Kulağa biraz garip gelebilir ama bundan tam 2500 yıl önce Antik Yunan filozofu Aristoteles’in kadın tanımı tam olarak böyleydi. 2500 yıl önce “sakat ve eksik bir erkek” olarak tanımlanan kadının tanımlanış biçimlerinde aradan binlerce yıl geçmesine rağmen ne yazık ki bir değişim olmamış ve kadın; “ikinci cinsiyet ve cinsel bir obje” gibi tanımlamalarla erkeğe bağımlı hale gelmesine neden olabilecek her türlü düşünceyi körükleyen erkek egemen söylemin kalın duvarları arasına hapsedilmiştir. İşte tam da bu noktada, tarih boyu kadın ve onun toplumdaki yeri konusunda yazılmış hâkim anlatılarda yapılan cinsiyetçi ve nesneleştirici tanımlamaların bir adı var: Misojinizm.
Misojinizm
Kökeni eski Yunancada miso (nefret) + gyny (kadın) kelimelerine dayanan, kadınlara karşı duyulan nefret, kadın düşmanlığı anlamında bir terim.
Kadından nefretle ilgili en eski edebiyat belgesinin MÖ 7. yüzyıla tarihlendiği bilinmektedir. Antik Yunan yazarlarından Amargos’lu Simonides, “Kadınlara Değin Şiir” adlı eserinde kadınların erkekler gibi tanrının soyundan gelmediklerinden bir işe yaramadıklarını ileri sürer.
Kadın düşmanlığı, özellikle kadınlar kendilerini erkek egemenliğinden kurtarmaya giriştiklerinde en üst safhaya ulaşmıştır. Misojinizm bazı psikologlarca, gerek erkeklerde gerek kadınlarda çoğunlukla eşcinselliği konu alan bir iç çatışmanın dışa vurumu şeklinde yorumlanmıştır ve küçük yaşlarda oedipus kompleksiyle başladığı öne sürülür.
Sigmund Freud’a göre, “Erkeklik organına sahip olunmadığının anlaşılması sonucu kadının cinsel çekiciliği sarsılır. Özellikle ergenlik çağında bireyin çevresine yönelik algılayış biçiminin değişmesiyle birlikte kişi, karşı cinsten soğumaya başlar. Bu durum giderek kadına yönelik nefret duygusuna ve ruhsal bir çöküntüye neden olabilir. Erkek, dişi bireyi iktidarsızlaştırıcı bir etken olarak görür. Cinsel birliktelik sonrası yaşanan mest olma durumu bu korkuya verilebilecek en iyi örneklerden biridir.’’
Eserlerinde kadından nefret etme halini açıkça görebileceğimiz bazı misojinist yazarlar: Aristoteles, Schopenhauer, Hegel, Oscar Wilde, Napoleon, August Strindberg ve diğerleri…
Başlık Görseli: The Woman (2011)