Uluslararası Af Örgütü, 2014 yılında Nijerya’nın Nijer Deltası’nda gerçekleşen 500’den fazla petrol kazasından iki dev petrol şirketini sorumlu tutuyor. Nijerya’daki gelecek seçimlerin buna bir çözüm getirip getirmeyeceği ise merak konusu.
Bir yanda dünyanın dördüncü en büyük şirketi Royal Dutch Shell ve İtalya’nın en büyük endüstri yatırımcısı ENI, diğer yanda ise Afrika’nın yerel halkı, 40 değişik etnik gruba mensup ve yüzde 70’i fakirlik sınırının altında yaşayan insanlar. Bahsettiğimiz karşılaşma karıncaların fillerle çarpışmasından çok da farklı değil.
Şirketler uzun yıllardır Nijer Deltası‘nda büyük çapta petrol çıkartma çalışmaları yürütmekteydi. Uluslararası Af Örgütü, yapılan analiz sonrası 550’den fazla petrol sızıntısının sorumlusunun bahsedilen iki şirket olduğu anlaşılınca, çok ağır eleştirilerle duruma tepkisini koydu.
Af Örgütü’nün iş ve insan hakları kanadında araştırmacı olan Mark Dummett, geçen sene oluşan petrol kazalarının 204’ünün Shell şirketinin, Shell’den çok daha küçük bir bölgede çalışmasına rağmen 394 petrol sızıntısının da ENI şirketinin sorumluluğu altında gerçekleştiğini belirtiyor ve ekliyor; “Nijer Deltası’nda oluşan bu kazalar oldukça rahatsızlık verici.”
Şirketlere sorulduğunda, 5 milyon litre petrolün doğaya salındığı bilgisini veriyorlar; ama Dummett’e göre bu rakamlar son derece şüpheli ve olduğundan az gösteriliyor olabilir.
Petrol sızıntıları, petrolün taşındığı kapların aşınması ile, kazalarla veya yanlış depolama yöntemleriyle oluşabiliyor. Bunlara ek olarak, şirketlerin zaman zaman uğradığı sabotajlar da petrol sızıntılarına sebep olabiliyor. Bazen insanlar kendilerince sebeplerden, yerel halkın isyanı da olabilir, gençlerin eğlence anlayışı da olabilir, hatta rakip firmaların görevlileri de olabilir, petrol borularını kırarak petrol sızıntılarına sebebiyet verebiliyorlar. Shell, kendi istatistiklerinde sızıntıların çoğunluğunun hırsızlık ve sabotajdan ileri geldiğini ortaya koysa da yerel insanlara göre, sızıntıların arkasında başka sebepler var.
Yeşilden Siyaha Yolculuk
Nijer Deltası Nijerya’nın toplam kara alanının yüzde 7’sinden fazlasını kaplar, aşağı yukarı 20 bin kilometre karedir. Gezegendeki en yüksek biyoçeşitliliğe sahip alanlardan biridir. Kıyı bariyer adaları, mangrove ormanları, tatlı su bataklıkları ve yağmur ormanları, hepsinden bir parça bulabileceğiniz güzellikte bir doğası vardır.
Sondaj çalışmalarının başlaması bu coğrafyada 1950’lere kadar uzanır. Şimdiye kadar bölgeden, her gün 2.5 milyon varil petrol çıkartılmıştır. Deltada bulunan petrol, Nijerya’yı Afrika’nın en çok petrol barındıran ülkesi konumuna sokmaya yeterlidir. Ülkenin politik yozlaşması ve yanlış yönetilmesi, petrol çıkartılırken aynı zamanda çevrenin korunmasını imkansız kılmaktadır.
Nijer Deltası’nda çıkartılan petrol “mangrov“ ormanları adı verilen, ismi aynı “tropik” ormanlar gibi bitki örtüsü çeşidini tanımlayan, türde ormanlara zarar vermektedir. Mangrov ormanlarının da tropik ormanlar gibi kendisine özgü güzellikleri ve özellikleri vardır ve barındırdığı türler açısından çok zengindir. Petrol çıkartma çalışmaları bu orman tipine çok zarar vermektedir ve ekosistemi neredeyse çökmek üzeredir. Hatırlarsınız ki, doğada yok olan bir tür, yok olmuş bir türden çok fazla anlam taşımaktadır ve her şeyi kökten değiştirme önemine sahip olabilmektedir.
Bahsedilen bu yıkım yerli halkı da derinden etkilemektedir. Günlük hayatlarını, yaşama tarzlarını, para kazanıp kazanamamalarını, hayatlarını ne kadar mutlu devam ettirebileceklerini ve her şeyi. Dummett gözlemlerini; “Çocuklarını okuldan almak zorunda kalan insanlarla tanıştım; çünkü balıkçılıkla uğraşan bu insanların tutabileceği balık kalmamıştı ve artık bir maddi gelirleri yoktu. Hem doğaya, hem de hayatını bu doğanın getirdiği güzelliklere bağlı yaşayan insanlara verilen zararın haddi hesabı yok” şeklinde aktarıyor.
Çevreci topluluklar şirketleri sürekli sebep oldukları petrol sızıntılarını temizlemeleri için görev başına çağırıyor. Maalesef bir şeyin değişmediğini de söylüyorlar ve sızan petrolün etkilerinin çok uzun seneler daha doğada görülmeye devam edeceğini.
Geçmişte başarılı olunduğu da olmuş
Şirketlerden bir adım beklerken halklar da boş durmuyor elbette. 2008 ve 2009 yılları arasında oluşan bir petrol sızıntısını telafi etmek için, Shell şirketi 2015’e kadar Nijer Deltası’nın Bodo kasabasındaki insanlara çevre kaybını telafi etmek için, toplamda 76 milyon euro tazminat ödemeye razı oldu.
Bu miktar Afrika’da çevre tahribatına karşı ödenmiş en yüksek miktar olarak tarihe geçecek nitelikte.
Dünya Af Örgütü’ne göre Shell’e karşı daha böyle pek çok dava kazanılacak; fakat adalet sistemi Nijerya’da da çok yavaş işliyor.
Peki ya gelecek seçimler?
Bu yıl Mart ayının 28’inde Nijerya’da seçimler olacak. Dummett, Nijerya’da yapılacak seçimlerde Nijer Deltası’nda oluşan petrol sızıntılarının gündeme geleceğinden emin. “Hem ana adaylar, hem Başkan Jonathan ve baş rakibi Buhari, Nijer Deltası’nın temizlenmesi hakkında konulara mitinglerinde yer verdi” diyor Dummett ve ekliyor; “Bu Nijerya’da ulusal bir mesele haline gelmiş bir durumda; çünkü çok fazla insan bu durumdan dolayı zararlar yaşıyor.”
Uluslararası Af Örgütü aynı zamanda İtalya’dan da ENI şirketinin Nijerya’daki hareketlerini araştırmalarını ve denetim altına almalarını talep ediyor. Politik düzlemde bu sorunun çözülebileceğine dair bir umut var.
Kaynak: Deutsche Welle