Ana SayfaKültür & SanatTiyatroVahşi Bir Kutlama: Joko’nun Doğum Günü

Vahşi Bir Kutlama: Joko’nun Doğum Günü

-

Kurulduğu yıldan bu yana tutarlı bir çizgide ilerleyen ve tavrını seçtiği muhalif metinler ile ortaya koyan Yolcu Tiyatro; savaş karşıtı, sistem eleştirisi yapan, cinsiyet eşitsizliğine dikkat çeken oyunları ile tiyatro seyircisinin aklında yer etmiş, beğenisini kazanmıştır. Joko’nun Doğum Günü oyunu, kadrodan oyuncu Cenk Dost Verdi hakkında sosyal medya paylaşımları gerekçe(!) gösterilerek hapis cezasına hükmedilmesi nedeniyle bir sezon seyircisinden ayrı kalmıştı. Cenk Dost Verdi’nin aramıza dönmesi ile oyun, birkaç oyuncu değişikliği yapılarak tekrar sahnelendi. Yine bu sırada Yolcu Tiyatro’nun kurucusu ve Joko’nun Doğum Günü oyununun yönetmeni Ersin Umut Güler’e sosyal medya paylaşımları dolayısı ile iki ayrı suç  isnat edildi. Düşünce özgürlüğünün, muhalefet etme hakkının, sanatın durmaksızın engellenmeye çalışıldığı günümüzde oyun tam olarak bizi yönetmek isteyen bu sistemin nasıl vahşileşebileceğini anlatıyor.

Sömürmek:
1. -i Üretim araçları sahipleri, başkalarının emeğine ve onların yarattıkları değerlere el koymak.
2. -i Bir ulus veya devlet, diğer bir ulusun veya devletin doğal kaynaklarından, ekonomik değerlerinden çıkar sağlamak.
3. -i Yiyecek içeceğin hepsini birden yiyip bitirmek, silip süpürmek.
4. -i, mecaz Bir kimseden veya bir şeyden haksız ve sürekli çıkarlar sağlamak. (TDK)

Ana karakter Joko başkalarının sırtından geçinen annesi tarafından maddi olarak sömürülmektedir. Annesi Joko’nun kız kardeşini de yalnızca ev işlerinde kullanmakta ve adeta bir cisim olarak görmektedir. Oyunda baba duvardaki bir gölge olarak sunulmuştur. Dolayısı ile tüm yük Joko’nun sırtındadır. Hayaller, planlar ve hatta bir şişe köpüklü şarap almak dahi Joko’nun maaşına bağlıdır. Bir su deposunda işçi olan Joko ve işçi arkadaşları bir gün (varlıklı kesimi temsil eden/ezen) şehre gelen kongrecileri kongre için gidecekleri otele kadar sırtlarında taşırlar. Yorulsalar bile taşıma karşılığı aldıkları ücret onları tatmin ve motive etmiştir. Her gün bir başka kongreciyi taşıyan işçiler bir süre sonra bu işten zevk alırlar.  Aşağılayan, çeşitli pozisyonlarda taşınmak isteyen kongrecilerden birini sırtından atan Joko ertesi gün yine o kongreciyle karşı karşıya gelir ve kongreci ona “Tamam affettim, gel, sana bineceğim.” Der. Çünkü kongrecinin bakış açısına gore; haksızca çalıştırılan, esir bir hayvan gibi binek(!) olmak Joko için lütuf olmalıdır. Bu bağımlılık ve esaret ilişkisinin dozu her geçen gün artmaktadır. Bir gün kongrecilerden biri ile Joko’nun bedeni birbirine yapışır ve oyunun çözüm bölümü başlar. Joko’nun evini, yatağını, yemeğini, ailesini, zihnini ve bedenini ele geçiren; doymak bilmeyen ve giderek yamyamlaşan kongreciler (yani Joko’nun içinde bulunmayı kabul ettiği sistem) Joko’ya ağır bedeller ödetir. Her şey bir kez eğilmek ve taşımayı kabul etmekle başlamıştır.

