Ana SayfaKültür & SanatEdebiyatKarşımdaydın Furuğ; tam yetmiş beş dakika…

Karşımdaydın Furuğ; tam yetmiş beş dakika…

-

Şair Furuğ Ferruhzad’ın hayatını anlatan oyun: “YARALARIM AŞKTANDIR”

Furuğ’un sesi ile bekliyorsunuz oyunun başlamasını. Sizi bulunduğunuz yıldan alıp Furuğ’un yaşadığı döneme götüren ses ile… Sonra Furuğ ile merhabalaşıyorsunuz. Tam yetmiş beş dakika Furuğ ile baş başa kalıyorsunuz; vedalaşıncaya dek. Işıklar kapanıncaya dek… Furuğ karanlıklar içinde bir ışık oluncaya dek…

Oyunun yazarı Şebnem İŞİGÜZEL; hayatı, bir kadının kolunda sepetle geçtiği bir sokağa benzetiyor. Biz her gün binlerce kız kardeşimizin kanının döküldüğü sokaklardan, kolumuzda anılarından ördüğümüz sepetle geçip, Kadıköy’de bir sokakta Furuğ’un cenazesini kaldırmaya gitmişken, yazar tokat gibi bir soruyla sarsıyor bizi: “Bir kadın kaç kere ölür?” Bu şiirsel metnin içinde, yüzümüzde mollaların nefesini hissederek sorunun cevabını arıyoruz. Karşımızda Furuğ… Sahi, bir kadın kaç kez ölür?

“Bir yerde gömülmeyen ölüler varsa, orada her şey bitmiş demektir.”

İsyankâr, cadı, ucube gördükleri, istedikleri kalıba sokamadıkları, şiirlerini susturamadıkları Furuğ’un bedenini soğuk taşın üzerinde iki gün bekletiyorlar. Mollalar toprağın bile onu kabul etmeyeceğine inanıyor. Oyun o taşta başlayıp, o taşta bitiyor. Furuğ kalkıyor taştan, atıyor örtüyü üzerinden ve anlatıyor. Babasına, kocasına, mollalara nasıl kafa tuttuğunu, şiirini nasıl kanatlandırdığını anlatıyor. Erke karşı direncini, yaşama nasıl tutunduğunu anlatıyor. Evleniyor, boşanıyor, çocuklarından ayrı düşüyor, acı çekiyor, İbrahim’e âşık oluyor, belgesel filmler çekiyor, şiirler yazıyor, şiirler yazıyor, şiirler yazıyor…

“Gel, ey erkek, ey bencil varlık
Gel, kafesin kapılarını aç
Beni ömür boyu zindanda tutmuşsan eğer
Bari bir anlık olsun serbest bırak.”

Kadına biçilen rolleri, topluma uygun aile yaşamını, giyim şeklini reddediyor Furuğ. Bu uğurda bedeller ödüyor. Sözüyle ve yaşamıyla başkaldırının simgesi oluyor gencecik yaşında ölen İranlı şair.

Bir kadın, bir yaşam, bir oyuncu:

Bu topraklarda kadın hikâyesi çoktur. Bu yüzden sık sık karşılaşırız tek kişilik “kadın oyunlarıyla”. Çektikleri acıyı normalleştirme ihtimalinden korkar, bir yandan da insanlar tanık olsun isteriz. Onların acısına, maruz kaldığı şiddete, yaşam mücadelesine birkaç saatliğine ortak oluruz. Bazı oyunlar ve oyuncular acıklı bir Yeşilçam etkisi bırakır. Çıktığınız an oyunu unutursunuz. Bazılarında ise kalkıp dokunmak istersiniz o kadına. Gözyaşını silmek istersiniz; bir oyun olduğunu unutup. Bu gerçekliği Nihal YALÇIN “Antabus” oyununda, Nezaket ERDEN “Sevgili Arsız Ölüm-Dirmit” oyununda layıkıyla yakalamıştı. Şimdi ise Nazan KESAL… Nazan KESAL oyunu, hikâyeyi ve elbette Furuğ’u öyle özümsemiş ki bir an gözünüzü ondan ayıramıyorsunuz. (Oyun bittiğinde gidip tebrik etmek istemedim. Çünkü sahnedeki Furuğ’un ruhuydu ve bir sonraki gösterime kadar o sahnede asılı kalacaktı.) Etten kemikten Nazan, Furuğ’un tenini giyinmiş, yaralarını sarınmış ve sahneden bize Furuğ’un gözleriyle bakıyordu. Çocukluğu, anneliği, aşkı, tutkusu, isyanı, korkuları… Her şeyi gözlerindeydi. Oyundan sonra uzun süre etkisinde kalacaksınız.

