Ben Jack’in kalın bağırsağıyım diyen Fight Club’tan sonra güzel bir distopik dizi geldi önümüze: Blood Drive. Biraz Ichi the Killer tadında bol kanlı, SyFy ve Midnight Grindhouse yapımı gore bir dizi. Planet Terror sevenler kaçırmasın.
Bir araba yarışı olan Blood Race’e katılan yarışmacıların arasındaki serüveni anlatıyor dizi. Her yarışmacı ayrı bir konu. Ana kahraman doğrucu bir Davud olan polis Arthur, olay yerine baskın yapmaya giderken zorunlu olarak yarışa dâhil ediliyor ve partneri de Grace. Ateşli bir hatun olan Grace, yarış sonundaki ödül için orada ve kazanmaktan başka bir şey düşünmüyor; hatun için her yol mübah, zaten her yol mübah olmalı. Çünkü kardeşi yarışı düzenleyen “Hearth” şirketine ait bir hastanede ve tedavisi için 10 milyon dolara ihtiyaç var. Arthur ve Grace ikilisinin boyunlarına enjekte edilen mikroçip benzeri bir cihazla sürekli rotada ve yarışta tutuluyorlar, babalar çok hardcore. Tüm yarışmacıların kontrolü de Blood Race’i düzenleyen Julian’ın kontrolünde. Yarışmacılar rotadan saparsa ya da bir şekilde yarışı yavaşlatırlarsa Julian elektrik vererek durumu kontrole sokuyor.
Öğrenilmiş çaresizliği hisseden varlık, acının kaynağından uzaklaşmak için tekrar yarışa ve istenilen, acısız olan yola geri dönüyor.
Dizinin içinde oldukça farklı karakterler var ve yaratılan mekân algısı, şiddeti kanla buluşturan oldukça ilkel bir o kadar da derin ve anlık zevkleri de harlıyor bünyesinde. Kan, alkol ve uyuşturucu beraberinde limitsiz bir tatmin duygusunu yaşamak için ilk ve en derin konu olan cinselliğin de olaya dahil olması oldukça normal tabii ki. Dizinin birçok yerinde bdsm kafasında ilişkileri görmek de mümkün. Özellikle “Scholar” karakterinin geçtiği sahnelerde. Üçüncü bölümde Scholar’ın hayal kırıklığına ve aşağılanmasına tanık oluyoruz. Sanırım senarist Scholar’ı böyle yaratmış ve bu yaratım görüntü yönetmeninde de canlanmış çünkü son bölümde “cinselliği” bir aşağılama unsuru olarak kullanmışlar. Aa, olur mu öyle şey?
Hemcinslerle yapılan uyarılma ve bu şekilde tatmine gitmek isteyen zihin, egonun derinliği ile tatminsizliğe gidiyor. Dizide ikili ya da üçlü ilişki kareleri de geçiyor ve kanla bezenmiş senaryonun çağırdığı ilkel ve derin zevk, bize son damlada tatminsizliği getiriyor. Daha fazlasını isteyen “içsel hayvan” -ki genelde bencilce ister- karşılıklı zevkten ziyade kendi zevklerini düşünür buna göre de ortamı, kişileri kullanır ve çoğu zaman da manipüle eder. Bu bel seviyesindeki cinsellik ve haz arayışı, kozmik bir dansa dönüşür mü bilemiyorum ya da Tao Yin’de geçen Neidan kafasında içsel bir dönüşüm olur mu cinsel enerji için? Eh bunun için kişi, sabah işe gitmeden hızlı bir tane, öğlen işten hemen çıkıp partneriyle bir tane daha, akşam üstü eve gelince bir BJ, sonra dışarı çıkıp eğlenip eve geldiğinde 1-2 saatte internette porno başında harcarsa, bunların sonunda da “tatmin” olmak için aslında hemen hemen bütün gününü harcadığını fark ederse ve hâlâ “tatmin”in yanından bile geçmediyse, o zaman anlar kozmik dansın gerekliliğini. Çünkü, bencilce yapılan işlerde tatmin olamıyoruz ve ego sürekli daha farklısını arar. Sarı, pembe, mor, yeşil, uzun, kısa… Ee? Sonra?
Sonrası, başka başka yerlere gider. Bir üst seviye olan “Lordlar Kamarası”na geçersin ve orada işler değişir. Neden mi? Çünkü bdsm sana kapılarını açar ve en karanlık tarafın odasına girip oynamaya başlamışsındır ve orada dostum, sadece vicdanın vardır, bir de itaatkârın.
Sadizm çıkar, dominasyon ve bir de hayal gücün. Neyse, konu bdsm değil. Ama dizi bize bunların alt yapısını veriyor ve pulp fiction diyalogları olmasa da izlenebilirliğini devam ettiriyor.
Dizinin yan konularından birisi de, post apocalyptic senaryolarda sık sık işlenen Mad Max serilerinden de alışık olduğumuz gasoline konusu. Dizinin geçtiği post apokaliptik dünyada benzin (rammstein) problemi var; arabalarda yakıt olarak insan kanı kullanıyor. Kaputu açıp direkt kişiyi kafalama basıyorlar motorun içine, bol bol kan çıkıyor tabii, uvv seksi. Daha sonra arabadaki kan barı dolduğunda tam gaz yola devam ediyorlar. Bu kısmı biraz Ash vs Evil Dead gibi gelebilir ama olsun, olmuş da zaten.
Bir diğer konu da arabaların kendi içinde birer cinsel obje olması. Yolculuk sırasında belli bir enerjiyi korumak için seks yapmaları, arabanın ulaşım aracı olduğunun bize başka bir açıdan göstergesi aynı zamanda. Gösterge zihniyetini kenara bırakırsanız ve birkaç gif yapabilecek teknolojik altyapınız varsa bir iki postalık ekmeğiniz çıkar bu diziden. Fetiş ve diğer gore/korku tarzında yapımlar seviyorsanız bu diziyi izlemenizi tavsiye ederim. Sıcak yaz akşamlarında klimayı 22 dereceye aldığınızda yaşadığınız serinleme işinde size yardımcı olabilir. İki seçeneğinizin olduğunu unutmayın; ya psychedelic ambient tarzda bir müzik ya da Rammstein (Mein Teil) ile takılmalık olabilir, olsun da. Tamam üçüncü bir seçenek de Marilyn Manson olsun.
Yazıda geçen bazı kavramlar için linkler:
Blood Drive – Trailer, Rammstein – Benzin, Fight Club – Jack’s Colon, Blood Drive IMDB, BDSM, Psychedelic Ambient, Post Apokaliptik, Ichi The Killer