Sizce de artık erkeklerin bu rezalete, cinsiyetçiliğe ses çıkarma zamanı gelmedi mi? Erkekler değişmeden bu sorunlar bitmeyecek, çünkü Türkiye’nin en büyük sorunu erkek sorunudur!
Dün Türkiye büyük bir şok yaşadı. Muğla-İstanbul arası taşımacılık yapan Metro Turizm‘e ait yolcu otobüsünde otobüsün muavininin uyuyan kız öğrencinin yanına giderek mastürbasyon yaptığı ve boşaldığı ortaya çıktı. Yaşanan bu olay Metro Turizm yetkilileri tarafından da doğrulandı. Bu olayın haberlerde yer almasıyla birlikte de özellikle sosyal medyada gündem bu taciz olayı oldu. Yorumlarda tepkiler çokça olayı bir sapıklık olarak görme eğilimindeydi.
Peki, bu olay sadece bir kişinin sapıklığı olarak değerlendirilebilir mi, bu kadar basitçe geçiştirilebilir mi? Bu olayın birçok farklı boyutu yok mu? Bunca taciz ve tecavüz şuçunun işlendiği Türkiye’de tüm bu olayların arka planı nedir, gelin biraz bunun üstüne konuşalım. Hep yapılageldiği gibi kadınlar üstünden de değil bu sefer erkekler üstünden konuşalım. Çünkü bu sorun bir kadın sorunu değil, Türkiye’deki kadınlara yönelik şiddet, ayrımcılık, sömürü sorunu her şeyden öte bir erkek sorunudur. Erkekler değişmeden de bu sorunlar azalmayacak, aksine artacaktır. Türkiye’nin en büyük sorunu erkek sorunudur.
Bir erkeğin doğuşundan başlayalım. Birçok aile için erkek çocuğun yeri ayrıdır. Birçok aile erkek çocuğu olduğunda kız çocuğu olduğundan daha çok sevinir. Osmanlı’da şehzade olsun diye erkek çocuk bekleyen bir geleneğin ardılı olan toplumda; erkek çocuğuna daha doğduğu anda hayata 1-0 önde başladığı hissettirilir. Burada başka bir sorun daha ortaya çıkar, önde olmak veya geride olmak. Hayat bir maç gibidir ve o maçta o erkek çocuk hep önde olmalıdır. Beraberlik diye bir seçenek yoktur.
Türkiye’de erkek, kadınları ezen bir topluma doğar. Bu toprakların havasına suyuna o ayrımcılık, o sömürü sızmıştır. Bunu kabul etmesi öğretilir hem erkek çocuğa hem de kız çocuğa. Bunu kabul ederse, ki etmek, uymak zorunda bırakılır, bu büyük sistemin çok çok küçük bir dişlisi daha eklenmiş olur. Bu süreçte kadın bedeni üstündeki tahakküm daha küçük yaşlardan itibaren başlar. Kızlara vücudundan utanması gerektiği öğretilirken, erkeklerin ise bedeni adeta bir güç nesnesi olarak konumlandırılır. “Hadi göster amcana pipini” diyerek cesaret verilir. Erkek çocuğun zihnine daha o andan kızlarda olmayan cinsel organının bir güç kullanma aracı olduğu yerleştirilir. Onun için artık o bir gurur objesidir. Arsızca kullanabileceği yeri geldiğinde. Sünnet düğünüyle bu gururu yedi düvele duyururken ailesi, kız çocuk için ise cinsel organından gelen kanın yaşattığı travma; bir ömür boyu sürecek bir bastırılmışlığın, saklanmanın ve sakınmanın ilk adımıdır.
Erkek çocuk büyür, sokaklara çıkar, sonra okula başlar. Orada da çocukluğunda ona öğretilen tüm bu değerlerin yansıması devam eder. Kadınlara karşı fiziki ve sözel şiddetin ilk provaları yaşanır bu masum diye değerlendirilen acımasız yaş dilimlerinde. Cinsel şakalar, tacizsel laf atmalar başlar. Daha doğum anından gelen o özgüven karşı cinsin üzerinde acımasızca kullanılır. Üç harfli kelimeleri kullanmaya başlar fütursuzca.
Diğer yandan merak eder. Küfürlerine, aşağılamalarına konu olan o cinselliği. Onu öğrenmek için ise en yakın başvuracağı mecra internettir, pornodur. Pornodaki dünya artık onun normali haline gelir. Oradaki dünyayı sorgulamaz. Porno filmlerde dövülen, aşağılanan, her şeyi erkek için yapan pasif kadınları görür. O filmlerdeki kadın prototipini geneller, annesi, ablası dışında tüm kadınları öyle görmeye başlar. O genelleme sonrası tecavüze uğrayan kadınlar onun için, “hak etmiştir” ya da “esasında içten içe zaten bunu istemiştir”.
