Ana Sayfa Blog Sayfa 181

29. Ankara Uluslararası Film Festivali tanıtım filmi yayınlandı!

0

Festival posterinden esinlenerek tasarlanan tanıtım filminde, kameralı insanın bozkırdan, kente ve en sonunda sinema salonuna gidişini görüyoruz. Bozkırın ortasında yalnız bir ağaç gibi, bulunduğu ortama renk getiren kamera insan Ankara Uluslararası Film Festivalini temsil ediyor. Köklerini bulunduğu toprakların sinemasından ayırmadan çıktığı yolculukta kült filmlerden sahnelerle karşılaşıyor. Kış Uykusu, Susuz Yaz, Bisiklet Hırsızları, Easy Rider ve Leon filmlerinden temsili sahneler kameralı insanın kadrajına takılıyor. Kente ulaşan kameralı insan, festival aracılığıyla dünya sinemasının evrensel değerleriyle buluşuyor.

Tanıtım filminin yaratıcıları Bahadır Yazıcı, Uğur Erbaş ve Kayahan Kaya’nın filme dair ifadeleri şöyle:

“Film festivalleri vizyonda gösterilme ihtimali düşük filmleri izleyiciye sunarken, bir yandan filmin içindeki karakterleri de kentte misafir eder. Festival boyunca izlediğimiz filmler ile evrensel bir kültürel genişleme hissederiz. Sanki oyuncular her an karşımıza çıkacak ve biz de kendi kadrajımızla onları görecekmişiz gibi… Tanıtım filmi bu düşünceyle ortaya çıktı. Umarız Ankara Uluslararası Film Festivali’nin vizyonunu yansıtabilmeyi başarmışızdır.”

Festival programında 55 ulusal ve uluslararası uzun metrajlı, 19 belgesel ve 84 kısa film yer alıyor. Berlinale, Viennale, Cannes, Toronto, Locarno, Tribeca, Sundance, Hamburg, Rotterdam ve San Sebastián gibi uluslararası film festivallerinden filmlerin yer aldığı festival kapsamında 181 yönetmenin 158 filmi bulunuyor. Festivalde konuk sinemacıların katılacağı söyleşilerden, Festilab atölyelerine birçok özel etkinlik de gerçekleştirilecektir.

29. AUFF Tanıtım Filmi

29. Uluslararası Ankara Film Festivali’nde 4 Fransız filmi

0

19-29 Nisan 2018 tarihleri arasında gerçekleşecek 29. Ankara Uluslararası Film Festivali boyunca Ankaralı sinemaseverler 4 ünlü Fransız yönetmenden 4 Fransız filmini izleme şansı bulacak. Türkiye Fransız Kültür Merkezi tarafından desteklenen festival 10 gün sürecek ve film gösterimleri Büyülü Fener sinemalarında gerçekleşecek.

Festival kapsamında gösterime girecek Fransız filmlerinin programı şu şekilde:

Çinli Kız

Yönetmen: Jean-Luc Godard

22 Nisan Pazar 11.30

24 Nisan Salı 16.30

Film, bir grup soykırım komünistinin hayatına odaklanıyor. Gruptan sorumlu olan Veronique, revizyonist olmakla suçlanan Henri, şiddete eğilimli Kirilov, siyasete pek ilgisi olmayan Yvonne ve çeşitli gelgitlerde yaşayan Guillaume, devrimci pratiğe farklı yaklaşımları olan beş arkadaştır. Mao’nun devrimi konusunda hemfikir olan bu beş farklı kişi Godard’ın kışkırtıcı tarzına katılıyor. 68 Hareketlerinden önce, yönetmen Çinli Kız ile yeni bir dönemi başlatmıştır.

Fransız Sineması Yolculuğum

Yönetmen : Bertrand Tavernier

24 Nisan Salı 20.00

27 Nisan Cuma 11.30

Bertrand Tavernier’in Fransız sinemasında yaptığı kişisel yolculuk, çocuk olarak beğendiği filmlerden kariyerinin erken dönemlerine, önemli yaratıcı figürlerin portreleri ile anlatılıyor. Film, Cannes FF’de de En İyi Belgesel adaylığı almıştır.

Mayıs’ta Milou

Yönetmen : Louis Malle

23 Nisan Pazartesi 11.30

25 Nisan Çarşamba 14.00

Ülkede saldırılar ve gerginlikler devam ederken annesi ölen Milou ve ailesinin cenaze planlarının nasıl etkilendiğini anlatan filmde Mayıs 68’deki burjuva bir ailenin “sağlıksız” ilişkileri masaya yatırılıyor. 

Kapitalist/Endüstriyel toplumun insan ilişkilerini zedeleyici yönü ön plana çıkarılıyor. Film, 1991 yılında BAFTA’ya da aday gösterilmişti.

Unutulmayan Sevgili

Yönetmen :  François Truffaut

29 Nisan Pazar 14.00

Birinci Dünya Savaşı esnasında ve sonrasında Fransa, Almanya ve Avusturya’da geçen bir aşk ve dostluk öyküsü. Öykünün kahramanlarından Jules içine kapanık bir yazardır ve kendisinden daha sosyal Jim ile arkadaşlık kurar. Daha sonra bu ilişkiye dahil olan Catherine ise her iki arkadaşı da varlığı ve hayata karşı tutumu ile etkisi altında bırakır. Usta yönetmen François Truffaut’nun üçüncü uzun metraj film denemesi olan Unutulmayan Sevgili, vizyona girdiği sene Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde ödüller kazanmış ve BAFTA Ödüllerine aday gösterilmiştir.

Çağdaş Gösteri Sanatları Festivali başlıyor: “festival408 not found”

İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi Sahne ve Gösteri Sanatları Yönetimi programı ve Sahne Sanatları alanı tarafından düzenlenen çağdaş gösteri sanatları festivali FESTİVAL 408, 22 Mayıs’ta başlıyor. Bu yıl 7’ncisi düzenlenen festival sanatseverleri, “festival408 not found” teması çerçevesinde gerçekleştirilecek oyun ve dans performanslarının yanı sıra oyunculuk, masal anlatım atölyelerinden film gösterimleri ve söyleşilere zengin bir programla buluşturuyor.

İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi Sahne ve Gösteri Sanatları Yönetimi programı ve Sahne Sanatları alanı tarafından düzenlenen FESTİVAL 408, 22 – 29 Mayıs tarihleri arasında gerçekleştirilecek. Bu yıl 7.si düzenlenen festivalin teması ise “festival408 not found” olacak. Festival programı kapsamında, BİLGİ’li öğrencilerin ve mezunların 13 ayrı dans ve oyun performanslarının yanı sıra, sanatçıların yürüteceği masal anlatımı, doğaçlama, oyun yazımı, hareket ve dans atölyeleri, sektörden sanatçılarla söyleşiler ve film gösterimi sanatseverlerle buluşacak. BİLGİ öğrencilerinin hem üretici hem de yönetici olarak yer alacağı festivalin bu yılki mekanları, BİLGİ santralistanbul Kampüsü, BİLGİ RGB Studios, KATS Sahne ve Bomontiada ALT olacak.

festival408 not found”

Festival, bu yılki teması “festival408 not found” çerçevesinde, hayatın var olan sistemlerin dışına taştığı veya durma noktasına geldiği, engellendiği, zaman aşımına uğradığı kırılma noktalarını sanal ortamda karşımıza çıkan hata kodları üzerinden ele alıyor.

22 Mayıs Salı günü santralistanbul Kampüsü’nde İstanbulimpro’nun “Doğaçlama Oyunculuk Atölyesi”yle başlayacak çağdaş gösteri sanatları festivali, Talin Büyükkürkciyan Demir’in “Kontakt Doğaçlama Atölyesi”yle devam edecek. Atölyelerin ardından sanatseverler santralistanbul’da Bengü Kovar’ın “Söz Gelimi”, Evrim Zeybek’in “Kafamdaki Küçük İnsanlar”, Ece Alpergun’un “Persona Non Grata” ve Zeynep Pekin’in “Tekerrür” isimli dans performanslarıyla buluşacaklar.

23 Mayıs Çarşamba günüyse program santralistanbul’da Cüneyt Uzunlar’ın düzenleyeceği “Masal Anlatım Atölyesi”yle devam edecek, ardından katılımcılar Enerji Müzesi’nde İpek Özağan’ın “Uyumsuz Çatlaklar Fabrikası” performansıyla buluşacaklar.

Ümit Ünal son filmi “Sofra Sırları” ile BİLGİ’de

Erdem Avşar’ın yürüttüğü “Oyun Yazım Atölyesi” ile başlayan 25 Mayıs Cuma günü programı ise Ümit Ünal’ın son filmi “Sofra Sırları”nın gösterimi ardından santralistanbul Kampüsü’nde filmin yönetmen ve oyuncularıyla gerçekleşecek sohbet ile devam edecek.

Atölyelerden oyun ve dans performanslarına zengin bir program

26 Mayıs Cumartesi günü ise sanatseverleri Bomontiada ALT’ta Nisan Berkol’un “Tevafuk”, Hüseyin Korkmaz’ın “Akıntı” isimli performansları ve Sahne Sanatları mezunlarından Şafak Ersözlü’nün “Enstasis” adlı dans performansı bekliyor olacak. Ardından BİLGİ İletişim Fakültesi Sahne Sanatları alanının kuruluşunun 10. yılına özel “Mezunlar Söyleşisi” dahilinde, İletişim Fakültesi Sahne ve Gösteri Sanatları Yönetimi ve Sahne Sanatları mezunları, BİLGİ’li öğrencilerle buluşacak. Burcu Halaçoğlu moderatörlüğünde Banu Atça Kurç, Didem Kaplan, Dilan Beyhan, Eda Derala, Erkin Aykın, Eylem Abalıoğlu, Göker Yıldız, Görkem Kasal, Hazal Ekser, Simge Burhanoğlu, Yasin Doğan, Zeynep Toy ve Zeynep Doruk’un katılacağı söyleşide mezunlar dinleyicilerle, hem kendilerine hem de çalıştıkları sektörlere dair bilinmeyenleri ve perde arkalarını paylaşacaklar.

28 Mayıs Pazartesi günü Fulya Peker’in “Butoh Atölyesi” ile santralistanbul’da başlayan program KATS Sahne’de Batuhan Mazlum’un “Yeni Bir Gün” ve Yavuz Güney Tinin’in “Karışma” isimli kısa oyunları ve Sahne Sanatları mezunlarından Caner Omur’un Stand Up Gösterisi ile sürecek.

Festivalin son günündeyse katılımcılar Oya Zehra Erben’in “Keşfedilmemiş Coğrafya”, Melda Tuzluca’nın “Son Akşam Yemeği”, İrem Avcı’nın “Hareket Sonrası Hareketsizlik” adlı performanslarını santralistanbul Kampüsü’nde izleyebilecekler. Günün sonunda festivali üreten ve yöneten Sahne ve Gösteri Sanatları Yönetimi programı ve Sahne Sanatları alanı öğrencileri yapım sürecinin perde arkasını kapanış etkinliği dahilinde seyircilerle paylaşacak.

Festival 408’in adı, Sahne ve Gösteri Sanatları Yönetimi programı ve Sahne Sanatları öğrencilerinin bitirme projelerinin ders kodunu taşıyor ve koreografiden prodüksiyona, oyun yazımından tanıtım ve pazarlamaya, festivalin tamamen öğrenci üretimi olmasıyla dikkat çekiyor. Yedinci yılındaki Festival 408’in santralistanbul dışındaki mekan sponsorluğunu Kats Sahne ve BomontiAda Alt; catering sponsorluğunu ise Loqum Burger üstleniyor.

