Hayatlarını, yetim orangutan ve fillere yabani hayatı öğrettikten sonra onları doğaya bırakmaya adayan iki kişi: Daphne Sheldrick ve Birutė Galdikas.
Sheldrick’in hikâyesi 50 yıldan daha uzun bir süre önce Kenya‘da bulunan Savo Milli Parkı’nda, Galdikas’ın hikayesi ise 30 yıldan daha uzun bir süre önce Güneydoğu Asya’da yer alan Borneo ormanlarında başladı.
Ailesiyle beraber Savo Milli Parkı‘nda yaşayan Sheldrick, fildişi avcılığı ya da yaşadıkları ormandaki ağaçların kesilmesi nedeniyle yetim kalan yavru filleri evlat edindi. Vahşi orangutanları araştırmak üzere Borneo ormanlarına gelen Galdikas ise orman işçilerinin kesim işlerini bitirmesinin ardından orangutanların ortadan kaybolduğunu fark etti ve küçük bir orangutan yavrusunu kurtarıp ona bakmaya başladı.
Yetimlerin yaşadığı milli parkların korunmasına çalıştıkları kuruluşlardan da yardım alan Sheldrick ve Galdikas, hayvanlara verdikleri sözü tutarak yardıma ihtiyacı olanlara bakıyor, onları doğal ortamlarına döndüklerinde sıkıntı yaşamayacakları şekilde hayata hazırlıyor.
Kendi çocuklarına gösterdikleri özeni gösteriyorlar
Yetim yavrulara verdikleri isimlerle hitap eden Sheldrick ve Galdikas, Savo Milli Parkı ve Borneo ormanlarında, yetimlerin fiziksel ve duygusal anlamda iyileştirildiği iki ayrı özel bakım merkezinde onları vahşi hayata alıştırmak için ellerinden geleni yapıyor. Anneleri insanlar tarafından öldürülen ya da yine insanlar tarafından yaşam alanları tahrip edilen yetim fil ve orangutanları koruyan, kendi çocuklarına gösterdikleri özeni gösteren Sheldrick ve Galdikas, onları hem besliyor hem de onlarla oyunlar oynuyor.
Her biri sevgiyi hissediyor
İlerideki yaşamlarında gerekli yetenekleri kazanmaları ve vahşi yaşam tarzlarını kaybetmemeleri için tırmanış yapmaları sağlanan yetim orangutanların yaptıklarına müdahale edilmiyor. Her biri sevgiyi hisseden orangutanlar, hayatta karşılaşacakları için gerekli güveni kazanarak büyüyor. Doğası gereği yalnız yaşayan orangutanlar, vahşi doğaya bırakılmadan önce dikkatle elemeden geçiriliyor. Yetimler belirli bir yaşa geldiğinde Galdikas ve ekibi, kendilerine bakabilecek olanları belirliyor. Doğaya bırakılarak özgürlüklerine kavuşan orangutanların çoğu ormandaki hayatın üstesinden gelmeyi başarıyor.
Sürüler hâlinde yaşayan filler için ise aile hayati önem taşıyor. Onlar hakkında neler hissedildiğini anlayan filler, bakıcılarını kendileri seçiyor. Ormanda yavru filler tek başına bırakılmıyor, bakıcılar her zaman onların yanında oluyor. Yetim fillerin hayatını borçlu oldukları devriye ekibi, vahşi yaşamda yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunu fark eder etmez harekete geçiyor. Sheldrick, ailesi insanlar tarafından öldürülen ve ağır travma geçiren yetim fillerle karşılaştığında, onların korkusunu yenmesi için yardımcı olurken güvenlerini de kazanmaya çalışıyor.
Özgürlük her canlının hakkı
Çok çeşitli yönlerden insanlara benzeyen hayvanlar, bebekken bakıma muhtaç olmalarına rağmen büyüdükçe özgürlüklerine düşkün hâle geliyorlar. İnsanların yardımına ihtiyaçları kalmayan yetimler, yolun yarısını katetmeyi başarıyor. Bugün onlarca yetim hayvan, Sheldrick ve Galdikas sayesinde doğal ortamında özgür bir şekilde yaşıyor.
Kendisini üstün varlık olarak nitelendiren ve özsaygısı dahi olmayan insan, doğaya ve canlılara hükmetme çabasını sürdürüyor. Hakkı olmayanı almaya, diğer canlılarla birlikte tek yaşama alanı olan dünyaya zarar vermeye devam ediyor. Yetim kalan hayvanlara ikinci bir hayat hakkı tanınırken onların mutlu yaşamalarının, kendi mutluluklarına bağlı olduğunun bilincine varması ve daha fazla özen göstermesi gerekiyor insanın. Bu dünyanın, ayak bastığımız her karış toprağın tüm canlılar için var olduğunu kabullenmedikçe, bencillikten uzaklaşmadıkça ne insanlar ne de hayvanlar özgür ve mutlu yaşayabilir.