Hükûmetin, 25.01.2013 Tarihinde Resmi Gazete‘de yayınlayarak yürürlüğe soktuğu değişiklikler nedeniyle 2022 sayılı üç ayda bir verilen engelli aylıkları, hanelerin gelir kriterlerine bağlanarak kesiliyor ve kesilmeye devam ediyor. Yani bir evde engelli bireyin değil, evde yaşayan diğer bireylerin gelirleri baz alınıyor. Bu durumda çalışamayan engellileri bireylerin, evde bulunan amca, nine, kardeş, dayı ve benzeri kişilerden harçlık istemesi uygun görülüyor.
Bu yasa değişikliğine göre; ihtiyaç sahibi engelli birey kendi geliri yerine, aynı evde yaşayan aile ve akrabalarının toplam gelirine bakılarak mağdur ve diğer bireylere bağımlı bırakılıyor.
Kısa bir süre içinde, sadece Manisa’nın Akhisar ilçesinde, yüzde 80’inin çalışamaz durumda olduğu belirlenen 2 bin üzerinde engelli bireyin maaşı kesildi.
Engellilerin eğitim, iş ve sosyal hayatta maruz bırakıldığı eşitsizlik yetmezmiş gibi gerçek olmayan gelir kriterleri hesabı üzerinden; sen, sana bakan kişiden harçlık alabilirsin adlı hükûmet uygulamasının bir diğer mesajı ise sen birey olmayacaksın ve hayatının sonuna kadar ailene, yakınlarına bağımlı yaşayacaksın oluyor.
Sosyal yaşamda karşılaştıkları zorluklar yetmiyormuş gibi, yeri geldiğinde “pozitif ayrımcılık” ile engelli olmaları yüzlerine çarpılmıyormuş gibi bir de hayattaki diğer zorluklarla başbaşa bırakılıyorlar.
Partilerine yalakalık olsun diye…
Devletin maaşlarını kestiği ve mağdur durumda bıraktığı engelliler için imza kampanyası başlattık ve bunun için içinde bulunduğumuz il ve ilçelerin partilerinin Engelli Meclis üyeleri, Dernek Başkanları, Engelli Konseyi gibi yönetim kurullarından destek istedik. Kendileri de engelli olmalarına rağmen sırf partilerine yalakalık olsun diye engelli arkadaşlarını yarı yolda bıraktılar. İçlerinde maaşlarını almaya devam edenler olduğu gibi maaşı kesilenler de vardı. Kendilerinin de bizim gibi bu haksızlığın karşısında durmaları gerekirken siyasi hırs ve egoları; yoksulluğa, haksızlığa, ayrımcılığa uğrayan kendilerinden ve engelli diğer kardeşlerinden daha önemli olabiliyordu. Hep engelli olmayan bireylerin, engellileri karşı tavırlarını eleştirirken bu gerçek, yüzümün tam ortasına sağlam bir yumruk indirdi. Egoların ve çıkarların, engelli olmakla ya da olmamakla ilgisi yokmuş.
Peki biz engelliler nasıl insanlarız, ne yer ne içeriz? Hep haksızlığa uğrarken ve anlaşılmak isterken, bizler hayata karşı nasıl bir mücadele veriyoruz? Engelli olmamız bizi hep haklı kılıyor değil ya, yaşadığımız tüm bu sorunların asıl nedenleri bizleriz. Birçoğunuz güçsüz, aciz, mağdur gibi görünmekten rahatsız değil. Yürüyemiyor, göremiyor, konuşamıyor olmamız gördüğünüz üzere bizi hiç kimseden farklı kılmadığı gibi iyi insan da yapmıyor. Tüm bu sorunları yaşayan bizlerin, suskunluğa gömülmesini istiyorlar. Boğazlarımızın düğümlendiği böyle zamanlardaki bu suskunluk mezarı, zalim bir dünyanın habercisidir.
Şimdi adil, özgür ve onurlu hayattan yana olanlar birbirini kucaklamalı, bütün insani erdemleriyle bu toprakları kapsayıp kuşatmalıdır. Bütün bu felaketlerin gelişinin ayak sesleri gün be gün duyulurken, acılar telafisiz bir noktaya hızla evrilirken bizi önemsiyormuş gibi yapanlar; gündelik kaygıların, demagojik anlayışın, ahmakça kutuplaşmanın dehlizinde soluk alır gibi yaparken gelinen tek bir yer var… Acının dipsizliği, kötülüğün sınırsızlığı, ruhların umutsuzca can çekiştiği karanlık.
Herkes için adil, herkes için yaşanabilir bir ülke ve dünyayı inşa etmenin yollarını dürüstçe tartışabilmeliyiz. Aksi takdirde; şu döngüsellik, şu dünyayı okumama halleri, şu kendimiz için istediklerimizi başka olana layık görmeme ikiyüzlü ahlakçılığı hepimizi öldürecek, bitirecek ve imha edecektir.