Festival 408 dahilindeki atölyelere katılım sınırlı sayıda olduğundan başvurular için fest408@gmail.com mail adresi üzerinden iletişime geçilmesi gerekiyor.

FESTİVAL 408 PROGRAMI

22 Mayıs Salı

Atölye

10:00 – 13:00 İstanbulimpro Doğaçlama Atölyesi

Yer: santralistanbul Kampüsü, Black Studio

15:00 – 17:00 Talin Büyükkürkciyan Demir ile Kontakt Doğaçlama Atölyesi

Yer: santralistanbul Kampüsü, Green Studio

Gösteri

18:00-21:00 Bengü Kovar / Söz Gelimi

                       Evrim Zeybek / Kafamdaki Küçük İnsanlar

                       Ece Alpergun /Persona Non Grata

                       Zeynep Pekin / Tekerrür

Yer: santralistanbul Kampüsü, Green Studio

23 Mayıs Çarşamba

Atölye

13:00-15:00 Cüneyt Uzunlar ile Masal Anlatım Atölyesi

Yer: santralistanbul Kampüsü, Black Studio

Gösteriler

17:00-18:00 İpek Özağan/ Uyumsuz Çatlaklar Fabrikası

Yer: santralistanbul Kampüsü

25 Mayıs Cuma

Atölye

12:00-18:00 Erdem Avşar ile Oyun Yazım Atölyesi

Yer: santralistanbul Kampüsü, White Studio

Film Gösterimi ve Söyleşi

18:00-21:00 Ümit Ünal’ın son filmi Sofra Sırları Film Gösterimi ve Söyleşisi

Yer: santralistanbul Kampüsü, Enerji Müzesi

26 Mayıs Cumartesi

Gösteri

16:00-19:00 Nisan Berkol / Tevafuk

                       Hüseyin Korkmaz / Akıntı

                       Şafak Ersözlü / Enstasis

Yer: Bomontiada ALT

Mezunlar Buluşması ve Söyleşi

19:00-22:00 Mezunlar Buluşması ve Mezunlarla Söyleşi

Yer: Bomontiada ALT

28 Mayıs Pazartesi

Atölye

13:00-16:00 Fulya Peker ile Butoh Atölyesi

Yer: santralistanbul Kampüsü, White Studio

Gösteri

18:00-21:00 Batuhan Mazlum/Yeni Bir Gün

                       Yavuz Güney Tinin/Karışma

                       Caner Omur/ Stand Up Gösterisi

Yer: KATS Sahne

29 Mayıs Salı

Gösteri

15:00-19:00 Oya Zehra Erben/Keşfedilmemiş Coğrafya

                       Melda Tuzluca/Son Akşam Yemeği

                       İrem Avcı/ Hareket Sonrası Hareketsizlik

Yer: santralistanbul Kampüsü Green Studio

Söyleşi ve Yapım Süreci Perde Arkası

19:00-20:00 Festival 408 Yapım Süreci ve Söyleşi

Yer: santralistanbul Kampüsü Green Studio

*Atölyelere katılım sınırlı sayıdadır.

Başvurular için: fest408@gmail.com

Uçan Süpürge cesaretin bedelini umutla ödüllendiriyor

0

20 yıldır büyük bir dayanışma örneği göstererek dünyanın tek kadın filmleri festivali olarak ses getiren Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali, 21. Festivalini UMUT teması ile düzenliyor.

10-17 Mayıs tarihinde her biri 2017-18 yıllarına ait gün yüzü görmemiş kadın filmlerini festival izleyicisi ile buluşturacak olan 21. Uluslararası Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali, CESARETLERİ İLE BÜTÜN KADINLARA UMUT OLAN isimleri ödüllendirecek.

ONUR ÖDÜLÜ SAHİBİ NEDRET GÜVENÇ

Her yıl verdiği onur ödülleri ile gündem yaratan Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivalinin 21. Onur Ödülünü, sayısız film ve tiyatro eserine imza atmış, sanat alanındaki cesaretli duruşu ile bütün kadınlara umut olmuş Nedret Güvenç alacak.

Daha 14 yaşındayken, Karel Çapek’in “Yaşadığımız Devir” adlı savaş karşıtı oyununda başrol oynayan Nedret Güvenç, İzmir Şehir Tiyatrolarının kapanmasının ardından İstanbul’a taşınmış ve İstanbul Şehir Tiyatroları’na katılarak yönetmenliğe başlamıştır. 1995’te emekli olduğu İstanbul Şehir Tiyatroları’ndan sonra Tiyatro İstanbul topluluğu bünyesine katılarak sanat çalışmalarını durdurmayan Güvenç, Türkiye’nin 2009 Dünya Tiyatro Günü bildirisini yazan sanatçısı olarak tarihe adını yazdırdı. Devlet sanatçısı olan Nedret Güvenç, 9 Mart 2010’da İzmir’de Nedret Güvenç Tiyatro Sahnesi’ni açtı. Elli yıllık tiyatro oyunculuğunun ardından anılarını da kaleme alan Güvenç, oyunculuğunun yanı sıra yazarlığı ile de tanınıyor.

İLHAN VE YENERSU BİLGE OLGAÇ BAŞARI ÖDÜLLERİNİN SAHİBİ OLDU

Bilge Olgaç’ın Türkiye sinemasındaki önemine vurgu yapmak için her sene adına düzenlenen BAŞARI ÖDÜLLERİNİN bu seneki sahipleri, Biket İlhan ve Işık Yenersu olacak.

Uçan Süpürge 21. Uluslararası Kadın Filmleri Festivali’nin Kadın filmlerinin Türkiye sineması için önemini hatırlatarak farkındalık yarattığı BİLGE OLGAÇ BAŞARI ÖDÜLLERİNİ, umudu önceleyen iki sinema emekçisi kadın, Biket İlhan ve Işık Yenersu kucaklayacak.

