Türkiye, Paris Anlaşması’nı imzalayan 191 ülke arasında yer alıyor. Bununla beraber, anlaşmanın onaylanması için henüz herhangi bir irade veya girişim ortaya konulmadı. İklim Ağı, Türkiye’yi yeni iklim rejiminin bir parçası olmak için Paris Anlaşması’nı onaylamaya ve ulusal katkı hedeflerini iyileştirmeye davet ediyor.
Bugün itibarıyla küresel emisyonların yüzde 65’inden sorumlu 94 tarafın onayladığı Paris Anlaşması 4 Kasım 2016 tarihinde resmen yürürlüğe girdi. 191 ülkenin imza attığı Paris Anlaşması’nın hayata geçmesi için küresel emisyonların yüzde 55’inden sorumlu en az 55 ülkenin anlaşmayı onaylaması gerekiyordu. Bu eşik Ekim ayı başında aşıldı. Türkiye Paris Anlaşması’nı 22 Nisan 2016 tarihinde imzalamasına rağmen hâlâ onaylamadı. 7-18 Kasım arasında Marakeş’te toplanacak olan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS) 22. Taraflar Konferansı, Paris Anlaşması’nın da ilk taraflar konferansı olacak.
Küresel ortalama sıcaklıklardaki artışın 2°C’nin oldukça altında tutulması, 1,5°C eşiğinde sınırlandırılmasına ve net karbon emisyonlarının 21. Yüzyılın ikinci yarısında net sıfır emisyonlara ulaşılmasına dair hedefler, Paris Anlaşması’nı kabul eden tüm ülkelerce tanındı.
Anlaşmanın önemli bileşenlerinden biri olan ulusal katkı niyet beyanları ile ülkelerin ortaya koyduğu emisyon azaltım hedefleri, yüzyılın sonunda 2,7 ile 3,7°C daha sıcak bir dünyaya işaret ediyor. Bilim insanlarına göre, iklim değişikliğiyle mücadelenin başarıya ulaşması için söz konusu hedeflerin yükseltilmesi, emisyonların 2020 öncesinde düşüşe geçmesi şart.
Türkiye, Paris Anlaşması’nı imzalayan 191 ülke arasında yer alıyor. Bununla beraber, anlaşmanın onaylanması için henüz herhangi bir irade veya girişim ortaya konulmadı. Bunun doğurduğu risklerin ve kaçırılacak fırsatların altını çizmek gerekiyor.
– Türkiye, iklim değişikliğinden en fazla etkilenecek bölgelerden birisi olan Akdeniz Çanağı’nda yer alıyor. İklim değişikliğiyle mücadelenin başarısızlığı yaşadığımız coğrafyada hem çevresel hem de ekonomik çöküş riskini barındırıyor.
– Paris Anlaşması, 2020 sonrası iklim rejiminin çerçevesini çiziyor. Türkiye’nin Paris Anlaşması’nı onaylamaması, anlaşmanın uygulama döneminin mimarisinin belirleneceği aşamada söz hakkına sahip olmaması, küresel iklim hareketinin dışında kalması anlamına geliyor. Türkiye düşük karbonlu ekonomiye dönüşüm prensiplerinin ortaya koyulacağı bu tartışmalarda bulunmalı.
– Düşük karbon ekonomisine geçiş, istihdam, halk sağlığı, enerjide dışa bağımlılık gibi kilit alanlarda gelişim vaat ediyor. Küresel iklim hareketinin dışında kalmak, bu fırsatların kaçırılması anlamına geliyor.
Türkiye, adil yükümlülük çerçevesinde ulusal katkı niyet beyanını küresel sıcaklık artışını 1,5°C altında tutma hedefine uygun şekilde yeniden belirlemeli. İklim değişikliğine karşı dirençli ve ekonomik olarak güçlü bir ülke olma hayalini gerçekleştirmek için Türkiye’nin sera gazı emisyonlarını hızla azaltacak sanayi, ulaşım ve enerji politikalarını ve uyum politikalarını hayata geçirmesi gerekiyor.
2014 yılında 1990’a göre 261 milyon ton daha fazla sera gazı salan Türkiye, ulusal katkı belgesinde emisyonlarını 2030’da 1990’ın 461 milyon ton üstüne çıkarmayı taahhüt etti. Beyan edilen bu hedef Türkiye’nin sera gazı emisyonlarının 2030’da 2012 yılı seviyesine göre yüzde 162 oranında artacağını gösteriyor. İklim Ağı bu gerekçelere dayanarak, Paris Anlaşması’nın ilk taraflar toplantısının yapılacağı Marakeş’teki İklim Zirvesi öncesinde Türkiye’yi Paris Anlaşması’nı onaylamaya, ulusal katkı beyanını gözden geçirerek yenilemeye davet ediyor.
Türkiye’deki sivil toplum kuruluşları, iklim değişikliği konusunda ortak kaygılarını ve çözüm önerilerini birlikte dile getirmek üzere 2012 yılında “İklim Ağı”nı kurdu.
İnsan kaynaklı iklim değişikliğinin geri dönülemez noktaya gelmeden önce durdurulması için ortak çalışmalar yürütmeyi amaçlayan İklim Ağı, Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği, Doğa Derneği, Doğa Koruma Merkezi, EUROSOLAR Türkiye (Avrupa Yenilenebilir Enerji Birliği Türkiye Bölümü), Greenpeace Akdeniz, Heinrich Böll Derneği, Kadıköy Bilim Kültür ve Sanat Dostları Derneği (KADOS), TEMA, Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı, Yeryüzü Derneği, Yeşil Düşünce Derneği, Yeşilist, WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) gibi sivil toplum kuruluşlarının katkısı ile kuruldu.