Şili’de Albertina Martínez Burgos ve Daniela, Türkiye’de Güleda… Dünyanın neresine giderseniz gidin katledilen kadınlar isyanımızdır. Bir kişi daha eksilmeye tahammülümüz yok diyerek karşıladık bu sene de 25 Kasımı. Hemen her ülkede uluslararası şiddetle mücadele gününde tüm kadınlar sokaklarda tansiyonu arttırdık.
Türkiye’de bir 25 Kasım klasiği olarak binlerce aktık Taksim’e. Ve yine bir 25 Kasım klasiği olarak erkek devlet de kendini şiddetle temsil etti alanda.
Bu sene dünyanın dört bir yanında neoliberalizme duyulan öfkeyle halk isyanları ardı ardına yankılanıyor. Lübnan’dan Şili’ye İran’a kadar kapitalizmin insanlık üzerinde yarattığı tahribatlar öfkeyi sokaklara taşırıyor. Bolivya’da faşist askeri darbeyle sarsıldı. Yerli halkların iradesi hiçe sayılarak. Türkiye’de de yoksulluk, savaş, kayyumlar ve erkek şiddeti katmerleniyor. Tüm bu isyanlarda ve yaşananlarda en önemli ortak nokta ise politik özne olarak kadınların isyanlardaki direnme kararlılığı ve ön açması oldu, oluyor. Mirabeller’in şanından mirastır bize de direnmek. Dün ve bugün olduğu gibi, yarın da böyle olacağı dünden belli olarak yaşıyoruz bu gururu.
Şiddet… Şiddet… Şiddet… Memlekette her gün en az 3 kasap öldürülse kırmızı alarm verilirdi her halde. Bu kasaplardan kim ne istiyor diye teyakkuz olurdu. Ancak kadın cinayetleri infial yaratmıyor. Kadının fıtratında katledilmek vardır diyecekler utanmasalar. İşte bu yüzden erkek şiddetiyle günde 3’ümüz 5’imiz öldüğümüz halde önlem alınmamasıdır şiddet aynı zamanda. Erkeklerin ödüllendirilmesidir. Kadın cinayetlerinin politik yanı da burada alenen apaçık ortadadır.
Kadına yönelik şiddet otobüste, minibüste, vapurda, trende, havada uçarken her an her yerde tacize ve tecavüze açık halde görülmemiz. Çünkü yüzlerce binlerce kez ürettiniz. Üzerinde ne vardı. O saatte orada ne işi vardı diye. İhtiyar bir alçak genç bir kadına geçtiğimiz günlerde “karşıma oturma gözüm kayıyor” diyordu. Tacizi yaşlarının arkasına gizleyip suç işlemek de var. Ama bir suç daha var ki tacize karşı susmayan arkadaşımızın erkek olan şoför tarafından susturulmak istenmesi! Aynı zamanda bu suçu işleyen şoför, tacizci erkeğe beyefendi demek suretiyle onunla dayanışmayı da ihmal etmiyor. Şiddet aynı zamanda tacizcilerin korunması ve cezasızlık politikasıdır.
Şiddet kadın için savaşın kendisidir. Şiddet erkekliklerini alıp savaşanların naralarıdır. Kadın bedeninin hedef alınmasıdır.
Şiddet bir iş yerinde ilk önce işsiz kalmak, aynı işi yaptığın erkekten daha az ücret almak, “çalışmak neyine evlen kocar bakar” zırvalarına maruz kalmaktır.
Şiddet toplumsal cinsiyet rolleri üzerine yıkılan kadınlara her gün “bugün ne pişirsem” sorusunu sormak zorunda bırakan erkek egemenliğidir.
Şiddet karanlıkta arkayı kollamadan yürüyememektir.
Şiddet 25 Kasımlarda kadınların eylemlerine gazla müdahale ederek kadın katillerine cesaret vermektir.
…
Ve daha fazlası.
Ancak bu karamsar tablo asla kadınların mücadele kararlılığını etkileyemiyor. 2019 25 Kasımı önce valilik tarafından yasaklandı. Ancak birlikte olmanın, birlikte mücadele etmenin, birlikte güçlü olmanın tadını bilen kadınlar olarak önce Taksimi açtırdık. Sonra yine taksimi mora boyadık. Şiddetsiz yaşamlar için cehenneme çevirdiğiniz dünyamızda kadın dayanışmamızla küçük cennetler kurmaya devam.