Şehirlerimiz gitgide kalabalıklaştıkça, insanlar trafiğe karşıt olarak ve fit kalma amacıyla pedal çevirmeye dönüyor.
Aynı zamanda, İngiltere’de bisiklet sporu gittikçe ön plana çıkıyor. Zaferlerinden ötürü yüksek performans bisiklet atletleri Chris Froome, Bradley Wiggings ve Chris Hoy’a teşekkürler.
Geçen sene, İngiliz bisikletçileri çeyrek yüzyılın en yüksek oranı olan 5,23 milyar kilometreyi sürdüler. Pedal çevirmedeki bu patlamayı kutlamak için Londra Tasarım Müzesi, Pedal Devrimi adını verdiği bir sergi kurdu.
Sergi, 19. yüzyıldan itibaren bisiklet tasarım tarihini sunmak yerine bugünkü bisiklet kültürüne ışık tutar nitelikte.
Serginin odaklandığı ve galeri müdürünün seçtiği dört bisiklet grubu ise; yüksek performansçılar, maceraperestler, şehir sürücüleri ve yük bisikletçileri. Ek olarak bir de bisiklet tasarımlarının geleceği üzerinde duran bir bölüm var.
BBC Cultıre’den Alastair Sooke sizler için dört göze çarpan bisiklet tasarımı seçti. İlham verici ve yenilikçi olmakla birlikte, bu bisikletlerin hepsi kendini bir tasarım klasiği olarak kabul ettirdi.
Raleigh Chopper
Yüksek gidonu ve takviye selesiyle Chopper, Easy Rider filminde sürülen motosikletleri andırıyor.
Hiçbir bisiklet yoktur ki, 1970’ler boyunca İngiltere’de çocukların en popüler bisikleti olan Raleigh Chopper kadar nostalji uyandırsın. Orijinal tasarım, Alan Oakley’in Birleşik Devletler’e yaptığı bir seyahat sırasında uçakta bir zarfın arkasına çizdiği eskize dayanıyor. Yüksek, askıyı andıran gidonu ve arkalıklı selesiyle Easy Rider filminde Peter Fonda ve Dennis Hopper’ın sürdüğü Amerikan motosikletlerini taklit ediyor.
Her ne kadar bisikletin kalitesi ve kullanılabilirliği ile ilgili şüpheler olsa da (paslanmaya yatkın olması ve yokuş yukarı sürüş zorluğu gibi) Chopper olağanüstü bir başarı sergiledi. Sürücüsüne hava katan bu modelin görünüşünden İngiliz çocuklar oldukça etkilendi. 70’lerin sonunda Raleigh Chopper sadece Birleşik Krallık’ta 1,5 milyondan fazla sattı.
Lotus Type 108
1992 yılında, Lotus Type 108 sürücüsü Chris Boardman bisiklet alanında 70 yıldan uzun zamandır madalya kazanan ilk Britanyalı oldu.
1992 yılında Barcelona’da düzenlenen oyunlarda 4000 metre bireyselde altın madalya için hız yaptıktan sonra aynı yaz madalya kazanan ilk Britanyalı Chris Boardman’ın sürdüğü bisiklet Lotus Type 108 idi.
Bu modelin devrim niteliği taşıyan özelliği ise İngiliz mühendis ve bisiklet aşığı Mike Burrows tarafından bulunan, hava direncini azaltan, şık, tek parça ve karbon lif dış yüzeyi. Burrow’un İngiliz spor araba imalatçısı Lotus için çalışma imkanı bulan bisiklet sevdalısı arkadaşı modelin ilk örneklerini atölye çalışmalarına getirmiş.
“Ve başardı“. Burrows o zamanları hatırlıyor: “Rüzgâr tünelinde denediler ve ‘Hey! Bu da ne böyle?’ dediler.” Lotus bisiklete yatırım yapmaya karar verdi ve sonraki aylar boyunca tasarımı değiştirip geliştirdiler. Barcelona Olimpiyatlarında ilk kez gösterildiğinde ona unutulmaz ve fütüristik görüntüsünden dolayı “Superbike” (Süper Bisiklet) takma adını verdiler. Boardman, final bölümünde rakibini geçip altın madalyayı kazanmadan önce de yarışın erken zamanlarında iki kez dünya rekorunu kırdı.
