Günlerdir aynı şey, dön dolaş aynı şey. Başım dönüyor artık vallahi. Ev işleri; temizlik, yemek yap, sil, süpür. Hep aynı şeyler. Günler birbirinin içinde eridi de tek bir gün oldu sanki.
Aklımı da bir şey kurcalıyor ki kime nasıl soracağımı şaşırıyorum. İstiyorum ama son anda hep bir şey çıkıyor ya biri su istiyor ya da yemeğin altını kapatmam gerekiyor.
Şimdi de bunu düşünmeyi bırakıp fasulyeleri ıslatamalıyım. Çamaşır makinesi de bitmiş galiba. Hiç sesi gelmiyor. Çay demlenirken çamaşırları assam diyorum ama balkon temiz miydi? Biraz tozlanmış. Çamaşırları asmadan bir kova su dökmem gerekir. Çoraplarım ıslandı suyu dökerken hay Allah! Kirliye atsam, olmaz. Kokusu ağırlaşır sonra tüm çamaşırları kokutur. Bir sudan geçireyim. Çamaşırlarla onları da asayım.
Bugünlük bütün işler bitti galiba. Bitti dediysem kapı çalar birazdan, “Anne acıktım.” diye gelir dışarıdaki. Her gün dilimin ucuna kadar gelip sonra da yuttuğum soruyu sorarım ona belki.
Artık gerçekten çok merak ediyorum. Benim adım hangisi? Hanım mı? Anne mi? Neden genç olan ikisi bana “Anne” derken, yaşı bana yakın olan diğeri “Hanım” diyor.
Ayrıca gençlerin kendilerine ait yatakları var da neden biz yaşı bana yakın olanla aynı yatağı paylaşıyoruz. Kendimi bildim bileli böyle bu. Bir iki gece salondaki kanepede uyuyayım dedim de her yerim tutulunca vazgeçiverdim ondan da. Tamam bizim uyuduğumuz yatak büyük ama yine de insan düşünmeden edemiyor. Onca iş, güç, uğraş sonra da kendine ait bir yatağın bile yok. Şaşılacak şey bu. Hayli tuhaf.
Bazı geceler bana Hanım diyeni yataktan atmak üzereyken buluyorum kendimi. Bir gün yuvarlandığıyla kalacak. O değil de ayıp olacak. Bir de mazallah bir yerine bir şey olursa diye ne yalan söyleyeyim korkuyorum.
Kimse de kimseyle konuşmuyor ki anacım. Aklıma gelsin de sorayım. Kafamda hep aynı şeyler dönüp duruyorum ben de. Bak işte, çiçekleri sulamayı unutmuşum yine.
Bu evde de üç beş cümle dışında sanki sessizlik yemini edilmiş. Bazen konuşmak istiyorum ama ağzımı açınca heyecandan iki lafı bir araya getiremiyorum.
En iyisi çiçekleri sulayınca kendime bir kahve yapayım. Hanım diyen hemen kokusunu alır, yetişir, gelir. “Bana da yaptın mı Hanım?” Evdeki üç beş cümleden birisi bu. Diğerlerini de saysam bir elin parmaklarını geçmez, onları da sıralayıvereyim. “Yemek hazır mı?”, “Akşama ne yiyeceğiz?”, “Çoraplarım nerede?” Anlamıyorum ki, aynı soruları tekrar tekrar sormayı hepsi biliyor da neden bana sadece tek bir isimle hitap edemiyorlar?
Hoş, Allah var, kahve yaptığımda gençlerin hiç sesi çıkmaz da diğeri aynı yatağı paylaştığımızdan mıdır nedir hemen damlar dibime. Evin bütün işlerini benim yaptığım yetmiyor mu? Kahveni de kendin yap be adam? Yok, yok, kimseye böyle diyemem. En iyisi kahveden de vazgeçeyim. Hem ne kaldı şunun şurası akşam yemeğine?
Adımı öğrenmek benim de hakkım. Hanım mıyım, Anne miyim? Hanım Anne miyim? Bu insanlar kim? Ben kimin evindeyim?
Onlar çorbalarını içerken en azından ben de “Benim adım ne?” diyebilmeliyim.