırlar. Onlara göre; “aracı alırken ÖTV ödemeyen engelliye, kaza yapılması durumunda ÖTV’li bedel ödenirse engelli sebepsiz zenginleşmiş olmaktadır.”

Sebepsiz zenginleşme; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 77’nci maddesinde “Haklı bir sebep olmaksızın, bir başkasının malvarlığından veya emeğinden zenginleşen, bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlüdür. Bu yükümlülük, özellikle zenginleşmenin geçerli olmayan veya gerçekleşmemiş ya da sona ermiş bir sebebe dayanması durumunda doğmuş olur” şeklinde tanımlanmıştır.

Görüldüğü üzere, sebepsiz zenginleşmenin varlığı için “haklı bir sebebin bulunmaması” şartı vardır. 5 yıl içinde aracını elden çıkarması durumunda başlangıçta ödemediği ÖTV’yi Maliye Hazinesi’ne yatırmak zorunda olan engelliye, bu süre içerisinde yaptığı kaza nedeniyle aracını elden çıkarmak zorunda kalması halinde ÖTV ödememe hakkı “yasa” ile verilmiş bir haktır. Yasa ile verilen bir hakkın, “haklı sebep sayılmaması” mümkün değildir.

Kaldı ki, bu ilişkide başkası aleyhine zenginleşen engellinin karşısındaki “başkası”, devlettir, kasko şirketi değildir. Nitekim engelliye sebepsiz zenginleşir gerekçesiyle ödeme yapmayan kasko firması, engelliye ödemediği ÖTV’yi gidip Maliye Hazinesi’ne yatırmamaktadır. Kasko firması, kerameti kendinden menkul bir şekilde devlet ile engelli arasındaki ilişkiye müdahil olmakta ve bu ilişkiden kendi lehine maddi menfaat elde etmeye çalışmaktadır. Konuyu bir örnekle basitleştirsek; Engin (engelli), Davut’a (devlet) 10.-TL borçludur. Kaya (kasko şirketi) Engin’e 15.-TL borçludur. Davut, bir sebeple Engin’den olan alacağından vazgeçtiğinde; Kaya, Engin’e “benim sana 15.-TL borcum vardı ama senin de Davut’a 10.-TL borcun vardı. Davut bu parayı senden almaktan vazgeçtiği için sen 10.-TL kazandın, bu nedenle ben sana olan 15.-TL borcum yerine 5.-TL ödeyeceğim” demektedir. Böylece Davut, zor durumda kalan arkadaşı Engin’e iyilik yaptığını zannederken, vazgeçtiği alacağına, konuyla hiçbir ilgisi olmayan Kaya el koymaktadır.

Durumun absürtlüğü ortadadır. Davut, Engin lehine alacaktan vazgeçerken, asıl kazanan Kaya olmaktadır. Hem de durup dururken ve hiçbir haklı gerekçesi yokken. Üstelik Engin’i mesnetsiz bir şekilde sebepsiz zenginleşmekle suçlarken, düpedüz kendisi sebepsiz zenginleşmektedir.

Yukarıda, olayda hukuken kesinlikle bir sebepsiz zenginleşmeden bahsedilemeyeceğini açıkladık. Bunun ötesinde çoğu kez, “fiilen” de hiçbir şekilde sebepsiz zenginleşme olmamaktadır.

Sigorta işleminde temel amaç; sigortalının kaza öncesi ve kaza sonrası durumunun aynı olmasının sağlanmasıdır.

Kaza yapan engellilere, esasen araç değerinin bir parçası olan ÖTV bedeli ödenmediğinde, ödenen para ile engelli kişi ne aynı aracı piyasadan alabilmekte, ne de ÖTV ödemeyeceği halde aynı aracın sıfırını yerine koyabilmektedir. Zira aracın ilk satın alma tarihi ile kaza tarihi arasında en azından birkaç yıl geçmiş olmakta ve araç zamlandığı için ÖTV hariç bedeli bile, kasko firmasının ödediği tutarı aşmış olmaktadır.

Şöyle ki; örneğin piyasa rayici 83.000.-TL olan 2012 model aracın hurdaya çıkarılması ve kasko firmasında söz gelimi ÖTV’ye isabet eden araç değeri düşülerek 60.000.-TL ödeme yapılması durumunda, engelli kişi;

2012 model aynı aracı piyasadan almak istediğinde 83.000.-TL ödemesi gerekmekte
ÖTV ödemeden sıfır almak istediğinde, (aracın zamlanmış olması nedeniyle) örneğin 75.000.-TL ödemesi gerekmektedir.