Sonra askerlik süreci gelir o erkek çocuğun. Bazen daha çocuk yaşta, bazen ise olgun olmasını gerektirebilecek yaşta o ataerkil ortama girer. Beyin yıkanma süreci adeta tavan yapmıştır. Zaten daha çocukluktan zihnine yerleştirilen düşman imgesi askerlik süresi boyunca her gün onun karşısındadır. Düşman ülke ya da ülke içinde ona hain diye belletilenler onun için tecavüz edilecek bir kadın veya eşcinseldir. Söylediği marşlarda, komutanın onlara verdiği vaazlarda binbir türlü küfür ve aşağılama, tecavüz ve tacizi normalleştiren düzen devam eder.
Bazen askerden önce, bazen askerden sonra o erkek hayata adımını gerçek anlamda atar, bir kadını sever, evlenir. Çocuğu olur. Evlendiği kadını ne kadar sevse de, bakışında geçmişinin etkisi vardır. Bir evlilikte ev işlerini yapması gereken, çocuğu büyütmesi beklenen, yatakta onu mutlu etmesi gereken kişidir, bir bireyden öte bir annedir. Çocukları için de aynı süreç devam eder, ona ne öğretildiyse o da çocuklarına onu öğretir, gösterir, çocukları onu görür ve onlar için bu “normal” haline gelir.
Hayır hepimiz o sistemin içindeyiz
“Ama bütün erkekler aynı değil” dediğinizi duyar gibiyim. “Bu sınıfsal, eğitimsel bir durum, eğitimli, vicdanlı, farkındalığı olan erkekler de var” diyebilirsiniz. Ama eğri oturalım doğru konuşalım, bir erkek olarak hangimiz böyle bir topluma doğmadık. Hangimiz erkeğiz diye el üstünde tutulmadık. Hangimiz porno filmlerden bazı şeyleri hastalıklı bir şekilde öğrenmedik. Hangimize askerde aşağılayıcı marşlar söylettirilmedi. Evet tüm bu sistem biz doğmadan çok önce de vardı, ama biz de onu devam ettirdik. Ne kadar sorgulasak da o sistemin bir şekilde parçası olduk, oluyoruz.
Ama her erkeğin, bu kocaman ve öğütücü sisteme karşı yapabilecekleri var. Erkekler değişmeden tüm bu sorunlar bitmeyecek, artarak devam edecek. Erkekler kendi içlerinde devrimi yapmadıktan, dönüşmedikten sonra bu sistem de değişmeyecek. Erkekler reddetmedikçe bu sistem sürecek.
Cinsiyetçi küfürler masum değildir
Örneğin en basitinden küfürler. AMK diye bir gazetenin olabildiği bir ülkede; küfürler. Küfürlerin çok büyük bir bölümü kadınları ve LGBT bireyleri aşağılayan cinsiyetçi kelimelerdir. Bu küfürlere göre kadın ve eşçinsel olmak kötüdür. Cinselliğini yaşayan kadın or.spudur. “Biz o küfrü gerçek anlamıyla kullanmıyoruz, artık dilde yer edinmiş kötüleme, hatta takılma cümleleri işte, masumlar” demeyin. Küfür ne olursa olsun cinsiyetçi ve aşağılayıcıdır. Birine “a.ına koyayım” demek onun üstüne çıkmak, onu yenmek, ondan güçlü olmak anlamına gelir, ne olursa olsun. Bir erkeğin bir erkeğe bunu demesi de cinsiyetçidir. Başka bir erkeği kadına benzetir, yani sen kadınsın, daha aşağıdasın zihniyeti üstünden hareket eder. Bu kelimeler masum değildir, tecavüz kültürünü her gün, her an yeniden üretir. Evet hadi erkekler denesin, o üç harfli kelimeleri lügatından çıkarmayı.
Tecavüzün tacizin şakası mı olur
Son Metro Turizm olayında yine gördüğümüz bir çarpıklık da her şeyden mizah üretme çabası idi. Böylesine bir olay üstünden bile mizah üretilmeye çalışıldı. Ama tacizin, tecavüzün şakası olmaz, mizahı olmaz. Komik değillerdir, düşündüğünüz aksine yaratıcı falan da değillerdir. Hepsi ama hepsi yine kadınları aşağılamak üzerine kuruludur, masum değildir.
Feminizme erkek düşmanlığı deme kolaycılığı
Bunca tacizin, tecavüzün, ayrımcılığın yaşandığı, kol gezdiği bir ortamda bir şeyleri dönüştürmenin yolu feminist bir bakış açısıyla sorgulamadan, tüm olayları, günlük yaşamda kullandığımız dili, yaptıklarımızı, planladıklarımızı, ilişkilerimizi feminist bir süzgeçten geçirmekten geçiyor. Bir erkek feminist mi olur denebilir, illa feminist olmaya, kendini feminist diye tanımlamaya da gerek yok. Biraz vicdan ve empati ile oluşan bir sorgulama, filtreleme ve değiştirme süreci bile yeterlidir.
Metro Turizm’de yaşanan bu olay basit bir cinsel saplıklık olayı değildir. Bu olay asırlardır, yıllardır olagelen şeylerin sonuçlarından biridir. Ve erkekler kendi içinde değişmedikçe daha birçok böyle olay yaşanmaya devam edecektir. Erkekler olarak hayatlarımızda küçük değişiklikler yapmaya başlayalım. Bunun zamanı gelmedi mi artık?