Artık her şey devlet eliyle bizim de modernizim aşkımızla sermayeleşiyor. Sağlık, yani yaşam hakkımız da gitgide sermayeye teslim oluyor. Sermaye yeni hastalıklar çıkarıyor başka bir sermaye aracı da onu besleyip ilaçlar çıkarıyor. Bizler de hapur hupur bu ilaçları yutuyoruz.
Öyle bir hâl aldı ki geçenlerde bir danışanım “Kızım 12 yaşında pediatrik endokrinoloğa götürdüm, kızım adet görecekmiş yakın zamanda ama benim kızım daha çok küçük. Bunu ilaçlar veya bitkilerle geciktirebilir miyiz?” diye sordu. İnsanlar o kadar kendilerine müdahale ediyorlar ki doğal bir süreç olan adeti dahi geciktirip durdurmayı hedefliyor. Oysa bedenin ve ruhun zorlu da olsa kendi kendini yenileme sürecidir siklus (adet döngüsü). Adeti geciktirmeye çalıştıkları gibi menopozu geciktirmek için çaba harcayan kadınlarla da karşılaşıyoruz.
Sistem bizi öyle bir hale getirmiş ki doğal olması gereken tüm süreçlere sentetikle müdahale etme ihtiyacı doğurtuyor.
Böyle giden ruh hali nedeni ile ülkemiz ilaç tüketiminde dünyada 13’üncü sırada. Grip gibi viral duruma dahi antibiyotik kullanan halkımız ve hekimlerimiz sayesinde bir yılda ilaca harcadığımız para 10 milyar doların üzerinde. Bu rakamlar gün geçtikçe daha da artıyor çünkü iyileştirdiği düşünülen ilaçlar sayesinde sermaye yeni hastalıkları yaratıp yeni pahalı ilaçları piyasaya sürüyor.
İlaç şirketleri ve sermaye yalnızca hastalarla değil aynı zamanda sağlıklı kişilerle de uğraşıyor.
Gıda takviyeleri kapsüle girmiş reishi mantarları gibi ürünlerle haplarla doğallığı ve sağlığı bahşeden bir yaşamı örmeye çalışıyor. İnsanlar sermayenin bu tutumu ile doğal gıdanın pazarda değil haplarda olduğun sanıyor. Oysa pazarı da kapsüle girmiş ve işlemiş olduğu mantarı plastiğe girmiş omega 3 ile gıda takviyelerini de sermaye işliyor ve doğadan koparıyor.
Sağlığın temel şartı sermayeden uzaklaşmak doğayla ve kendimizle kucaklaşmaktır. Doğal yaşamak aynı zamanda bedenini tanıyabilmek demektir. Hamilelik, yaşlanma, adet görme, menopoza girmek, bazı ağrılar ve mevsim değişim sürecindeki kırgınlıklar akut bazı durumlar kendi kendimize çözebileceğimiz hatta kısa bir zamana yayıp bekleyeceğimiz doğal olaylardır. Eğer durum bugünkü gibi giderse bizler her gün doktorlardan çıkmayız gıdım gıdım verilen maaşlarımızı ve kazançlarımızı da hastane ve ilaç sermayesine teslim ederiz.
İlaç ve savaş sektörü birbirlerinin sermaye ortağıdır. İlaç sermayesininde kazancı savaş sermayesinin de kazancı bizlere zarar ve ölüm saçıyor. Sağlıklı yaşamın temel kuralı sermayeyle mücadele edip doğayı koruyup doğalı yaşamaktır.
Not: İlaca karşı değilim sonuçta tedavi sürecinin bir parçası. Fakat sermayeleşen insanın kendi kendini sağaltma yani iyileştirme gücü kullanılmadan dayatılan hem bitkisel hem de kimyasal ilaca karşıyım.