“Son zamanlarda Osmanlı kadınlığı can sahibi olduğunu, var olduğunu gösterdi. Onun her an iniltiler içinde kopup gelen sedasını işitiyoruz: ‘Biz varız, uyanıyoruz, kalkacağız, yol gösteriniz…’ diyor. Bu hareketi koyuyoruz. Artık iman ettik ki, hayatımız iyi bir hayat değildir… Artık kadınlık böyle yaşamayacaktır ve yaşayamaz. Buna katiyen emin olunuz.”
–Kadınlar Dünyası dergisinden.
Nuriye Ulviye, 1893 yılında Gönen’de doğdu. Çok uzun sürmeyen ilk evliliğinin ardından dergi çalışmalarına başladı. Kadınların mücadeleyi, dergiler aracılığıyla büyüttüğü Osmanlı’nın son döneminde erkek egemen sistemin baskılamalarına küçük yaşından itibaren maruz kalan Nuriye Ulviye, 20 yaşında ilk feminist dergi olan Kadınlar Dünyası’nı çıkardı.
Savaş dönemlerinde kesintiye uğrasa da dergi, 9 yıl boyunca çıktı. Kadrosu kadınlardan oluşan dergi, ilk sayısının giriş kısmında onların hakkını müdafaa eden erkeklerin varlığından haberdar olduklarını, onlara teşekkür ettiklerini söyler. Sonradan da erkek muharrirlerin kadınları anlamayacağını, kadınların birbirini en iyi anlayan olduklarını, o yüzden erkeklerin aradan çekilmesini belirtir. Yazının devamında asırlardır hatta dünya dünya olalı zulüm gördüklerini, hâkimiyet altında olduklarını, bunun giderilmesini erkeklerin iyiliğinden, insanlığından istemeye tenezzül etmeyeceklerini belirtip ne yapmaları gerektiğini aktarır.
Derginin bu girişine rağmen erkeklerden yazılar gelmiş, Kadınlar Dünyası ise kadınlara hakları verilene kadar erkek yazarlara yer vermemeyi ilke edinmiş, yazıları reddetmiştir.
Din, ırk ayrımı yapmaksızın tüm kadınları kucaklayan, Nuriye Ulviye’nin kurduğu Osmanlı Müdafaa-i Hukuk-i Nisvan Cemiyeti’nin yayın organı olan Kadınlar Dünyası, eleştirilse de feminist mücadelesinden vazgeçmedi. Kadın derneklerini, yazarları tanıttı, dünyanın farklı ülkelerinden kadınları anlattı. Kimi zaman derdini öyküler ile dile getirdi.
Örneğin Bedia’nın İmtihanı öykü dizisi ile kadınların doktor olamayacağı düşüncesini değiştirmeye çalıştı. Nuriye Ulviye ve arkadaşlarının dergideki mücadelesi sadece bununla sınırlı kalmadı. Çok geçmeden kadınların üniversiteye girmesi için mücadele başlatıldı. Derginin yazarlarından okurlarına kadar yazılar yazılıyor, yetkililere sesleniliyordu. Nuriye Ulviye, bu mücadelede akademi hakkı için şunu demiştir:
“Darülfünun’u istemek bizim hakk-ı insaniyemizdir.
Bilmiyorum bunu istemekte ne fevkaladelik görülüyor?
Asıl fevkaladelik hakkımızın verilmemesindedir.”
Lobi çalışmaları ile büyüyen üniversite mücadelesi, önce konferanslara katılma hakkıyla, daha sonra 1914 yılında İnas Darülfünunun yani kadınlar için üniversitenin açılmasıyla sonuçlandı. Fakat kadınlar mücadeleyi bırakmadılar, karma eğitim için çalıştılar. Nitekim 1921-1922 öğretim yılında karma eğitime resmen geçildi. Erkeğin tarihi her ne kadar hakların kadınlara altın tepsilerde sunulduğunu anlatsa da Nuriye Ulviye, arkadaşları ve sonrasında gelen tüm kadınlar, haklarını mücadeleyle aldılar.
Türkiye’nin ilk feministlerinden olan Nuriye Ulviye, dergide tanıttığı kadınları, cemiyet aracılığı ile de destekledi. Gerek kalem ile gerek cemiyetle verdiği mücadelede kadın hareketinin öncü isimlerinden oldu. Üçüncü evliliğini ailesinin onayı olmasa da Ali Civelek ile yaptı.
Kadınların tarihine katkısı, kadınlara desteği ile anılmadan geçilmemesi gereken Nuriye Ulviye, 1964 yılında yaşamını yitirdi. Anısını yaşatmak için Ali Civelek, Antalya’da bir sokağa Ulviye Civelek adını verdi. Yine aynı sokakta kiliseyi restore edip kütüphane haline getirdikten sonra belediyeye bağışladı.
Kaynak:
Serpil Çakır, Osmanlı’da Kadın Hareketi, Metis Yayınları, 2013.
Hüseyin Aykol, Aykırı Kadınlar- Osmanlı’dan Günümüze Devrimci Kadınlar, İmge Yayınevi Yayınları, 2012.