Karadeniz bölgesini özellikle de Doğu Karadeniz bölgesini gezen, bilen herkesin şu görüşe katılacağını sanıyorum; eşi benzeri olmayan doğa harikası bir yerdir Karadeniz.
İnanılmaz güzellikleri bağrında yaşatan Karadeniz’de uzun yıllardır bir yok oluş süreci yaşanıyor. Önce sahil ile dağların etekleri arasına duvar çekildi, otoyol duvarı. Bu yolla birlikte Karadeniz’de yaşayan halkın kültürel yaşamına ağır bir darbe vurulurken geçmiş hafızası da örselenerek siliniyor. Sırada ise dağlarla doğa ile inekler ve diğer hayvanlarla yaşadığı ritüelleri bitirecek yeni adımlar atılıyor.
İnsanın yaşamını sağlayan kan tüm vücudumuza damarlar yoluyla yayılır. Kapitalizmin can damarları ise yollardır. En ücra köşedeki yerleşim alanına ulaşmak ve onu sermaye birikim sürecinin bir parçası haline getirmek için yollar kapitalizm için olmazsa olmazdır. Bu nedenle dağ başlarında yaşayan insanlara Cocacola’dan tutunda şişelenmiş suya kadar üretilen her şeyin ulaşması istenir. Bu yollar aynı zamanda hammadde amaçlı madenler, turizm yatırımları ve benzer işler içinde gerekli olan temel fonksiyondur.
ABD’de “altına hücum” döneminde yapılan tren yolları ve karayolları kapitalizmin yol hikâyelerinin başlangıç noktası açısından önemli örneklerdir. Son yıllarda ekoloji mücadelelerinin görünür olmasıyla birlikte “yeşil” kavramı sıkça kullanılıyor artık. Yeşil bahçeler, yeşil yol kenarları, yeşil binalar ve benzeri… En son “Yeşil Yol” kavramı ortaya atıldı. Karadeniz halkının ve doğasının denizle olan bağı otoyol ile yok edildikten sonra sırada dağlarla olan yaşamsal bağın koparılması var. Bu adımda yine bir “yol” adımı ile sağlanıyor; Yeşil Yol.
Bugün Türkiye’nin yeni muktediri Erdoğan’ın partisi AKP, sermaye desteğini sürekli kılmak ve kendi çeperinde oluşturduğu sermaye yapılarına da yeni talan alanları yaratmak adına Karadeniz bölgesinde MTA’ya hazırlattığı ve noktasal tespitlerini yaptırdığı maden sahalarını pazarlamak için hızlı adımlar atıyor. Bu yılın başında çıkarılan torba yasa ile maden bölgelerinin altyapı hizmetleri artık valiliklerce yapılıyor. MTA’nın belirlemelerine göre Doğu Karadeniz Bölgesi altın, uranyum, bakır, linyit, çinko, betonit, demir, mermer maden yatakları bakımından oldukça zengin kara parçası olma özelliği barındırıyormuş. Buradan bakınca Ordu’dan Artvin’e kadar Yeşil Yol adında bir “talan yolu” açıldığı net olarak görülebilir.
Bugün Artvin Cerattepe’de yaşananlar bu talanda ne kadar ciddi olduklarını açıkça görünür kılıyor. Bilirkişinin işbilmez tutumunun nedeninin siyasi baskı olduğu ise anlaşılıyor. Daha önce doğaya ve Artvin’e zarar verir dediği maden için, bilirkişi, bu kez olumlu karar verdi. Yusufeli ve Hasankeyf’i biliyorsunuz. Baraj nedeniyle ikisi de tarihiyle ve hafızasıyla sulara gömülerek taşınmakta. Yusufeli Barajı ve Ilısu Barajı, Cengiz İnşaat’ın. Cengiz inşaat, AKP iktidarının “havuz şirketleri” olarak nitelenen şirketler içinde başta gelenlerden biri. Artvin Cerattepe’de hem bakır madeni hem de asıl hedefleri olan ve MTA’ya tespitlerini yaptıkları altını almak şirketin hedefi.
“Yeşil yol” ile MTA’nın maden alanlarını tespit ettiği haritalara bakınca taammüden bir talan işletildiği açıkça görülebilmektedir.
Hazırlayan: Yusuf Gürsucu