SplinterBike
SplinterBike, Lotus Type 108 den ilham alınarak tasarlandı. Tasarımı ve inşası Norfolklu ahşap marangozu Mike Thompson’un 1000 saatini aldı.
Bisikletler 19. yüzyıl icadı olduğu halde tasarımlarıyla ilgili bir sürpriz var ki, geçtiğimiz 150 yüz yıl boyunca temel anlamda bisikletler çok da değişmedi. Tasarım Müzesi’nde yer alan Pedal Devrimi Sergisi’nin galeri müdürü Donna Loveday “Temelde bisikletlerin formu değişmedi. Ancak genel form değişmezken teknoloji ve materyaller değişti” diyor.
Şimdiki alışık olduğumuz iskeletleri çelik veya karbon fiberden yapılsa da, bugünkü pek çok bisiklet tasarımcısının tercih ettiği bir diğer materyal ise ahşap; sergide gösterilen geleceğin bisiklet iskeletleri kayın kontrplaklardan ve beyaz dişbudaklardan yapılmış. Lotus Type 108’den ilham alınarak tasarlanan ve Norfolk kökenli ahşap marangozu Mike Thompson’ın 1000 saatini harcadığı The SplinterBike kendiliğinden yağlanma özelliğine sahip ahşap ve peygamberağacı içeriyor.
SplinterBike’ın ilhamı Thompson’un yalnızca ahşaptan bisiklet yapıp yapamayacağı üzerine bir iddiaya dayanıyor. “Civata veya vida yok, yalnızca ahşap ve tutkal var” diye kendini motive etmiş ve bu da çok sayıda zorlu göreve yol açmış. Zincir kullanma imkânı olmadığından, tasarladığı dişli çarkla gücü pedallardan tekerleklere iletmeyi başarmış. 2011’de SplinterBike tamamlanmış ve o yaz Thomson’ın arkadaşı amatör sürücü James Tully sözde “Yüzde 100 Ahşap Bisiklet Hız Rekorunu” korumak için sürüş yapmış ve ortalama hızı 11,3 mph’ye ulaşmış.
Brompton Prototype
Şehirlerin nüfusu ve çarpık kentleşme arttıkça sıkışıklığı rahatlatmaya ve kamu taşıma ağlarındaki hücumu azaltma ihtiyacı da artıyor. Bunu sağlamanın bir yolu ise insanları, Brompton gibi gezici bisikletler konusunda uzmanlaşmış firmalar sayesinde son dönemlerinde popülerliğin zirvesinde olan şehir içi bisiklet sürme konusunda cesaretlendirmekten geçiyor.
Firma, ilk modelini 1975 yılında Roma Katolik kilisesi olan Brompton Oratory’e nazır evinde portatif bisikletler için tasarlayan Andrew Ritchie tarafından kurulmuş. Brompton’un hayata geçmiş ilk örneği ise takip eden yıl içinde Ritchie’nin dairesinde inşa edilmiş. O zamandan, arka tekerin iskeletin altına doğru kıvrılmasına izin veren döner arka üçgen gibi Brompton’un kendine has özelliklerine zaten sahipmiş. Ricthie yıllarca tasarımı için finansal destek bulmakta zorlanmış. Ancak 1988 de Batı Londra’da seri üretime geçilmiş.
Günümüzde ise her yıl 45 binden fazla el yapımı bisiklet üretiyor ve dünya üzerinde 44 ülkede satışıyla Britanya’yı en geniş bisiklet üreticisi haline getiriyor. Yalnızca Londra’da 80 bin Brompton sürücüsü olduğu tahmin ediliyor.
Kaynak: BBC Culture