“Yolun sonunda ulaşacağınız o ışığı  görmüşseniz, aydınlık günlere inancınız varsa tiyatrodan vazgeçemiyorsunuz” diyen tiyatro ve sinema oyuncusu Işık Yenersu, 1942 yılında Zonguldak’ta doğdu. Ankara Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümü mezunu olan sanatçı, öğrenciyken Cüneyt Gökçer’in yönettiği Anne Frank’ın Hatıra Defteri adlı oyunda Anne Frank’ı, Mahir Canova’nın yönettiği Antigone oyununda Antigone’u oynayarak dikkat çekti.  Konservatuar eğitiminin ardından Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü kadrosuna giren ve mesleğini halen sinema, televizyon ve tiyatro alanlarında sürdüren oyuncunun sanat yaşamını konu edinen “Işık Yenersu: Tiyatronun Narin, Çetin Divası” adlı bir belgeseli de bulunuyor.

BİLGE OLGAÇ BAŞARI ÖDÜLÜNÜN bir diğer sahibi Biket İlhan, kendi hikayeleri, kendi tarihinden yola çıkarak izleyici ile buluşturduğu filmlerini hiçbir kategoriye sokmadan değerlendiren ÖZGÜRLÜK ve UMUDUN beyaz perdedeki ismi adeta… Toplumsal kaygıları öne çıkaran sinema yapımcısı ve yönetmen, Biket İlhan, 1944 İzmir doğumlu. Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Yüksekokulu mezunu olan İlhan, sinema alanında çalışmalarına başlamadan önce İngilizce öğretmenliği yapıyor. Sinema alanına Seni Kalbime Gömdüm filminin yönetmen yardımcılığı ile 1981 yılında dâhil oluyor.  TRT’de ve çeşitli sinema filmlerinde yönetmen ekibinde yer aldıktan sonra 1992 itibariyle Teleflaş adlı televizyon dizisi ile yönetmenlik yapmaya da başlıyor. Yönetmenliğini yaptığı sinema filmleri arasında Yarım Kalan Mucize, Mavi Gözlü Dev, Ayın Karanlık Yüzü, Bir Kadın Yüzü ve Sokaktaki Adam sayılabilir.

TEMA ÖDÜLÜ: IOANNA KUÇURADİ

İnsan ve değerleri üzerine yaptığı çalışmalar ile sadece Türkiye’de değil bütün dünyaya UMUT olan filozof, araştırmacı, yazar Prof.Dr. İOANNA KUÇURADİ bu sene Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivalinin TEMA ÖDÜLÜ sahibi oldu.

İoanna Kuçuradi’nin felsefi antropolojiden etiğe doğru yol alan düşünce gelişiminin en önemli basamaklarından biri, aslında doçentlik tezi olan “İnsan ve Değerleri”dir. Her ne kadar tezin adı “İnsan Felsefesi Bakımından Değer Problemi” olsa da felsefi antropoloji burada artık yalnız bir yaklaşım biçimidir. Temel sorun önceki çalışmalarında olduğu gibi bir fenomen olarak insan problemini araştırmak değil, bir fenomen olarak değer problemini ortaya koymaktır. Böylece felsefi etiğe giden yolda önemli bir problemi açıklığa kavuşturmak amaçlanır. Böylelikle Kuçuradi etik ile ahlâkı birbirinden ayırma amacında oldukça önemli bir mesafe kaydetmiş olur. Öte yandan onun değer problemiyle ilgilenmesinde artık salt felsefi bir kaygı değil, aynı zamanda bugünün fenomenlerini kavrama, “çağı” arılamayı antropolojik bir değer felsefesi çerçevesinde ele alırken bir yandan da yaşanan hayattaki değer problemlerini “aydınlatma” da söz konusudur. Kuçuradi, soyutlamayı esas alan geleneksel etikteki kavram analizi yerine, bugünkü etikte fenomen analizinin değer problemini ortaya koymak bakımından daha uygun bir yaklaşım olduğunu belirtir ve etikle antropoloji arasındaki ilgiyi özellikle vurgular.
Kuçuradi’nin eserlerinde karşılaşılan insan-değer-çağ üçlemesi, onun felsefe yolculuğunda oldukça önemli kavramlardır. Öyle ki irdelemelerinde felsefe tarihi bilgisinden çok “çağ”a ilişkin problemleri dile getirmeye çalıştığı, felsefe tarihine ait bilgilere genellikle bugünü anlamak için başvurduğu görülür. Nitekim hazırladığı Hacettepe Felsefe Bölümü’nün lisans programındaki hemen hemen tüm sistematik derslerin tanımında, ilgili felsefe problemlerinin tarih içindeki gelişimi yanında “bugünkü durum”u da vurgulanmaktadır.

Başta Goethe Madalyası olmak üzere birçok uluslararası ödülü olan İonna Kuçuradi, 2003 yılında düzenlenen 21. Dünya Felsefe Kongresi’nin Türkiye’de yapılmasına öncülük etti. UNESCO, 21. Dünya Felsefe Kongresi’nin başarılı bir şekilde yapılmasına büyük katkısından ve bu alanda yaptığı bilimsel çalışmalardan dolayı, İoanna Kuçuradi’nin, 2003 Felsefe Ödülü’ne layık görüldüğünü bildirdi.

Düşüncelerinin ve kaleminin peşinde bir yazar: Emine Semiye

1
“Ey muhterem hemşirelerim! Çünkü kadınlar erkeklerden keskin olan zekâları sayesinde iyi okurlarsa çok öğrenecekler. […]. Sonra erkeklerin başlarına indirmek istedikleri maddi ve manevi darbelere artık boyun eğmeyecekler”

Kadın olmak, ataerkil dünyanın her çağında zor. Engellerle karşılaşmanın kaçınılmaz olduğu bu sistem, bazı coğrafyalarda aristokrat kadının da yaptıklarını sınırlandırdı. Öyle ki ekonomik açıdan özgür görünen zengin Osmanlı kadını da yazmasının, konuşmasının, üretme arzusunun sonucunda bedel ödedi. Fakat Osmanlı kadını, tıpkı dünyanın diğer noktalarındaki kadınlar gibi yok sayılmayı, dışlanmayı ve diğer tüm bedelleri göze alarak mücadele etti.

