15 Temmuz 2016 akşamında Ankara’da ve İstanbul’da şiddetle hissedilen ve darbe girişimi olduğu açıklanan karmakarışık olaylar sonucunda çok üzgün olduğumuzu belirtmek isteriz. Yanlış bilgi yaymamak adına ilk günlerde bir şey yayınlamamayı seçtik. Farklılıkların bir çatı altında buluşmasından doğan Gaia Dergi, hiçbir siyasi veya ekonomik kişi veya kurumdan destek almayan, sevenleri ve kurucuları tarafından fonlanan bir yayın kuruluşu. Bu nedenle biz; herhangi bir tarafı gözetmesi muhtemel tahminlerimizi, analizlerimizi ve fikirlerimizi es geçip, ne istediğimizi dile getirmek için yazıyoruz. Kötü günler yaşamamak istiyoruz, kötü günleri aşmak için “bazı şeyler istiyoruz”.
Biz; etnik köken, din, cinsiyet ayrımı olmadan insanların birbirlerini sevdikleri ve birbirlerine ölçülü yaklaştığı şefkat duygularını kaybetmeden tavır takındığı bir toplumda yaşamak istiyoruz. Türkiye Cumhuriyeti tarihi; ayrım gözetmeksizin, farklı bakış açılarından ve mümkün olduğunca tarafsız kaynaklardan yardım alarak öğretilsin istiyoruz. Bu topraklarda yaşayan insanların, bu topraklar için emek ve ürün vermiş olanların her zümreden insanlar olduğu bilinsin istiyoruz.
Türkiye topraklarında yaşayan bütün canlı çeşitliliği, elden gelen çabanın en yükseğiyle korunsun. Bu çeşitlilik modern bilimsel yöntemler ve modellemeler yardımıyla insanlara tanıtılsın istiyoruz.
“Can” olmanın değeri ve insan dışı canlıların da insanlar gibi “can” olduğu herkes tarafından anlaşılsın istiyoruz.
Suyumuzun, toprağımızın ve havamızın kirletilmemesini, ziyan edilmemesini istiyoruz.
Bütün cinsiyet ve cinsel yönelimlere sahip insanların hak ettikleri değeri görmesini ve mutlu bireyler olarak toplumda var olmalarını istiyoruz.
Biz insanların, farklılıklarından veya farkındalıklarından dolayı hayallerinden koparılmamasını istiyoruz.
Şiddet ve ayrımcılığın dilde, yasada ve toplumsal davranışlarda ortadan kaldırılmasını istiyoruz.
Okuyan, bilen, önyargısız düşünebilen özgür zihinlerle dünyanın geri kalan ülkeleriyle aynı platformda gelişmek ve dönüşmek istiyoruz.
Güzel yaşamak ve mutlu olmak istiyoruz. Paylaşmak istiyoruz. Dünyanın paylaşınca daha güzel olduğunu unutmadan yaşamak, içimiz rahat ve huzurlu ölmek istiyoruz.
Biz, Türkiye’nin halklarını ve tüm canlı hayatını güzelliklere layık buluyoruz. Bütün mevkilerin başında en bilgili, görgülü, eğitimli ve göreviyle ilgili donanıma sahip insanların bulunmasını istiyoruz. Her canlı doğal ortamında müdahaleye maruz kalmadan yaşasın istiyoruz. Biz sokakta, evde, vakıflarda tacize ve tecavüze uğramadan yaşamak ve yaşatmak istiyoruz. Nefret söyleminden uzak, şiddetsiz, sömürüsüz ve gerçek anlamda “hep birlikte” bir yaşam istiyoruz. “Hep birlikte”nin yeniden tanımlanmasını istiyoruz.
Arkeolojik ve kültürel miraslarımızın dünya standartlarında korunmasını ve coğrafya geçmişini anlayabilmek için ne kadar önemli veriler olduğunun halkça bilinmesini istiyoruz.
Biz, hiç kimse umutsuzluk ve yoksulluk yaşamasın istiyoruz. Bazı zümreler kabadayılıkla veya talanla ihtiyacından fazlasını alamasın istiyoruz. Çiftçinin değerini, tohumun gerekliliğini tekrar hatırlamak istiyoruz. Özendirilmiş kentlerde betonlara hapsolmamak ve mis kokulu ormanlarımızdan yeni beton kentler yaratılmasın istiyoruz.
Biz; emeğin erkten, vefanın korkudan yüce olduğu bir ülkede yaşamak istiyoruz. Çocuklarımızın yüzüne bakabilmek istiyoruz. İyilik kazansın istiyoruz. Zaten hakkımız olan bize verilsin istiyoruz.
Herkes istediği gibi kendini ifade edebilsin istiyoruz. Düşünürken kimse korkmasın, kimse kimseyi fikrinden ötürü yargılamasın istiyoruz. Herkes, bir kerecik olsun, nasıl yaşamak istediğine odaklansın ve “insanlık” altında birleşsin istiyoruz.
Biz insanların nasıl bir gidişata inanırlarsa, o yönde bir etkide bulunacaklarını çok iyi biliyoruz; bu sebeple biz inatla barışa ve sevgiye inanıyoruz. Ve gittiğimiz her yere bu inancı götürmeye devam edeceğiz.