Türkiye’de halkın kulaktan kulağa bilgileri sayesinde antibiyotik kullanımı gitgide artmaktadır. Zaten halkımızda da hekime gidip teşhis konmasını beklemeden kendi koyduğu teşhis doğrultusunda hekim tarafından ilaç yazılması isteme durumu dikkat çekici.
Hekimlere uygulanan şiddetten ötürü birçok hekim istemediği hâlde antibiyotik ve ağrı kesici yazmak zorunda kalıyorken hekimlerin bir kısmı da kâtipliği kendine görev edinerek hastanın öz geçmişini almadan, fiziki muayenesini yapmadan kolay bir çözüm olarak gördüğü antibiyotiği hasta reçetesine yazıyor.
Gereksiz, yoğun ve düzensiz antibiyotik kullanımı ile birlikte mutasyona uğrayıp antibiyotiğe karşı direnç gösteren güçlü bakterilerle karşılaşıyoruz. Dirençli bakteri, antibiyotik karşısında hayatta kalarak çoğalmaya devam ederken hastalığın daha uzun sürmesine yol açmaktadır. Bu, tedavinin uzamasına ve maliyetinin artmasına sebep olur. Ayrıca dirençli bakteriler hastanın durumuna bağlı olarak idrar yolu, akciğer, cilt ve kan dolaşımı enfeksiyonlarına da yol açabilmektedir.
Diğer bir doğru bilinen yanlışa da değinmek istiyorum. Hastalıkların en büyük nedenlerinden biri bakteriler, diğeri ise virüslerdir. Antibiyotikler bakterilerin sebebi olduğu hastalık durumlarında kullanırken virüslerde kullanılması hiçbir şey ifade etmez. Yani; grip, nezle gibi viral durumlarda antibiyotik kullanımı iyileştirmez, iyileşme sürecini kısaltmaz, virüslerin diğer insanlara yayılmasını engellemez. Aksine antibiyotik direncine, vücut hücrelerinin ölmesine, direncin azalmasına ve antibiyotiğin yan etkilerine maruz kalarak iyileşme sürecinin uzamasına neden olur.
Antibiyotik gerçekten gerekli olduğunda artık işe yaramaz. En sık hatalı antibiyotik kullanımı bu üst solunum yolu enfeksiyonlarında gerçekleştiği gözlemler sonucu anlaşılmıştır. Yanlış ve yoğun antibiyotik kullanımı ile birlikte yararlı bakterilerin de ölmesine ve bununla birlikte bağışıklık sisteminde büyük sarsıntıların, genital mantarların gelişmesi, kullanılan antibiyotiklerin böbrekler ve karaciğer tarafından atılması ile organ hasarı gelişebilmektedir.
Antibiyotikler ateş düşürücü ilaçlar değildir. Ateşi düşürmek amacıyla antibiyotik kullanımı toplumuzda yanlış oturmuş bir kanıdır. Hastalık uygun antibiyotikle tedavi edildiği zaman, diğer belirtilerle birlikte ateş de düşer. Halk sağlığı açısından etik ve doğru olan antibiyotik tedavisine karar verecek doktorun istenilen tahlil sonuçları neticesinde enfeksiyon nedeni bakteriye uygun antibiyotiği hastaya vermesidir.
Gereksiz antibiyotik kullanılmasında bir etken de doktorlara, hasta ve yakınlarının antibiyotik verilmesinde ısrar etmeleridir. Her ateşli durumda antibiyotiğin gerekmediğinin bilinmesi ve doktorları antibiyotik vermesi için zorlanmamalıdır. Doktorlar da bilgilerini tazeleyerek, farkındalıklarını artırarak antibiyotiği nerede kullanacaklarına doğru kararı vermelidirler. Hastanın doktora gitmeden eczaneden antibiyotiği temin etmesi gereksiz antibiyotik kullanımında diğer bir etkendir.
