“Üçüncü Savaş Konseyi beni ölüme mahkûm etti, vahim bir hatadan başka bir şey değil bu… Fransa’da kesinlikle hiçbir casusluk faaliyetinde bulunmadım, kendimi savunamıyor olmak gerçekten çok korkunç.”
-22 Eylül 1917, Mata Hari’nin Hollanda Sefirine yazdığı mektuptan
Tarih okudukça bir yığın hikâye birikiyor insanın heybesinde. Tüm yaşanmışlıklar insanı adeta yoğuruyor. Bir anda yüzyıllar öncesinde yaşanan bir acıyla bugünkü biz oluyoruz, büyüyoruz. Bir de hep yeni bir bakış açısı kazanma mevzusu var tabii. Nitekim ben her okumamda bir olgunun pek çok yön taşıdığını öğreniyorum.
Çok yönlülük konusunda savaş ve kadın ayrıca ele alınası. Savaşın acısını en şiddetli çekenlerin kadınlar olduğunu çocukluğumda öğrenmiştim daha. Bunun sadece cephede ya da cephe gerisinde olmadığını anlamak da çok geç olmadı. Ataerkinin her alanda kullandığı kadın bedeni, savaşın da kurbanı olmuştu. Bazen fabrikalarda emek sömürüsüyle bazen seks işçiliğine mahkûm edilerek kullanıldı. Bazen de sadece kadın olmak yetti cezalandırılmaya.
Mata Hari’nin tek suçu dans eden bir kadın olması. Ann Kramer’a göre o, muhtemelen casus bile değildi ya da öyleyse bile casusluk ve istihbarat toplama alanlarında çalışmış kadınlara göre gayet acemi, naif ve son derece alışılmadık biriydi. Kadın casus denilince akla gelen ilk isim olmasının nedeni, farklı hayat tarzı, cinsel yaşamı ve trajik ölümü olmalı.
Margaretha Zelle olarak 1876’da Hollanda’da doğan Mata Hari’nin hayat hikâyesi ölümünden beri pek çok efsanenin, mitin ve yanlış haberin konusu oldu. Başta anaokulu öğretmenliği eğitimi almaya başlasa da birtakım skandallar yüzünden bırakmak zorunda kaldı. 18 yaşına geldiğinde büyük ihtimalle dönemin Hollanda toplumunun tutuculuğundan kaçma isteğiyle bir ilana yanıt verip Hollanda Sömürge Ordusu’nda yüzbaşılık yapan Rudolf John Macleod’la evlendi. Bu sorunlu bir evlilikti ve çok sürmedi.
Kendi başına kalan ve paraya ihtiyacı olan Margaretha, 1905 yılında hayatında büyük bir değişim gerçekleştirdi. Artık Javalı prenses Mata Hari idi ve Paris salonlarında gösteriler yaparak dans kariyerine başladı. Cesur ve dayatmalara boyun eğmeyen bir kadındı. Bu tavrını dansta da sergiledi ve ünü kısa sürede civardaki farklı Avrupa kentlerini sardı. Dansını sergilemek için seyahat etmeye başladı.
Savaş başladığında Mata Hari, Berlin’deydi, seyahat kısıtlamaları nedeniyle başta şehirden ayrılamadı. Banka hesapları dondurulmuş, alacaklılar mülklerine el koymuştu. Hollandalı bir işinsanı Hollanda’ya dönmesi için para verdi. Fakat savaş boyunca tarafsız kalan Hollanda, daha da tutucu bir hâl almış, Mata Hari gibi kadınları tehlike olarak görmeye başlamıştı. Mata Hari’nin yaşam tarzı ise onu zamanının en kötü şöhretli kadınlarından yaptı ve 1915’e gelindiğinde İngiliz istihbaratı için şüpheli haline geldi.
Birlikte olduğu kişiler nedeniyle gözaltına alındı, casusluk ile suçlandı. Bu arada gerçekten bir casusluk teklifi aldı ve kabul etti. Fakat bir başka sorgu esnasında ona bu teklifi yapan kişi onu yalanladı. Mata Hari ise hâlâ onun için çalıştığını var sayıyordu. İspanya’ya gönderildiğinde bir başka üst düzey asker ile tanıştı. Düşman taraflardan üst düzey askerlerle bir arada olması o her ne kadar çoğunda seks işçisi kimliğini düşünse de birilerinin onun casus olduğuna karar vermesine yol açtı.
Mata Hari, Ocak 1917’de Paris’e döndü, daha önce de onu yalanlayan ve onun verdiği bilgilere inanmayı reddeden Ladoux ile sonuçsuz kalan bir toplantı sonrası Şubat 1917’de tutuklandı. İlişkileri, çelişkili açıklamaları masum olduğuna inanılmasını önledi. 24 Temmuz 1917’de hâkim önüne çıktı. Duruşma halka kapalı yapıldı, gösterilen deliller tamamen ikinci derecedendi ve doğruluğu kanıtlanmamıştı. Adli takibat onun askeri memurlarla olan ilişkilerine dayanmış, askeri sırlara ulaşmak için cinselliğini kullandığı, Almanların tarafında olduğu, onun yüzünden sayısız askerin öldüğü iddia edilmişti. Casusluk mevzusunun paranoya halini aldığı I. Dünya Savaşı ortamında Mata Hari, kimseye masumiyetini kanıtlayamadı. 15 Ekim’de idam mangası tarafından kurşuna dizilerek idam edildi.
Mata Hari’nin idamı dönemin en çok yankı uyandıran olayı oldu. Hakkında ölümüne dair pek çok söylenti çıkarıldı. Hâlâ da efsanevi bir şekilde anlatılan ve çoğu kurgu olan skandalları hakkında yazılan Mata Hari’nin ölüsüne kimse sahip çıkmadı. Bedeni Paris Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde bir teşrih odasına kondu.
Kaynak: Ann Kramer, Dünya Savaşlarında Kadın Casuslar, çev. Tülin Er Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2014.