Kadın hareketinin öncü isimlerinden olan Emine Semiye, kadın olmasının yanı sıra düşüncelerinden dolayı da zorluklarla karşılaştı. O, babası Ahmet Cevdet gibi düşünmüyordu, ablası Fatma Aliye gibi kimi zamanlar padişahın yanında da değildi. Muhalif bir kimliği vardı fakat tutucu değildi. Eleştirel tavrı elden bırakmadı, dernek, parti, örgütün değil, kendi düşünce ve hislerinin peşinden gitti.

Yazar, 28 Mart 1868’de, İstanbul’da Vezneciler semtindeki evlerinde dünyaya geldi. Tanzimat Dönemi’nden Cumhuriyet’in ilk yıllarına son derece aktif bir hayat sürdü. Yazar, siyasetçi, öğretmen kimliğiyle kadın hareketinin öncü isimlerinden biriydi.

Emine Semiye’nin kadın hareketine bakışını belki de en iyi anlatan ifade ise Mehasin adlı dergide, 1909 yılında yer alan şu ifadeydi; “Şükûfe Nihâl Hanım kızım, tahsile olan iştiyakınızı tebrikle beraber bunun husulünü tamamen erkeklerden beklememenizi de âcizane ihtar ederim. Bakınız size bir şey anlatayım: Hümamat-ı Aliyesi ile vatanına pek büyük hizmetler etmiş ve hâlâ da etmekte bulunan müterakki ve mütemeddin bir zat-ı âli ilan-ı hürriyetten evvel vatanın tahlisine, hürriyetin istirdadına çalıştığı zamanlarda bir gün kendisinden nisvan-ı İslam için de bir hisse-i meşrua talep etmiştim. O zat bize pek kavi teminat vermişti. İlk irticaiyun vakasında unutulmuş olan hukukumuzun hiç olmazsa nisvanın müdafaası suretinde icrasını ihtara lüzum gördüğümde bakınız o gayret- perverden şu mealde cevap almıştım. ‘Biz hürriyeti kurtardık; fakat kale-i taassubun henüz bir taşını kaldırabildik. Bekleyiniz, terakkiyat-ı nisvaniyenin zamanı da gelecektir. Sizin gibi erbab-ı hâmiyet meyus olamaz ve fütur getirmeyerek çalışır.’ Bu cümleden de anlıyorsunuz ya! Bizim terakkimiz yine bizim himmetimize bırakılıyor. Ricalimizin bizi düşünmediklerine şimdiden bizler düşünelim de nisvan-ı atiyemizin âlem-i medeniyete yaraşacak hâlde yetişmelerini kadınlığın, insanlığın hiçbirinden mahrumiyetini icap etmediğini el-ayan kadınlarımızdan bekleyelim. O kadınları millet istikbalde sizin gibi genç kızlarda bulacaktır.”  Buna göre Emine Semiye, kadınların özgürlüklerini kimseden beklememesini, kendisinin almasını Şükufe Nihal’e ithafen yazdıklarında bu şekilde belirtirken kendisi de bunu bilerek kadınlarla birlikte hak ve eşitlik mücadelesinin öncülerinden olmuştu.

Emine Semiye sadece kadın hareketi içerisindeki yeriyle değil eğitimci, siyasetçi ve gazeteci yönleriyle de dikkatleri çekmekteydi. O, bir yandan İttihat ve Terakki Cemiyetinin Selanik kadın kolları başkanlığını yaparak siyasi hayat içerisinde aktif olarak yer alırken bir yandan da önce Selanik ve Edirne’de sonra da Anadolu’nun çeşitli illerinde Türkçe ve edebiyat öğretmenliği yapmıştı. Ancak bütün bu hizmetlerinde asıl hedefi kadınlığın durumunu iyileştirmekti.

Kurduğu Şefkat-i Nisvan ve Hizmet-i Nisvan isimli dernekler aracılığıyla yardım faaliyetlerinde bulundu. Eşi Reşit Paşa’nın memuriyeti dolayısıyla bulunduğu Selânik’te İttihat ve Terakki Fırkası’nın gizli faaliyetlerine katılıp Meşrutiyet’in ilanından sonra açıktan destekleyen yazılar yazıp konuşmalar yaptı. Tutuklanma ihtimali üzerine Paris’e gitti. Sonradan, aradığını bulamadığı için, ona tepki olarak kurulan Osmanlı Demokrat Fırkası’nın üyeleri arasında yer aldı. Cumhuriyet Dönemi’nde ise, siyasal hareketler içinde yer almasa da kadın haklarını ve Batı tarzı eğitim anlayışını savunan bir öğretmen olarak yeni ilkelerle bezeli yeni rejimin destekleyicisi oldu. Zaten dönemin basınından, kadınların yazdıklarından anlaşıldığı kadarıyla Meşrutiyetten Cumhuriyete kadınlar, yenilik ve özgürlük vaat eden rejimlerin destekleyicisi oldu.

Yazılarında Emine Vahide, Semiye bint-i Cevdet, Emine Semiye bint-i Cevdet imzalarını da kullandı. 31 Mart ayaklanması aleyhindeki sert yazılarını, belki de kimliğini gizlemek için Muallime-i Nasûha Hâce Şerife Mürşide ve Nasfet bint-i Ahmet takma adlarıyla yazdı. Emine Semiye, gazetelerde çok sayıda makale yayımladığı gibi, roman, hikâye gibi farklı türde kitaplar da kaleme aldı: Muallime, Bîkes, Sefâlet, Gayyâ Kuyusu (roman), Bir Mütehassisenin Tefekkürâtı, Terbiye-i Etfâle Ait Üç Hikâye, Hiss-i Rekâbet, Emir Çoban Kızları Yahud İki Kadında Aynı Tâli’: Bağdat Hatun, Dilşâd Sultan (hikâye), Selânik Hâtıraları, Hürriyet Kokuları, İktitaf (makale), Kalem Tecrübeleri (hatıra), Hülâsa-i İlm-i Hisap (ders kitabı).

