CTM – Turmoil, Maceraperest bir Müzik ve Sanat Festivali olarak kendini tanımlıyor. 26 Ocak – 4 Şubat arasında Berlin’de gerçekleşen festival kırkbeşten fazla sanatçı ve grubu Berlin’in çeşitli mekanlarında farklı izleyici kitleleri ile buluşturuyor.
Festivalde bir kaç kez deneyimleme fırsatı bulunabilecek gösterimlerden Ernest Berk’e “The Complete Expressionist” (Tam Bir Dışavurumcu) başlığıyla, disiplinlerarası bir sunumla geniş bir yer veriliyor. HAU2’de yer alan ses yerleştirmeleri ve fotoğraflar, festival kapsamında Ernest Berk ve elektronik müziğe dair bir araştırma sunumu ve Berk’in işlerinin bugünkü dansçı ve müzisyenler tarafından yeniden yorumlanarak sahnelenmesi ile devam ediyor.
Prof Dr. Patrick Primavesi’nin Ernest Berk’in hayatı ve sanatına dair elektronik müzik ağırlıklı konuşmasının özetini yine Berk’in kendi ifadesiyle paylaşmak yerinde olur; “Benim kendi müziğimin farkında olmam, onu takdir etmem (ya da ondan nefret etmem) ve şu an yüzleştiğim bunca işi anlamam 9-10 yıl zaman farkıyla gerçekleşti.”. 1993’te kaybettiğimiz Berk’in dans ve müzik dünyasına kattıkları bugün bile daha yeni yeni daha geniş kitleler tarafından merak edilmeye ve izlenmeye başlıyor.
Ernest Berk (1909-1993), hayatının uzun bir kısmını Londra’da geçirmiş, Almanya doğumlu bir koreograf, az bilinmesine karşın öncü bir elektronik müzik bestecisi, doğaçlayıcı, dans terapisti ve pedagog. The Complete Expressionist’te, Christoph Winkler, group A, Rashad Becker ve Pan Daijing ile Berk’in sekiz işinden oluşan bir seçkiyi yeniden yorumluyor.
İzleyiciler içeriye girdiğinde dansçılar sahnede, hepsinde farklı işlere dair objeler var. Bazıları objelerle haşır neşir bazıları ise durağanlık içinde varlar. Ernest Berk’in, bugün ‘mindfullness’ dediğimiz hem kendinin hem etrafının farkında ve dengeli bir açıklık ve iletişim halinde olması daha alana attığımız ilk adımda fark ediliyor böylece. Dansçıların kendilerini sahnede konumlamalarına karşılık izleyicinin de farkında olması ve bu ön süreçteki oyunları, hallerinin şeffaflığı izleyicilerin de rahat ve sakin bir halde olmasına alan açıyor.
HAU2, siyah kutu formunda ve büyük bir sahne. İzleyiciler, çuvallardan yapılmış minderlere oturuyoruz. Ortada da Berk’in bir geleneği olan, bir tepsi yeşilli, siyahlı üzüm tepsisi yer alıyor. Karşıda, sahne olarak ayrılan alandan yükseklik olarak ayrılacak şekilde konumlanmış büyük bir ekran görüyoruz. Dekor ve giysiler gri parlak kumaşlardan, siyah ve beyaz renklerden oluşuyor. Büyük ahşap çiçekler de sanki bir bahçedeymişiz izlenimine katkıda bulunuyor. Tüm bunlar doğallık ve sadelik hissini destekliyor.
Program, ara ara ekranda izleyebildiğimiz, Berk’le beraber çalışmış müzisyen, araştırmacı ve dansçılarla yapılmış röportajlardan kesitler ile sekiz işinden parçalarla bir retrospektif niteliğinde. Bu sunuş şekli, dans alanında nasıl bir retrospektif yapılabilire fikir vermesi adına önemli. Programda yer alan işler üzerine de kısa kısa geçersek;
1.Kısım
group A ile canlı müzik ve
“What’s up?” op.203/1976: Kesik kesik ifadelerin, durumlara dair tepkilerin performatif bir sunuşla sahnelenmesi. Tüm dansçıları bazen bir tablonun ögeleri bazen de bir etkinliğin temsilcileri olarak görüyoruz. Tüm gösterim boyunca bir bütün olarak etkileşimleri göze çarpıyor. Bazen sadece kendi aralarında bir form ile bir kompozisyon oluşturup izleyicinin algılaması için bize zaman veriyorlar. Bazen de aynı formu ortak bir şekilde direkt izleyiciye karşı gösterdiklerini izliyoruz. Sunulan parçalar izleyiciye net olarak gösterilmek istenen, işaret edilen mesajları içeriyor.
