Ana SayfaKültür & SanatEdebiyatNe de güzel bir kalem değdi dünyamıza: Sevgi Soysal

Ne de güzel bir kalem değdi dünyamıza: Sevgi Soysal

-

Ben kadının biriysem, sevilmeliyim
Sen bilmezsin güzel miyim, en büyük güzelliğim
Senin bilmezliğin, duymazlığın…

Edebiyat tanımı ders kitaplarındaki gibi basite indirgenecek etkide değil. Çok daha fazlasına sahip. Zira en kara günlerin tek dostu edebiyat. Umudun tükendiği zamanların, zamansız toparlayıcısı bir de. Tam da her şeyin bittiğinin düşünüldüğü bir anda, bir söz çarpıyor göze ve kendine getiriyor insanı, kurtarıyor tüm çıkmazların içinden.

Çağlar boyu böyle bir etkiyi koruyan edebiyat, kadınların dışlandığı bir alan oldu. Bu dünyaya dahil olmak isteyen, içinden kelam taşan kadının yoğun mücadele vermesi gerekti. Ataerkil dünyada kadın olmak, yazmak zor olsa da mücadele devam ediyor. Edebiyat dünyası, erilliğini koruyor hala ama biz kadınlar da kalemden vazgeçecek değiliz!

Zor bir dünya sisteminin yanı sıra zor bir ülkenin kadını olan Sevgi Soysal, 30 Eylül 1936’da İstanbul’da doğdu. Aslen Selanikli mimar-bürokrat bir baba ile çevirmen kısmında sık sık adı geçen Alman bir annenin altı çocuğundan üçüncüsü olarak büyüyen Soysal, 1952’de Ankara Kız Lisesi’ni bitirdi. Bir süre Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’nde arkeoloji okudu.

1956 yılında şair ve çevirmen Özdemir Nutku ile evlendi, birlikte Almanya’ya gittiler. Göttingen Üniversitesi’nde arkeoloji ve tiyatro dersleri izledi (1956-57). 1958’de Türkiye’ye döndü ve Korkut adını verdikleri bir oğlu oldu. 1960 ile 1961’de Ankara’da Alman Kültür Merkezi ve İrtibat Bürosu’nda ve Ankara Radyosu’nda çalıştı. Bu arada bu dönemde, toplum karşısında bireyin tedirginliğini öne çıkaran “yeni gerçeklik” akımından izler taşıyan öykü ve yazıları Dost, Yelken, Ataç, Yeditepe ve Değişim dergilerinde yayınlandı. Aynı zamanda 1961’de Ankara Meydan Sahnesi’nde Haldun Dormen’in yönettiği “Zafer Madalyası” adlı oyunda tek kadın rolünü oynamıştı.

İlk öykü kitabı Tutkulu Perçem, 1962 yılında yayınlandı. Aynı yıl TRT’de program uzmanı olarak çalışmaya başladı. 1965-69 yılları arasında Papirüs ve Yeni Dergi’de öyküleri yayınlandı. Bu arada tezini vererek arkeoloji diplomasını aldı. 1968’de Teyzesi Rosel’in kişiliğinden yola çıkarak, birbirine bağlı öykülerden oluşan Tante Rosa’yı yazdı. Kadın-erkek ilişkisi ve evlilik temasını işlediği ilk romanı Yürümek ile TRT Sanat Ödülleri Yarışması Başarı Ödülü’nü kazandı.

12 Mart, Sevgi Soysal’ın hayatı ve yazarlığı üzerinde derin izler bırakan bir dönem oldu. Yürümek, müstehcenlik gerekçesiyle toplatıldı ve Soysal, kısa bir tutukluluk süresinin ardından TRT’den ayrılmak zorunda kaldı. Anayasa profesörü Mümtaz Soysal ile Soysal’ın komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle tutuklu kaldığı Mamak Cezaevi’nde evlendi. Siyasal nedenlerle tekrar tutuklandı ve sekiz ay Yıldırım Bölge’de, iki buçuk ay da sürgüne gönderildiği Adana’da kaldı.