1944’te Haseki Hastanesi’nde vefat eden Emine Semiye’nin ideolojik olarak sevilmemesi, onu dönem dönem anlatıların dışında tutsa da kadınların hayatlarının değişiminde büyük etkisi oldu. Her ne kadar gölgede bırakılıp görmezden gelinse de yaptıklarıyla bugüne değişi, tüm gerçekliğiyle tarihin orta yerinde durmakta.

Kaynak:

Şefika Kurnaz, Osmanlı Kadın Hareketinde Bir Öncü, Emine Semiye, Timaş Yayınları, 2008.

Emine Semiye, “Terakkiyat-ı Nisvaniyeyi Kimden Bekleyelim?”, Mehasin, Sayı: 10, Eylül 1325 (Eylül 1909), ss. 733-736.

Eğreti Gelin Ladik’in galası yapıldı

0

Yönetmenliğini Zaim Güvenç ve Deniz Güvenç kardeşlerin üstlendiği, senaryosunu Zaim Güvenç’in Şükran Kozalı ile birlikte yazdığı “Eğreti Gelin Ladik”; Sinemedya Yapım ve Film Tayfası ortak yapımıyla 13 Nisan’da vizyonda izleyicisiyle buluşuyor. Filmin galası 9 Nisan Pazartesi akşamı, Grand Pera Emek Sahnesi’nde oyuncuların ve ekibin katılımıyla gerçekleşti.

Filmin başrol oyuncusu Yeşim Salkım, kırmızı halıda duygularını şu şekilde dile getirdi “Altın Portakal ödülü aldığım Şarkıcı filmden sonra, en heyecanlandığım film Eğreti Gelin Ladik oldu. Film ekibi, bu filmi hayata geçirebilmek için o kadar uğraştı ki, onlara bu film için çok teşekkür etmek istiyorum. Yapımcımıza da teşekkür ediyorum, bu projeye inandığı için. Bir kadın hikayesi yaptık, umarım izleyicisi bol olur.”

Filmin oyuncularından Miss Model Of Türkiye 2013 güzel Sevinç Meşe: “İlk filmim olduğu için çok heyecanlıyım. İzleyici, anne ve kız arasında derin bir yüzleşmeye şahit olacak bu filmde. Sonuç itibariyle her kadın gibi Ladik de annesiyle birlikte bu zorluklardan çıkmayı başarıyor” dedi.

Filmin yönetmenleri ve oyuncuları Zaim Güvenç ve Deniz Güvenç ise: “Filmimizde emeği geçen herkese çok teşekkür ederiz. Şükran Kozalı ile bu filmin senaryosunu yazarken, Kostak Emine rolü için hep Yeşim Salkım’ı düşündük. Yeşim Hanım başta olmak üzere bütün oyuncularımız muhteşem performanslar sergiledi. Filmimizi bütün sahneleriyle, izleyicisine armağan ediyoruz.”

Film ekibi gösterim sonrası sahnede tebrikleri alırken, izleyicisine duygularını ifade etti. 13 Nisan’da vizyona girecek olan filmin Ankara’daki özel gösterimi, 12 Nisan Perşembe akşamı saat: 19.00’da Panora Avm Cinemaximum’da gerçekleşecek.

Dünyanın Kıyısında Dans

1
“Bana kalırsa bilimkurgunun temel işlevlerinden biri tam da bu soru sorma biçimidir: alışılmış düşünme biçimimizin tersine çevrilmesi, dilimizde henüz karşılığı olmayan kelimeler için kullanılan metaforlar, imgelemdeki deneyler.”

Ursula K. Le Guin’in “Kelimeler, kadınlar ve mekanlar üzerine düşünceler”inden oluşan Dünyanın Kıyısında Dans’ı İthaki Yayınları’nda. Seda Ersavcı’nın çevirisini yaptığı kitapta 1976 yılından 1988 yılına kadar olan konuşmaları, makaleleri, ve kitap eleştirileri bulunuyor. O zamandan günümüze gelen ve hala hayatımızı etkileyen cümlelerinde üzerinde düşünecek ve öğrenecek çok şey var.

Yazmak dışında bildiği tek şeyin ev işleri olduğunu söylüyor Le Guin kitabın girişinde; feminizm, edebiyat, sosyal sorumluluk ve seyahat başlıkları altında toplanmış ve yıllara göre dizilmiş bir zihin biyografisi olduğunu belirtiyor ve biz okurken bir kez daha onun zihnine hayran kalıyoruz ve yazma konusunda ne kadar usta olduğunu görüyoruz. Daha önce Le Guin okumuş olanlar için çok değerli bir kitap, ve elbette, yeniden Le Guin cümleleriyle buluşmak da paha biçilemez.

“Kopernik bize dünyanın merkez olmadığını söyledi. Darwin bize insanın merkez olmadığını söyledi. Antropologlara kulak verirsek, bize, uygun ve dolaysız bir ifadeyle, Beyaz Batı’nın merkez olmadığını söylediklerini duyabiliriz.”

Makale ve konuşmaların her biri, bir diğerinden farklı bir konuyu ele alıyor. Kocakarılardan, bilimkurgudan, edebiyattan, seyahatten, ütopyalardan, antropolojiden, kitap okumaktan, yazmaktan, yazarlardan, kitaplardan, Tolkien’den, sansürden, kendi kitaplarından ve nicesinden bahsediyor. Ama Ursula’nın kıvrak üslubu, eleştirisi, yönü hep aynı. Düşündürmek istediği konular, eleştirmek istediği düşünceler, yıkmak istedikleri var. Kitabın girişinde bunu yaparken kimseyi incitmek istemediğinden bahsetmiş ve özenle kurulmuş cümleleriyle bunu başarıyor.