Oysa engelliye ödenen para 60.000.-TL’dir. Aracı sıfır almak istese 15.000.-TL, ikinci el almak istese 23.000.-TL açığı vardır, zarardadır. Yaya kalmıştır.

Sebepsiz zenginleşme bunun neresindedir?

6. Sonuç

Engelli hakları dünyanın önemli gündem maddelerinden biri olarak özellikle gelişmiş ülkelerde sıkça tartışma konusu yapılmaktadır. Tüm medeni ülkeler bir yandan ülkelerini engellilerin de yaşamlarını kendi başlarına kolaylıkla yürütmelerine olanak sağlayacak şekilde dizayn ederken, bir yandan da engellilere çalışma hayatları ve özel hayatlarında önemli avantajlar sağlamaktadır. Ülkemizde de; engellilere iş yaşamında sağlanan avantajlar ve vergisel avantajlar konusunda, mevcut olan tüm eksiklik ve aksaklıklara rağmen, küçümsenemeyecek mesafeler alınmıştır. Sağlanan vergisel avantajların uygulanmasında ortaya çıkan sorunlarla ilgili olarak Devletin göstermiş olduğu yapıcı yaklaşım sevindiricidir.

ÖTV istisnasından faydalanarak taşıt alan özürlülerin taşıtlarının 5 yıllık süre dolmadan deprem, heyelan, sel, yangın veya kaza sonucu kullanılamaz hale gelerek hurdaya çıkarılması durumunda 5 yıllık süre koşulu dikkate alınmaksızın ÖTV ödenmeden tekrar taşıt alabilmelerine imkân verilmiştir.

Ancak engellilere taşıt alımında sağlanan ÖTV istisnasından kaynaklı ekonomik değere, kaza yapılması durumunda kasko firmalarınca el konulmaya çalışılmaktadır. Aracı ÖTV dâhil bedel üzerinden sigortalayan kasko firmaları, risk gerçekleşip ödeme yapma aşamasına gelindiğinde, engelli kişiye ÖTV hariç bedel üzerinden ödeme yaparak ÖTV kadar bir kazancı kendilerine geçirmeye çalışmaktadırlar.

Müşteri ile kasko firması arasındaki ilişki ticari bir ilişkidir ve ticaret hukukunun kurallarına tâbidir. ÖTV, araç değerinin ayrılamaz bir parçasıdır. Kasko firmaları, sigorta ettikleri aracın toplam bedeli üzerinden prim tahsil etmektedirler. Risk gerçekleştiğinde de, riske konu değerin tamamını ödemek zorundadırlar.

Kasko firmalarının, zaten çok zor şartlar altında yaşam mücadelesi veren engellilere devlet tarafından verilen hakkı gasp etmeleri, yine devlet tarafından engellenmek durumundadır. Çünkü “sigorta şirketi-sigortalı” ilişkisinde sigortalılar zayıf kalmakta ve bu zayıflıktan güçlüler istifade ederek hak etmedikleri bir değere el koymaktadırlar. Bu, alenen suçtur ve müdahale edilmesi gerekir.

SON YAZILAR

“Gerçeği görüyoruz! Anayasa değişikliğine HAYIR diyoruz!

Feminist ve LGBTİ+ örgütlerin biraraya gelmesiyle kurulan Hepimiz için Anayasa Koordinasyonu "Birbirimizin elini bırakmıyoruz! Hiçbirimizi geride bırakmıyoruz! Anayasa değişikliğine HAYIR diyoruz!" başlıklı açıklamasıyla tüm toplumu...

Hataylılar 6 Ekim’de Meclis’te: #HatayıGör

6 Şubat depremlerinde en büyük yıkımı yaşayan Hatay'da depremin üzerinden geçen 8 aya rağmen hiçbir şey değişmedi. Barınma, beslenme, eğitim, sağlık ve ulaşım gibi en...

Vakıf üniversitelerinde neler oluyor?

Üniversiteler tüm bileşenleriyle, emeğin ve bilginin kendini her an yeniden var ettiği mekânlardır. Üniversiteler eskiden beri hep toplumun aklı ve vicdanı olarak görülmüştür. Bu günlerde...

İşçiden işçiye uzanan bir dayanışma köprüsü: İşçi Yaşamı ve Hakları Vakfı | İşçi Mahallesi

İşçi Yaşamı ve Hakları Vakfı gönüllüleri ile işçi hakları mücadelesini, vakıf gönüllülerinin çalışmalarını, kazanımlarını ve dayanışmayı konuştuk. İşçi mahallesi ismi ile vakfın yayın organı olma...

ÇOK OKUNANLAR

95,278BeğenenlerBeğen
17,593TakipçilerTakip Et
22,156TakipçilerTakip Et
243AboneAbone Ol