Grotesk, gerçeküstü, kara mizah olarak tanımlayabileceğimiz oyun, oyuncuların bedensel performanslarındaki başarı ve senkronizasyon sayesinde ensemble kategorisi dahil olmak üzere on dört kez ödüle layık görüldü. Bu sezon Joko karakterini Tolga İskit yerine Erdem Kaynarca canlandırıyor. Kaynarca’nın kısa sürede oyunun hızına başarıyla adapte olduğunu söylemeliyim. Oyunun en dişli karakterlerinden Vanda’ya hayat veren Yasemin Ertorun sahnede adeta devleşiyor. Joko’nun annesini oynayan Elif Arman ise karakterin sinir bozan enerjisini seyirciye eksiksiz geçiriyor. Tüm oyuncular sesleriyle ve mimikleriyle; zaman zaman vahşileşen ve düşündüren sahnelerde dahi seyirciyi güldürmeyi başarıyor. Ekibin enerjisi, uyumu ve hızı seyircide hayranlık uyandırıyor.

Hareket tasarımını üstlenen Selçuk Göldere’yi ve iyi bir metni hak ettiği rejiyle sahnelediği için oyunun yönetmeni Ersin Umut Güler’i tebrik etmek gerek.

Oyun, yaşamının iplerini hiçbir otoriteye vermeyen, özgür bir ruha ithaf edilmiş…

Kaçımız sistemin dayatmalarından, toplumun ve aile kavramının bize biçtiği rollerden bağımsız yaşadığımızı söyleyebiliriz? Kaçımız “ben Joko gibi değilim” diyebiliriz? Size hayattaki birçok kavramı sorgulatacak bu oyunu ilk fırsatta izlemeniz dileği ile…

Yazan: Roland TOPOR    Çeviren: Mine G. KIRIKKANAT   
Yöneten: Ersin Umut GÜLER

H.Tasarımı: Selçuk GÖLDERE    Animasyon, Müzik: Tufan DAĞTEKİN

Kostüm: Makbule MERCAN   Işık: Alev TOPAL    
Sahne İllüstrasyonları: Can BADUR

Oyuncular: Erdem KAYNARCA, Cenk Dost VERDİ, Yasemin ERTORUN, Burak ÜZEN, Elif ARMAN, Sercan DEDE, Seyhan GÜLBAHAR, Özlem YILMAZ

SON YAZILAR

Commedia Dell’arte’ye feminist bir bakış

“Commedia dell’Arte” ifadesinin sözlükteki anlamı “sanat” ve “komedi”nin birleşmesinden doğuyor olsa da, özellikle Venedik’te Karnaval kültürüyle, sosyolojik açıdan olağanüstü bir özgürlük ve başkaldırının simgesi olmuştur....

Atölye Sohbetleri | Burcu Tuna Yosunlu: “Oyunculuk, bir ‘olma hali’dir”

Sanatçı dostlarımla gerçekleştirdiğim söyleşileri dönem dönem bu köşede Atölye Sohbetleri adı altında sizinle paylaşacağım. Siz de bu değerli sanatçıları yakından tanımak ve keyifli sohbetlerimize eşlik...

İzmir Devlet Tiyatrosu oyuncusu Deniz Burak Mersinli ile kariyeri ve tiyatro üzerine söyleşi

.vce-row-container .vcv-lozad {display: none}   .vce-row-container .vcv-lozad {display: none}   .vce-row-container .vcv-lozad {display: none}   .vce-row-container .vcv-lozad {display: none} ...

Ahmet Yapar: “Hayat öyle bir illüzyon ki bir biçimde delirmenizi engelliyor”

Öncelikle sizi kısaca tanıyabilir miyiz? Ahmet Yapar kimdir? Yolu tiyatroyla nasıl kesişmiştir? Ahmet Yapar: 1984 Mersin Tarsus doğumluyum. Tiyatroya 1997 yılında amatör olarak başladım. 2003 yılında 9...

ÇOK OKUNANLAR

95,278BeğenenlerBeğen
17,593TakipçilerTakip Et
22,156TakipçilerTakip Et
243AboneAbone Ol