Kostüm ve dekor oyuncuyu gölgelemeyecek şekilde, sade tasarlanmış. Işıklar ve gölge oyunları oyuna epey katkı sağlamış. Son yılların başarılı yönetmeni Berfin ZENDERLİOĞLU diğer işlerinde olduğu gibi, bu oyunda da rejinin hakkını vermiş. Oyuncuyu ön planda tutan bakış açısı sayesinde size kesintisiz bir seyir keyfi sunuyor. Katmanlı bir metni işlerken, hem parçaları kendi özelinde tutmak, hem de bölünmeden, bir bütün halinde sahnelemek şüphesiz Berfin ZENDERLİOĞLU’nun ustalığı.

Asi bir şairin ölümsüzlüğünü anlatan, “Kuş ölür, sen uçuşu hatırla” derken Furuğ’un ne söylemek istediğini kavramamızı sağlayan, başarılı kadınların elinin değdiği bu oyun mutlaka seyredilmeli. Furuğ ile bir daha ne zaman tanışabiliriz ki?

Biliyorum Furuğ; aşktandır tüm yaraların senin. Biliyorum; karşımdaydın. Tam yetmiş beş dakika…

Oynayan: Nazan Kesal 

Yazan: Şebnem İşigüzel

Yöneten: Berfin Zenderlioğlu

Işık ve Dekor Tasarım: Cem Yılmazer

Müzik: Burçak Çöllü

Yönetmen Yard: Deniz Biber

Kostüm Tasarım: Natali Yeres

Hareket Düzeni: Dicle Doğan

Afiş Tasarım: Kirkor Sahakoğlu

Afiş Foto: Manuel Çıtak

Oyun Fotoğrafları: Dilan Bozyel

Reji Asistanı: Mert Duysak

SON YAZILAR

Vakıf üniversitelerinde neler oluyor?

Üniversiteler tüm bileşenleriyle, emeğin ve bilginin kendini her an yeniden var ettiği mekânlardır. Üniversiteler eskiden beri hep toplumun aklı ve vicdanı olarak görülmüştür. Bu günlerde...

Dünyanın Öteki Yüzü: Genç yazardan alışılmışın dışında hayaller kur(dur)an öyküler

EdebiyatHaber’de gerçekleştirdiği Yazarın Odası söyleşileriyle tanıdığımız Meltem Dağcı’nın ilk öykü kitabı Dünyanın Öteki Yüzü, İthaki Yayınları’ndan çıktı. Yetmiş yaşına geldiğinde ölüm şeklini seçme özgürlüğüne kavuşan kadınlar,...

EŞİK: Kadın ve kız çocuklarını hayattan koparamayacaksınız, ev köleleriniz yapamayacaksınız

Eşitlik için Kadın Platformu (EŞİK) kız çocuklarının okullaşmasını teşvik adı altında, kız okullarının açılması yani karma eğitimin baltalanması hakkında açıklama yayımladı. Karma eğitime son vermenin...

Sus(ma)mak! İnan(ma)mak!

Gündem şu an bu iki kavramdan çok da bağımsız bir noktada değil. Size şimdi ufak bir düşünce egzersizi yaptırmak istiyorum. Bana katılabilirsiniz veya eleştirmek istediğiniz...

ÇOK OKUNANLAR

95,278BeğenenlerBeğen
17,593TakipçilerTakip Et
22,156TakipçilerTakip Et
243AboneAbone Ol