“Romanları bu yüzden seviyorum işte: İçlerinde kahramanlar yerine insanlar var.”

Bu kitapla birlikte, sadece iyi bir yazar değil, yaşamayı öğrenmiş biri olduğunu görüyoruz. Gözlem yapmayı asla bırakmamış, kendini geliştirmeyi ve düşünmeyi asla ihmal etmemiş Ursula. Bazı yazılarında kendi hayatından parçalar var, buradan anlıyoruz. Seyahat ettiği yerlerden ve ailesinden de bahsediyor. Hiçbir konuşması sadece orada onu dinleyen kişilere yönelik değil; okurlarına, diğer yazarlara, yazmak isteyenlere ve herkese yönelik. Yaralanmak isteyen bir kişi, kitabın herhangi bir sayfasında zihnini açacak bir cümle bulabilir.

“Şayet insan zihninin zamansal bir spektrumu olsaydı bir fizikçinin yahut mutasavvıfın nirvanası mor ve ötesinin çok ötesinde olurdu ve öbür uçta, kızılötesinde Uğultulu tepeler yer alırdı.”

Zekice düzenlenmiş, eğlenceli ve düşündürücü bu yazılar; Karanlığın Sol Eli, Mülksüzler, Yerdeniz Serisi gibi romanların gerisindeki bu yaşlı kadına daha da hayranlıkla bakmanızı sağlayacak. Bu romanlardaki eksikleri, eleştirilen yerleri, alt düşünceleri yazarın ağzından okuyacaksınız. Hikaye anlatmanın, kelimelerin ve cümlelerin ustası Canım Ursula’mızın çeşitli fikirlerini kendine has üslubuyla bir araya getirdiği bu kitabı kaçırmayın. İyi okumalar herkese.

Açlık Grevindeki Osman Evcan için İngiltere’de Ördek Kurtarıldı

0

İngiltere’den paylaşım yapan UnoffensiveAnimal isimli sosyal medya hesabı, İngiltere’nin kuzeyindeki bir çiftlikte sefalet içinde yaşatılan, eti için yaklaşık 200 Sterlin fiyat biçilen bir ördeğin özgürleştirildiğini ve bu eylemin Silivri’de açlık grevine devam eden vegan hükümlü Osman Evcan’a ithaf edildiğini duyurdu.

Osman Evcan’ın Silivri Kapalı Ceza Kurumu’nda 26 Mart 2018’de başlattığı açlık grevi yurtdışında da yankı uyandırdı. UnoffensiveAnimal’ın internet sayfalarında yer alan ALF (Hayvan Kurtuluş Cephesi) imzalı duyuruda “Sosyeteye 100-200 Sterlin gibi fiyatlarla ördek cesedi satan bir çiftliğe yaptığımız ziyarette ölmüş, çamurlarda çürüyen kuşlara rastladık ve sıcak bir yuvası olmazsa aynı sonu paylaşacak olan bir ördeği oradan kurtarma kararı aldık. Bu eylemi, kapatıldığı hücresinde vegan yemek hakkı için açlık grevine giren Osman Evcan’a ithaf ediyoruz.” denildi.

Osman Evcan, Silivri Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda kendisine veganlığı ve inançsızlığı üzerinden psikolojik baskı uygulandığını, yiyeceklerine defalarca mideyi bozan zararlı maddeler katıldığını, diğer mahkûmlarla spor-sohbet gibi faaliyetlere katılmasının keyfi olarak engellendiğini beyan ettiği birçok yazılı şikâyetin karşılıksız kalması sebebiyle açlık grevine başladığını açıklamıştı. Mektubunda “Hiçbir kötü muameleye itiraz etmememiz için bizi terbiye etmeye çalışıyorlar. Kanıt, belge olmadığını söyleyerek suçluları korumuş oluyorlar. Başka seçeneğim kalmadı. İfşa etmeseydim kendime olan saygımı yitirirdim.” diyen Osman Evcan’ın şikâyetlerinin dikkate alınması ve sorumlu cezaevi personelinin cezalandırılması için CHP İstanbul milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’e 9 Nisan’da soru önergesi verdi.

YARIN (ÇARŞAMBA) KADIKÖY’DE OSMAN EVCAN İÇİN FAKS VE MEKTUP YAZMA ETKİNLİĞİ VAR

Osman Evcan’ın yaşadığı sorunları başından beri takip eden Yeryüzüne Özgürlük Derneği’nin basın sözcüsü Güray Tezcan geçen hafta Bianet’e verdiği mülakatta “Osman zehirlenmesiyle ilgili cezaevindeki görüntülerin incelenmesini ve etkili bir soruşturma yürütülmesini istiyor; çünkü şikâyet edenin değil, şikâyet edilenin beyanını esas almışlar.” demişti. Yeryüzüne Özgürlük Derneği sosyal medya hesaplarından tüm hak savunucularını yarın akşam (Çarşamba) Kadıköy Mahatma Kafe’de gerçekleştireceği Osman Evcan için faks ve mektup yazma etkinliğine davet etti.

HAYVAN KURTULUŞ CEPHESİ (ALF) NEDİR?      

ALF, yaklaşık 40 senedir dünyanın pek çok noktasında aktif olan lidersiz bir oluşum. Amacı, endüstriyel olarak veya insan faydası için kullanılan/öldürülen hayvanları doğrudan eylemle özgürlüklerine kavuşturmak. Hayvanları sömüren insanlar dâhil hiçbir canlıya zarar vermeme prensibi olan oluşum, bazı çiftlikleri ve deney laboratuarlarını tahrip ettiği gibi gerekçelerle geçtiğimiz yıllarda ABD gibi bazı ülkeler tarafından terör listesine alınmıştı. İstanbul’da da özellikle 2014 yılında petshop’lardan, balık ağlarından, niyetçilerden tavşan, köpek ve balık gibi canlıları kurtarma eylemlerine ALF adı verilmişti.

