Bilimin zor zamanlarında, zamanı aşarak kendi ilkelerini savunmak adına, çevresiyle mücadele etmek zorunda kalmış bir bilim insanı Ludwig Boltzmann… Fiziğin kesinlik istediği, onun ise hiçbir sistemin mükemmel olamayacağını anlatmaya çalıştığı entropi yani düzensizlik ile arasında kaldığı derin bir sessizliği vardı. İnatçı ve tutkulu olmasına rağmen en sonunda kabul edilemeyen fikirlerine dayanamayıp kendisini astı. Halbuki şimdi mezar taşında kendi denklemi yazıyor ve tüm dünya onu tanıyor… Göremedi…
Boltzmann’ ın çok sevdiğim bir kuralı var: “Bir sistem, olasılığı en yüksek olan durumu gerçekleştirir’’. Yani aslında ısı, sıcak cisimden soğuk cisme doğru yol alırken bunu mutlak kural olduğu için değil, olasılığı en yüksek durum olduğu için yapar. Bu da şu anlama gelir ki, bir gün soğuk cisimden sıcak cisme doğru yol alan ısı ile de karşılaşabiliriz…
Cisimler sıcaklıklarından dolayı ışıma yapar. Bu, elektromanyetik ışımadır. Bu ışımanın gücü, cismin mutlak sıcaklığının dördüncü kuvveti ile orantılıdır. Josef Stefan ile Boltzmann’ın ortaya koyduğu bu yasa, Stefan-Boltzmann Yasası adını alır ve kara cisim ışımasının gücünü ifade eder.
Cisimlerin yaptığı bu termal(ısısal) ışımanın gücü, sıcaklık arttıkça artar. Ayrıca cisimlerin yayımlama enerjisi ile soğurma enerjisi aynıdır. Bir cisim denge sıcaklığına ulaştığında (belirli bir sıcaklıktan sonra) elektromanyetik ışınımı görülür ve aynı dalga boyundaki ışınımı soğurur yani emer.
Bizler de birer madde olduğumuzdan ısımıza bağlı olarak ışınım yaparız. Denge halimizdeki elektromanyetik ışınımın dalga boyu ile aynı olan ışınımları da soğururuz.
Çevremizde bulunan insanlar bu kural bağlamında hayatımızda olabilir. Bir şeyleri değiştirmek vücut ısımızı değiştirmek ile gerçekleşebilir. Bu açıdan yaklaştığımızda öncelikle vücut ısımızı belirleyen faktörleri göz önüne alabiliriz. Basite indirgediğimiz vücut sıcaklığı birçok şeyden kaynaklanır. Temeli metabolizmadır. Metabolizmayı da etkileyen kimyasal süreçler vardır. Mesela hormonlar… Hormonların da çalışmasını tetikleyen beynimizde gerçekleşen elektrokimyasal süreçlerdir. Düşündüğümüz, yediğimiz, içtiğimiz, duyu organları ile algıladığımız, korktuğumuz, konuştuğumuz her şey ve daha birçok şey beynimizi, dolayısıyla hormonal sistemi ve otomatik olarak da tüm bedenimizi etkiler. Bu da vücut sıcaklığımızı, vücut sıcaklığımız da yaydığımız ışınımı belirler. Tüm süreçler birbirine bağlıdır, kendimizi ve çevremizi istesek de birbirinden ayrı tutamayız. Sadece kontrol etmek için uğraşabiliriz. Bu da zihinsel olarak vereceğimiz tepkileri daha bilinçli yapmakla gerçekleşir. Ne kendimizden uzak ne de kendimize yakın olmadan yapılabilir.
Yaydığımız ışınım ile aynı dalga boyunda ışınımı soğuruyor olmamız gerçekleşebilecek en olası durumları yaşayacağımızı gösterir. Çünkü yaydığımız şey bizi ifade eder. Biz de olabilecek en olası durumuzdur. Maddesel olarak birbirimizi görsek de aslında tanım yapan enerjidir. Işınımlar arasında etkileşim olduğunda bilgi transferi gerçekleşir ve alt yazılar devreye girer. Biz de o sırada bunları okuruz. Sadece bazılarımız bunu anlar bazılarımız ise anlamak istemez. Ne bu enerji ne de beden birbirinden ayrı değildir; çünkü bilgiler beyinde işlenir. Dalga boyu aynı olduğunda, o durumlara ya da kişilere kanalize olur ve hayatımıza bunlarla devam ederiz. Bu yüzden aslında olabilecekler arasından en olası olanları seçmişizdir. Bu tamamen bizizdir ve bize aittir.
Kendimiz ile fizik yasaları arasındaki bağlantıları basit ve pratik olarak düşünüp hayatımıza uygulayabiliriz. Sadece bazen, bakmadığımız yönlerden bakıp okuduğumuz bilgiyi hayata geçirmeye çalışmalıyız. Özümseyemediğimiz her bir bilgi, sadece öğrenilmiş bir dipnot olarak hayatımızda yer eder. Halbuki bizler bundan daha fazlasıyız…