Ana SayfaYaşamDünya KültürleriBurmalı budistler insan hakları mücadelesinde sokak sanatına başvurdu

Burmalı budistler insan hakları mücadelesinde sokak sanatına başvurdu

-

Burma’da insan hakları ihlallerine değinmek istersek, doğrusu nereden başlayacağımızı bilemeyiz. 2015 yılında hâlâ köle ticareti yapan, orduya çocuk asker alan ve askeri güçler tarafından sokaklarda insanların canlı canlı yakıldığı ülkede budist rahiplerin başlattığı eleştirel sokak sanatı akımı, baskılara karşı yükselmeye devam ediyor.

Budist rahipler yıllardır şiddetsiz protestoları ile ülkedeki çeşitli haksızlıklara baş kaldırıyorlar. Safran Devrimi adı verilen ve 2007 Ağustosu’nda başlayan budist hareket, demokrasi, insan haklarının korunumu ve terörizmin bitmesi gibi konular için 2007 yılı içerisinde şiddet karşıtı en az 30 büyük protesto gerçekleştirdi. Safran Devrimi’ni ülkenin 11 Eylül’ü olarak anmak da mümkün.

Safran Devrimi
Yangon’da Budist bayrağı taşıyan rahipler protestoda. (Görsel: Wikimedia)

Daha öncesinde 1963 yılının Mayıs ile Kasım ayları arasında Güney Vietnam’da budist rahipler tarafından yürütülen yönetim karşıtı halk hareketi büyük yankı uyandırmıştı. İnanışları gereği canlılığa saygıyı ve şiddetsizliği savunan Budist rahipler, büyük bir dayanma gücü ve kararlılık örneği göstererek insanlık onuru için direnmişlerdi.

Burma’ya dönecek olursak, ülkenin içinde bulunduğu şartları hafifçe resmetmek anlamamızda yardımcı olacaktır. İkinci Dünya Savaşı esnasında İngiliz sömürüsü altındaki ülkede ortaya çıkan “30 Kumandanlar” ismiyle anılan ve başlarında Aung San isminde bir ordu mensubunun bulunduğu grup, Burma’nın bağımsızlığını kazanabilmesi için İngiltere ile beraber Japonya ile savaşmayı kabul etti. Karşılıklı yarara dayanan bu anlaşma sonrasında yavaş yavaş Burma bağımsızlığını kazandı.

Kachin Bağımsızlık Ordusu'nun mezuniyet seremonisindeki askere yeni katılanlar, 2012.
Kachin Bağımsızlık Ordusu’nun mezuniyet seremonisindeki askere yeni katılanlar, 2012.

Daha sonra ülkenin yönetimine gelen askeri kökenli Ne Win, 1958’den 1981’e kadar ülkede tek parti ile hüküm sürdü. Bazı kesimler tarafından diktatör, bazı kesimler tarafından kahraman olarak anılan sosyalist lider döneminde, pek çok etnik kökenden insana toplu kıyım uygulandı. Daha sonrasında gelen yönetimler de askeri kökenli oldu ve bu süreç içerisinde sayısız halk ayaklanması budist rahipler önderliğinde gerçekleştirildi.

2010 yılında ilk milli seçimini gerçekleştiren Burma, askeri cuntayı defetmek umudundaydı; fakat yıllarca ülkeye sinmiş olan baskı hala açık bir halk muhalefetine izin vermiyor. Seslerini duyurmak isteyenler yoğun şiddet kullanımı ile bastırılıyor. Bunun üzerine gelişen yeraltı sanat akımı ise ülke sokaklarında hızla yükseliyor.

Budist Sokak Sanatı
Aung San Suu Kyi demokrasi savunucusu, Myanmar Ulusal Demokrasi Birliği lideri, tanınmış düşünce mahkumu ve şiddetsiz direniş taraftarı.