Cezaevinde yazdığı Yenişehir’de Bir Öğle Vakti adlı romanıyla 1974 yılında Orhan Kemal Roman Armağanı’nı kazandı. Kızları Defne Aralık 1973’te, Funda ise Mart 1975’te doğdu. Adana’da sürgünde bulunan bir kadının başından geçen olaylar etrafında 12 Mart’ı eleştirdiği romanı Şafak 1975’te yayınlandı. Bu dönemde Anka Haber Ajansı ve Sosyalist Kültür Derneği’nin kuruluşunda rol aldı. Sevgi Soysal’ın Politika gazetesinde tefrika edilen cezaevi anıları Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu başlığıyla kitaplaştırıldı.

Hastalık izlenimlerini ve 12 Mart sonrası değişimi anlatan öykülerini topladığı Barış Adlı Çocuk, 1976’da yayınlandı. Eylül 1976’da bir ameliyat daha geçirdi ve tedavi için eşiyle birlikte Londra’ya gitti. Üzerinde çalıştığı son romanı Hoş Geldin Ölüm’ü tamamlayamadan 22 Kasım 1976’da İstanbul’da yaşamını yitirdi. Yeni Ortam ve Politika gazetelerine yazdığı yazılar, Bakmak adlı kitapta toplandı. Yazarın ayrıca Franz Kafka’dan yaptığı Mezar Bekçisi, Miodrag Bulat[o]viç’ten yaptığı Godot Geldi ve Bertolt Brecht’ten yaptığı Beş Paralık Roman adlı çevirileri de yayınlandı.

Soysal, eserlerinin hemen hepsinde kadını, kadına yaşatılanı, toplumsal çarpıklıkları işledi. İçe işleyen bir kalemdi ve yazmayı hiç bırakmadı. Kısa hayatına birçok yazı, öykü, roman sığdırdı. Duruşu da kalemi kadar sağlam bir kadındı Sevgi Soysal ve o da dünyanın güzelleşeceğine inancını yitirmeyenlerdi. O bir Kasım gününde gitti ama kalemi iyi ki dünyaya değdi.

Kaynak: Gamze Somuncuoğlu, Sevgi Soysal’ın Kitaplarında Kadın Kimliği(Tutkulu Perçem, Tante Rosa, Yürümek), Yükseklisans Tezi, Türk Edebiyatı Bölümü, Bilkent Üniversitesi, Ankara Haziran 2002.

SON YAZILAR

Dünyanın Öteki Yüzü: Genç yazardan alışılmışın dışında hayaller kur(dur)an öyküler

EdebiyatHaber’de gerçekleştirdiği Yazarın Odası söyleşileriyle tanıdığımız Meltem Dağcı’nın ilk öykü kitabı Dünyanın Öteki Yüzü, İthaki Yayınları’ndan çıktı. Yetmiş yaşına geldiğinde ölüm şeklini seçme özgürlüğüne kavuşan kadınlar,...

Yeryüzüne Dayanabilmek…

Düşünüyorum da acaba neden yazıyoruz?  Hele ki günümüzde hiç kimsenin doğru dürüst okumadığını bilirken... O halde sadece kendimizi tatmin etmek için mi yazıyoruz? Yoksa bu, karşı...

Metin Turan ile yeni romanı “Parçalanmayı Bekleyen” ve Don Kişotluk üzerine

Metin Turan ile en son, aşağı yukarı bu aylarda buluşmuş; geçen yıl çıkardığı öykü kitabı “Başka Türlüsü” üzerine söyleşi yapmıştık. Yazmak ritmini bozmayan ve her...

Sıradışı bir roman: Ulysses

  "Her şeye rağmen güncelliğini ve gizemini korumaya devam eden Ulysses neden bu kadar önemlidir?" İrlanda’da ve tüm dünyada her yıl James Joyce’a ve Ulysses‘e adanmış özel bir...
Zozan Çetin
Zozan Çetin
Eylül 1989’da doğdum. Ege Üniversitesinde Tarih okudum. Daha sonra erkeğin tarihini değil, kadının tarihini yazmak ve anlatmak için Dokuz Eylül Üniversitesi Kadın Çalışmaları Anabilim Dalında yükseklisansa başladım. Düşlerim için çabalamaya devam ediyor ve değişime olan inancı içimde taşıyorum. Bir kadın olarak var olma mücadelesi verirken de yazının, sözün ve kalemin gücüne inanıyorum. O yüzden yazmayı da anlatmayı da seviyorum.

ÇOK OKUNANLAR

95,278BeğenenlerBeğen
17,593TakipçilerTakip Et
22,156TakipçilerTakip Et
243AboneAbone Ol