Avrupa’da reçetesiz antibiyotik satılmamaktadır. Bununla ilgili gerekli önlemlerin ülkemizde de alınması gerekmektedir. Çözüm antibiyotikte değil bağışıklık sisteminizi güçlendirmektedir ve bunun içinde yapacaklarınız immün sistemini güçlendirici önlemler. Sağlıklı ve güçlü bir immün sistemi sayesinde hastalık ajanlarına karşı kendimizi savunuruz ve böylelikle hastalanmayız. Aynı zamanda mevcut hastalıkların tedavisi ve daha kısa hastalanma dönemi için de immün sisteminin güçlenmesi şarttır.
- Sağlıklı bir yaşam için gerekli faktörlerin başında temiz hava, su ve ışık ile beraber düzenli hareket şarttır.
- Ağırlığınızın sıcak aylarda yüzde 5’i kadar, soğuk aylarda yüzde 4’ü kadar su tüketmeniz gerekmektedir.
- Sağlıklı yaşamın temelini oluşturan organizmamızın tazelenmesini, dengeli bir beslenme ile sağlarız. Burada tükettiğimiz gıdanın kalitesi çok önemlidir, mümkün olduğunca kimyasal maddelerle işlem görmemiş, mevsimsel, bölgesel, rafine edilmemiş ve taze gıdalar tüketilmelidir. Bunların gerekli besleyici maddeleri içermesi gereklidir. Ör. vitaminler, proteinler, yağlar, karbonhidratlar, Demir, Çinko ve Selenyum başta olmak üzere mineraller.
- Kış döneminde kök yumru (kereviz, turp, kırmızı pancar, havuç, yerelması…), soğanlı ve keskin besinler, (pırasa, soğan, sarımsak…), lahana, ıspanak, pazı, roka, tere gibi toprak üstü sebzeler tüketilmelidir.
- Bununla birlikte etçil beslenme yerine fungi (mantarlarla) daha sağlıklı bir süreç geliştirecektir.
- Yeterli ve sağlıklı uyumalı ve stresten uzak durulmalıdır. İmmün sistemin güçlendirilmesi koruyucu kısmıdır yani birinci olarak yapılması gerekendir.
- Ardından gelişen durumlar için önce doğru doğal tedaviye ulaşılmalıdır; yeterli dinlenilmeli ve temiz hava solunmalıdır. Bunlar da yetersiz geldiği vakit hekime başvurulup gerekliyse antibiyotik tedavisi uygulanmalıdır.
Antibiyotik ne derecede ve ne şekilde kullanılmalı?
- Doktor reçetesi olmadan antibiyotik kullanılmamalı,
- Viral enfeksiyonlarda antibiyotik alınmamalı,
- Doktorun belirlediği süre ve dozda antibiyotik kullanılmalı, belirtiler geçince tedaviye son verilmemeli, uygun doz ve sürede alınmazsa bakteri yeniden üreyebilir, hastalık tekrarlayabilir ve antibiyotik direncine sebep olur.
- Gebelerde ve emziren annelerde bebeğe zarar vermeyecek antibiyotiklerin seçimine dikkat edilmeli, bu tür hastalar, doktorlarını durumları hakkında uyarmalı,
- Altta yatan kronik hastalıkları olan kişilerde uygun antibiyotik seçimine dikkat edilmeli
- Her ateşli durumda antibiyotik alınmamalı, doktora başvurulmalı.
Yeni bir antibiyotiğin geliştirilmesi ve kullanıma sunulması yaklaşık 10 yılı almaktadır. Fakat şu an sermaye, günümüzde üretilen ilaçları 2 yıl içinde piyasaya sunuyor. Bilinçli ve uygun antibiyotik kullanımının yaygınlaştırılmasında doktorlar kadar toplumun da bilgilendirilmesi gereklidir.
Antibiyotik kullanım rehberleri ve politikalarının uygulanması, antibiyotik reçete edilmesinde kısıtlayıcı önlemlerin alınması, hastanelerde antibiyotik direncinin ve antibiyotik kullanımı verilerinin düzenli takibinin yapılması hastane enfeksiyonlarında yararlı olacaktır. İnsanı ve doğayı iyileştirecek ilk şey doğa ve doğanın ve kendindeki güce inanan kişilerdir.