“Apparition” op.54 1929/1963: Berk’in hayatı boyunca sunduğu iki solodan biri. Dansçının kostümü baştan aşağı sade bir elbise tamamen, üzerinde beyaz, nötr ifadeli bir maskeden oluşuyor. Bedensel ifadenin mimiklerimiz olmasa da ne kadar farklı ve güçlü bir şekilde kendimizi ortaya sunabildiğimizin kanıtı niteliğinde. Gösterim dansçının iki elindeki, yüzündekiyle aynı diğer iki maskeyi de sırayla ortaya çıkarmasıyla sürüyor. Bu süreçte yüksek kalitedeki beden kullanımı, maskelerin sanki farklı mimikler takınıyormuş izlenimine kapılıyor olmamıza sebep oluyor.
“De Profundis” op.44/1961: Ernest Berk’in ikinci solosu. Dansçı, gri bir örtüyle tamamen çevrili ve süreç boyunca bu örtüyle bedeninin farklı ifadelere bürünmesini izliyoruz. Berk’in eserlerinde dikkat her zaman sahnede ve sanatçıda kalabiliyor. Ne bir örtü duvar oluyor, ne dansçının bedenini tamamen kapatan bir kostüm aramızdaki iletişimi ve canlı algıyı koparmıyor.
“Gemini (les Amies)” op. 52/1962 : İki farklı karakter olan ikizlerin ya da aslında içimizdeki ikilemlerin birbirlerine çekilmesi ve birbirlerini itmelerini izlediğimiz iki kişilik bir koreografi. Bireysel ve eşli içeriklerin sunumu.
“Seci-Ices; psychedelic performance” op.158/1972 & “First Dream-Trance” op210/1977: Ernest Berk’in araştırmalarında, provalarında da kullandığı ve sahneye de koyduğu trans dans, tüm dansçıların çıplak ve lleri turuncu boyalı (belki de bizdeki kına gibi) bir şekilde tekil ve birlik olarak doğaçlama danslarını izlediğimiz işi. Çıplak olmak en özgür ve en kırılgan halimiz. Özgürlüğün başkasının sınırında bitmesi bundan sanıyorum. Birisi en kırılgan haliyle sizinleyken ona her davranışın en nazik haliyle olmalı ki beraber akabilelim.
“Vignette for Victor Jara” op.198/1976, “Chigger Sound Composition 2” op.121/1968 ve “Synchrome” op.120/1968 yer alan diğer eserlerden parçalar.
2.Kısım
ixion knot
Rashad Becker & Pan Daijing
Bu bölüm ise Rashad Becker & Pan Daijing ile beraber hem Ernest Berk’in özgün eserlerinin hem de onlardan ilhamla yeni üretilmiş elektronik müzik parçalarının sunulduğu bir dinleti.
Bu performansta da diğer tüm performaslardaki gibi fotoğraf veya video çekmek yasak. Bu uygulama çok fazla saygıyı içinde barındırıyor. Bir ek güzel tarafı ise bu uygulamanın, dansçıların çıplak sahnede olduğu bölüm öncesinde ‘dansçıların özel alanına saygı duyun ve fotoğraf çekmeyin’ diye bir uyarı daha yansıtıldı. Bu, hem kişisel alanlarımıza saygının önemini hem de her şeyi cebimize koyup götürmeye gerek olmadan, bu dansın anlık ve hissel tarafına da değer vermeyi güçlendiriyor.
Berk’e ayrılan yerin, gerek mekansal düzenlemesi, gerek içerik olarak zenginliği ve kombinasyonu, bugünün performans sanatları dünyasında görülmeye ve örnek almaya değer.
Fotoğraflar: CTM Festival – Turmoil, HAU Hebbel am Ufer, Müge Olacak