İşkence ve hapis cezalarını göze alan sanatçılar sokakları boyuyor. Burma’da silah olarak sokak sanatını öğreten bir okulu konu alan “Art as a Weapon (Bir Silah Olarak Sanat)” filminin yönetmeni Jeffrey Durkin; “Burma punk rock ve graffitinin köklerine yeni iniyor. Bizlerin 30-40 yıl önce keşfettiği punk rock ve sokak sanatını, Burma politik eleştiri yapabilmek için yeni keşfediyor” şeklinde ülkenin yükselen akımına dikkat çekiyor. “Burma’da sokak sanatı saf iletişim için yapılıyor, estetik için değil. Bir mesaj taşıyor. Burma’da amaç renklerin uyumu veya sanatsal kompozisyon değil. Sanatın arkasında ciddi bir tepkisellik ve sosyal mücadele yatıyor” diye de ekliyor Durkin. Yıllık ortalama gelirin 300 dolar olduğu bir ülkede sokak sanatı en etkileyici olmanın da ötesinde en ucuz üretilebilen sanat şekli.

Generation Wave adıyla anılan gençlerin oluşturduğu aktivist grup, yönetimi sokak sanatı ile eleştiren gruplardan biri. 18 ile 35 yaş arasındaki insanlardan oluşan grup tanınmamak için yüzlerine maske takıyor. 

Generation Wave
Generation Wave

Sokak sanatının üstadlarından Shepard Fairey, Burma sembolizmini ülke durumunu anlatmakta kullanıyor. Fairey gibi sanatçılar gençleri sokak sanatına yöneltmek konusunda ilham oluyorlar.

Burma sokak sanatı şiddetsiz direniş izleyen Budist prensiplerine uygun olarak oluşturuluyor.

Orwellian sansür yasası gençleri diktatörlükle mücadelede deneysel davranmaya mecbur bırakıyor. Punk rockçılar, sokak sanatçıları ve rapçiler, sanatlarında politik kargaşaları işliyorlar.

Budist Burma Sanat

Sanatçılar çoğunlukla sansüre takılmamak için daha sembolik çizimler yapıyorlar.

Burma’nın hala insan hakları konusunda bir kuyuda sayılabilecek bir ülke olması sanatçıları harekete geçiren temel etken. Ülkede 1 milyonun üzerinde bir nüfusu olan Rohingya halkı temel hak ve özgürlüklerinden men edilmiş bir şekilde yaşıyor. Müslüman kökenli Rohingya’ların 100 binden fazlası toplama kamplarında tutuluyor ve toplu olarak yakıldıkları oluyor.

Batı yakası sanatçılarından Saber; “Graffiti olmazsa totaliterlik olur” diyor.

Kaynaklar: The Plaid Zebra, The Guardian, NPR

SON YAZILAR

Antik dönemde denizlerin kırmızı olduğunu biliyor muydunuz?

Hayal ya, demem o ki, zaman yolculuğu yapıp antik dönemde yaşayan birisiyle karşılasanız size denizlerin kıpkırmızı rengi olduğunu söyleyecekti. Renkleri ve renklerin tarihini hiç araştırdınız mı? Biraz...

A unique visual feast from the depths of Hindu mythology: Holifest

HoliFest, a colorful and vibrant celebration, is observed annually in India during the month of March. Rooted in Hindu mythology, this event is based on...

Hindu mitolojisinin derinlerinden eşsiz bir görsel şölen: Holifest

Holifest, Hindistan'da her yıl Mart ayında kutlanan renkli ve coşkulu bir festivaldir. Hindu mitolojisinin derinliğine işaret eden bu etkinlik, iki farklı hikayeye dayanır. Festivaldeki renkler,...

Viyana kafeleri ve Osmanlı’dan Viyana’ya giden kahve

Temmuz ayında kendimize bir güzellik yaptık. Bu güzelliğin içinde kısa bir Viyana gezisi de vardı. Gideceğimiz yerlere dair bilgi edinmek için web sayfalarında gezinirken Viyana...
Selma Çam
Selma Çam
Hayat hikayemi anlatmaktansa, hayatın kendi hikayesinden anladıklarımı anlatmayı yeğlerdim, oysa ki üç aşağı beş yukarı hepimizin hayattan anladığı ve anlamadığı aynı. Anlatmak ise kelimelerin yetersizliği içerisinde kendi anlamını kaybediyor. Hiç bir şey anlatmasam da anlayabilen için çok bile anlattım. Erkan Oğur'un da dediği gibi; "Bu işin sonu sessizlik."

ÇOK OKUNANLAR

95,278BeğenenlerBeğen
17,593TakipçilerTakip Et
22,156TakipçilerTakip Et
243AboneAbone Ol