Romanya doğumlu sanat fotoğrafçısı Gabe Tomoiaga‘nın fotoğraflarında vahşi yaratıklar, kocaman çiçekler ve havada uçan çocuklar görürseniz hiç şaşırmayın.
Üç küçük oğlu Landon, Liam ve Lucas ile hem hayatı hem de doğayı keşfe çıkan Gabe Tomoiaga ile fotoğraflarının sahne arkasını My Modern Met‘ten Jenny Zhang konuştu.
Fotoğrafçılıkla tanışmanız nasıl oldu?
Çok küçük yaşlarımda portre ressamlığına başladım ve zaman zaman modern soyut sanat çalışmaları da yaptım, fakat ben yaratıcılık peşindeydim. 21 yaşında ressamlığı bırakıp ilk fotoğraf makinemi aldım. O kadar heyecanlıydım ki! Portreler, aileler, düğünler, yeni doğan bebekler… Aklınıza ne gelirse çekmeye başladım ve kısa sürede sıkıldım. Fotoğraflarıma biraz daha heyecan katmalıydım ve bu arzum, beni doğruca kavramsal sanat fotoğrafçılığına yöneltti.
Fotoğraflarınızın çoğunda çocuklarınızı görüyoruz. Neden çocuklarınızı tercih ediyorsunuz? Onlarla çalışmak nasıl?
Çocuklarım benim dünyam! Ağızlarından çıkan her kelime daha büyülü fotoğraflar için bana ilham veriyor. Masumiyeti ve dünyayı keşfetme arzusunu temsil ediyorlar. Her çekimde etrafta dolaşmalarını ve hayallere dalmalarını bekliyorum, böylece fotoğraflar çok daha doğal oluyor. Üçü de henüz 4 yaşında bile değil; hâliyle dakikalarca hareketsiz kalmaları oldukça zor. Çocuklar işte!
Landon, Liam ve Lucas’la çalışmanın en güzel yanı beraber vakit geçirmemiz, onları gözlemleme ve etraflarında olan biten her şeye şahit olmak. Aynı zamanda bana nasıl daha sabırlı biri, iyi bir baba ve arkadaş olmayı öğretiyorlar. Her konuda ciddileşen biz yetişkinlerin aksine dünyadaki en küçük şeyden bile haz alıyorlar. Oğullarım sadece bulunduğumuz anı görürken ben birçok şeyi daha da karmaşık hâle getirirdim. Onların hayatı keşfetmesi ve deneyimlemesine izin vererek hem onların yolculuğuna ben de dahil oldum hem de nasıl büyüdüklerini gözlemledim. Beni etrafımdaki karmaşadan kurtararak ve daha basit şeylere yoğunlaşmamı sağlayarak daha iyi bir fotoğrafçı olmamı sağladılar. Odaklandığınız zaman göreceksiniz ki en iyi fikirler aslında en basit olanlardır.
Ailenizin dışında nereden ilham alıyorsunuz?
O kadar çok hayal kurarım ki! Çoğu fikir bir anda aklıma geliyor, tabii bazıları için etraflıca oturup düşünmem gerekiyor. Sadece oğullarım değil, benim için ilham her yerde; gördüğüm, duyduğum, dokunduğum her şeyde! Müzikte, kitaplarda, hayat hikâyelerinde, sanatta, tarihte, eşyalarda, modada, resimde, insan doğasında ve doğanın kendisinde.
Fotoğraflarınızla yarattığınız dünyadan biraz bahseder misiniz?
Bazen bir fotoğraf, bir hikâye ve kelimeden çok daha fazlasını fısıldar. Gündelik hayatımızda yoğunluk ve çevremizdeki bu hareketlilik çocukluk anılarımızın üstündeki büyük sis bulutları gibi. Sanki bu bulutlar zamanla bütün o anılarımızı yutacak gibi. Bu yüzden ben de zamanda yolculuk yapıp çocukluğumuzu tekrar yaşayabileceğimiz bir dünya yaratmanın peşindeyim; hiçbir şeye aldırış etmediğimiz o zamanların dünyasını. İki kardeşin tek bir balona bağlı şemsiyeyle maceraya koştuğu, bir çocuğun uzun bir yolculuk sonunda ormanlar kralının yanına uzandığı dünyaların peşindeyim.
Kaynak: My Modern Met