Ses, maddenin titreşmesiyle oluşan enerjidir. Her canlı farklı frekans aralıklarındaki sesleri işitir.
Evrende her şey titreşim halindedir; çünkü her şey atomlardan oluşur ve atomlar titreşim hareketi yapar. Bu duruma farklı bir açıdan baktığımızda her şeyin aslında biz farkında olmadan ses ile iletişim kurduğunu yani birbirini etkilediğini görürüz. (farkında olmadan, çünkü insanın işitme aralığı 20 Hz ile 20 bin Hz arasındadır) Ve evrendeki maddelerin titreşimle oluşturduğu ses dalgalarını görüntüleyebilseydik sanırım kaos denilen kavramı çok net görebilirdik.
Her şeyin bir frekansı var; dünyanın, sabahın, akşamın, bedenimizin, atmosferin; her şeyin. Sıcaklık, yoğunluk, doğa olayları, levha hareketleri gibi olaylar bu frekansların değişmesine sebep olur. Bizler şartlara göre en uygun frekansı bedenimizde düzenleyebildiğimizde, durumlara daha kolay adapte olur, daha kolay yönetir ve daha rahat olayların bilincinde oluruz.
Farklı frekansların bitkileri ve suyu nasıl etkilediğini gösteren deneyler yapıldı. Ayrıca yüzyıllardır müzik, tedavi amaçlı da kullanılıyor. Konuşurken karşımızdakini etkileme gücümüzü de en çok ses frekansımızdan alıyoruz.
Bunlar dışında sesin çok farklı etkileri bulunuyor :
1) Bir insana, kalbinin atış hızı olan 10-15 Hz frekans verirseniz, kalbinin durmasına sebep olabilirsiniz.
2) Bebeğin doğum anında çıkardığı ilk ses olan 2,5 Hz frekansı bir insana verirseniz, doğum anına gider ve o korku, şaşkınlık, boşlukta olma, çaresizlik durumunu yaşar ve bu boşluk anında kişiye itiraf ettirmek istediklerinizi itiraf ettirme olasılığınız artar.
3) Teknolojik olarak kokulu film yapılabilir. (Aynı tür ve frekansta bir elektrik akımını ses titreşimi olarak dışarıdan gönderirseniz kişiye kan kokusu almış hissi uyandırabilirsiniz, bu bir beyin yanılsamasıdır yani psikoalgıdır.)
4) Ultra ses ile insanı kontrol edip beynini yönetme konusunda en ciddi çalışmalar 1974 yılında Walter Reed Askeri Araştırma Enstitüsü’nde Dr. Joseph C. Sharp tarafından yapıldı. Ultra ses yöntemi ile insanları hipnoz etme üzerine yaptığı çalışmalarda, işitilebilen ses dalgalarını ultra ses dalgalarına dönüştürüp hedef insana yönlendirdiğinde hipnoz edebildiğini ileri sürdü. (Bu konuyla ilgili çalışmalar açık bir şekilde kamuoyuna sunulmuyor.)
5) Dr. Robert O. Becker, 60’ların başında ELF yaymak için DC akımının üstüne sinyal ekleyerek yaptığı ELP deneyleri sonucunda 6,6 Hz frekansın depresyona; 10,8 Hz’in panik haline; 7,83 Hz’in insanın iyi hissetmesine neden olduğunu gördü. Bunun toplu halde uygulanması nelere sebep olabilir acaba? (ELF dalgaları; uzun adı “aşırı düşük frekans” olan, 1-30 Hz aralığındaki radyo dalgalarıdır)
6) ELF dalgalarının, hidrojen bağlarını kopararak RNA ve DNA yapısını değiştirebileceği de belirtiliyor. Bu durum da insan fizyolojisinin değişmesine sebep olacaktır.
Bunların oluşum şeklini kavramak hâlâ biz insanları zorluyor. Ses ile, yani titreşim ile beyine iletilen dalgalar, bu frekansla uyumlu bölgelerin harekete geçmesini sağlayarak (rezonans) uyarıcı niteliğinde elektrik akımı oluşturur. Beyindeki nöronlar arasında oluşan elektrokimyasal reaksiyonlar sonucunda da bedensel, duygusal tepkiler gelişir. (rezonans; aynı frekanstaki maddelerden biri titreştiğinde diğerinin de titreşmesidir.)
Ses diğer enerjilerle etkileşime girdiğinde aralarında enerji aktarımı gerçekleşir. Bu durumda etkileşime giren maddelerin enerji düzeyleri değişime uğrar. Çevreden gelen her türlü ses, elektromanyetik dalga, ışık gibi enerjiler bu değişime sebep olur.
Sesin yaptıklarını göz önüne aldığımızda aslında her şeyin birbiri ile bağlantılı etkileşimi, iletişimi, programlanmış olma özellikleri açıkça görülüyor. Her frekansın belli bir özelliğinin olması, programlanmış bir sistemin çalıştığını ve bu programların üzerinde oynanarak değiştirilebileceğinin sağlamasını yapıyor.
Her gün kullanılarak bizimle bütünleştiği için sıradanmış gibi algıladığımız birçok şeyin, bize neler anlatmaya çalıştığını kavramak, sanırım insanın daha uzunca bir zamanını alacak.