Kara Çınar dizisi Yankı Enki editörlüğünde seçilmiş karanlık kitapları okuyucuyla buluşturmaya devam ediyor. Dizinin son kitabı, Thomas Tryon’un ilk eseri Öteki. Gamze Bulut’un çevirisini ve Dan Chaon’un sonsözünü okuyoruz. Başından sonuna kadar okuyucunun zihninde bir yolculuk, çıkışa ulaşmak için bütün yolların ve ihtimallerin tek tek denendiği bir dolambaç gibi.
13 yaşındaki ikiz kardeşler Niles ve Holland birbirlerinden çok farklı iki çocuk, Nials kibar ve sevimli, Holland ise soğuk ve kötücül. Babalarının ölümüyle evin düzeni ve ev sakinlerinin dengesi sarsılmış, anneleri ise artık odasından bile çıkamayacak kadar etkilenmiş. Henüz babalarını kaybetmenin şokunu atlatamamışken, Holland’ın kan donduran “yaramazlıkları” artıyor ve Niles da bunlarla baş etmekte gittikçe zorlanmaya başlıyor. Buraya kadar kitabın okuyucu üzerinde bıraktığı ilk izlenimin, korku unsurları beklentisi olduğunu söylemeliyim. Zaten paramparça olmuş bir aile, gerçekten olmasa bile ölü aile üyelerinin hayaletlerinin zihinlerine musallat olması ve Holland’ın yaşattıkları ile her an temponun yükseleceğini, nasıl bir korku eserinin içerisine çekileceğimi merakla beklemekteydim. Doğrudan bir korku yaşanmasa da, hem ailenin kayıplarının ve talihsizliklerinin yarattığı huzursuzluk hem de Holland’ın çocuksu ama tüyler ürperten fesatlıkları okuyucuyu yeterli miktarda rahatsız ediyordu.
Holland daha 13 yaşında bir çocuk olsa da, okuyucuyu ilk olarak, hala tartışılmaya devam eden, şu kalp kırıcı ikilemin karşısına çıkarıyor: insanlar karakterinde bu kadar hastalıklı bir kötülükle mi doğar, yoksa bu çocuk ailecek yaşadıkları talihsizliklerden kaynaklanan çocuksu sinirini ve inkârını bu şekilde aile üyelerine acı çektirerek mi dışa vuruyor? Holland’ın yaşattıkları öyle bir seviyeye geliyor ki, bu ikilem yerini söz konusu kötücüllüğün doğaüstü olup olmadığı sorusuna bırakıyor. Birkaç tatsızlık sonra kafamız yeterince karışmış ve kendimizi kurguya kaptırmışken, hassas ve merhametli okuyucular olarak hemen, ya Holland doğaüstü bir kötülüğün etkisinde hareket ediyor ya da bu doğaüstü kötülük Holland şeklini alarak kendisini gösteriyor diyoruz.
GECEYİ YAŞA! sloganının önerdiği üzere, Kara Çınar dizisinden çıkan bütün kitapları gece (Klasik Korku Öyküleri hariç; onu gündüzleri güneş parlıyorken, tek başıma değilken, okuduklarımın gece rüyama girmesine henüz saatler varken) okudum. Öteki’yi okurken aklıma gelenler ya da sezdirilenler; ikizlerin ürperticiliği, psikopat katil, hastalıklı bir kötülük, hezeyanın ürünü cinayetler, geride kalanlara musallat olan hayaletler ya da doğaüstü varlıklar tarafından ele geçirilmiş insanlar Chaon’un da sonsözde dediği gibi zihnimizden kayıp gidiyor. İşte bu belli belirsiz noktada içim ürperdi ve bu ürperti sabah oluncaya dek geçmedi. Soğuktan mı titredim yoksa okuduklarımdan mı etkilendim bilmiyorum. Çünkü bütün bu olası korku unsurları zihnimizden kayıp gidince, kişinin kendi karanlığının ne kadar derinleşebileceği düşüncesi ile kalıyoruz. Bazen kişinin karanlığı, olası karanlıkların en korkuncu olabilir diye içimden geçerken bir battaniye daha alıyorum üstüme, ne olur ne olmaz.
Çınar Yayınları’na, Yankı Enki’ye, Gamze Bulut’a teşekkürler! Herkese iyi okumalar!