– UnoffensiveAnimal’ın Osman Evcan paylaşımları: ,

– Yeryüzüne Özgürlük Derneği’nin yarınki mektup-faks yazma etkinliği:

-CHP İst MV Sezgin Tanrıkulu’ndan Adalet Bakanı’na soru önergesi:

-İstanbul’da gerçekleştirilmiş bazı eski ALF eylemlerinin haberleri: ,

Astronomiye merak salanların alabileceği en iyi 3 teleskop

0

Hepiniz, en az bir kere astronot olmak ya da en azından gökyüzünü bir kere olsun teleskopla incelemek istemişsinizdir. Size önereceğimiz birkaç teleskopla, çok profesyonel bir şekilde olmasa da en iyi şekilde gözlem yapabilirsiniz.

Astronomiye merak mı duymaya başladınız? Ya da gökyüzünü uzun uzadıya bir teleskopla mı incelemek istiyorsunuz? Teleskop almadan evvel yaşanabilecek sıkıntılardan birisi hangi teleskop ile gözlemlerinize başlayabileceğiniz konusu. Eğer bu konuya yeni merak salanlardansanız ve teleskop almak istiyorsanız sizler için derlediğimiz birkaç teleskop size bir fikir sunabilir.

Alanında En İyisi: Celestron NexStar 5SE​ ($658)

En iyi amatör teleskop olarak seçebileceğiniz Celestron NexStar 5SE, kompakt bir pakette hem lensleri hem de aynaları kullanan bir Schmidt-Cassegrain teleskobu çeşididir. Güneş sistemindeki, Satürn’ün halkalarından Jüpiter’in bulut bantlarına kadar net görüntüler veren bir ışık toplama kapasitesiyle başlangıç için gayet iyi bir seçim.

Bütçe Dostu: AWB OneSky Reflector ($200)

OneSky Reflector Telescope, bir elektronik GPS işlevi istemediğiniz takdirde ödediğiniz parayla en fazla şeyi sunabilir. Nitekim bu teleskop aradığınız gök cisimlerini otomatik olarak bulamaz. Otomatik bir teleskop almadığınız takdirde teleskopun aynalarını hizalamanız gerekir. Bunun nasıl yapılması gerektiğini bilmiyorsanız, bu teleskobu almanızı pek tavsiye etmeyiz.

Buna da Göz Atabilirsiniz: Sky-Watcher Traditional Dobsonian ($385)

Geleneksel ‘Dobsonian’ teleskobu, ışık toplamasıyla ve objektifteki görüntülerle sizi epey tatmin edebilir. Işığı yakalayan 8 inçlik aynasıyla epey iyi bir tercih. Bu ise epey net görüntülerle çok daha uzaktaki sönük cisimleri görmenizi sağlayacaktır.

Umuyoruz, bu liste teleskop alırken size yol gösterir. Her ne kadar dolar kuru yüzünden teleskoplar da dudak uçuklatıcı fiyatlara çıkmış olsa da içinizde en ufak bir istek varsa tavsiyem yine de teleskop almanız yönündedir.

Alıntı | webtekno.com  |  Kaynak | thewirecutter.com | Kapak Görseli

22. Uluslararası Ankara Caz Festivali başlıyor

22’ncisi bu yıl düzenlenecek olan Uluslararası Ankara Caz Festivali başlıyor!

Festivalin açılışı 8 Mayıs 2018 tarihinde İKİ farklı etkinlik ile gerçekleşmeye hazırlanıyor. Fransız Kültür Merkezi’nin ve Samm’s Bistro’nun katkıları ile ülkemize ilk kez gelecek olan Kamerun ve Fransa’dan geleneksel ritimlerle dolu harika bir ses Charlott Wassy Quintet saat 21:30’da sahne alacak.

8 Mayıs 2018 tarihinde ise Bilkent Üniversitesi’nin grafik tasarım öğrencilerinin 22. festival için yapmış oldukları grafik çalışmaların yer alacağı Bilkent Center Alışveriş Merkezinde yer alacak sergi açılacak. Sergi 13 Mayıs’a dek ücretsiz izlenebilecek. 9 Mayıs akşamı ise “Bilkent Station Festival Alanı” kurulacak ve Karsu Plays Atlantic Records “Ahmet Ertegün Anısına” projesi ile ilk kez Ankara’da verecekleri konserle festival ateşi başlayacak. Konser saat 20.00’da başlayacak.

Festival bu yıl “Kadın ve Caz” teması ile tasarlandı. Caz Derneği sivil toplum kuruluşu kimliği ile 21 yıldır düzenlediği festivali 22. yılında tüm kadınlara armağan ederek, umutlara açık bir festival olarak hazırladı.

9-12 Mayıs tarihleri arasında “Bilkent Station Festival Alanı” gün boyunca sergi, atölye çalışması ve söyleşilerin yanı sıra akşamları saat 20:00 konserleri ile birbirinden değerli kadın müzisyenlerimize açık hava sahnesinde yer verecek. Hemen sonrasında BİS by New Castle ve Samm’s Bistro’da ise kulüp performanslarımız festival süresince devam edecek.

13 Mayıs Pazar günü Anneler Günü’nde ise “Tepe Prime Avenue”de Türk Deniz Kuvvetleri Yıldızlar Orkestrası’na Yıldız İbrahimova, Ülkü Aybala Sunat ve Su İdil’in eşlik edeceği konser ücretsiz olarak izlenebilecek.

Aynı gece ise Polonya Büyükelçiliği’nin katkıları ile Polonya’nın çok genç ve yetenekli bir piyanist Aga Derlak Trio Samm’s Bistro’nun ev sahipliğinde sahne alarak festivalin kapanışını yapacak.

Caz dünyasına geçmişten günümüze dokunmuş, tarihi etkileyecek kadar sanatsal ve bilimsel çalışmalarda bulunmuş tüm kadın müzisyen ve sanatçılarımıza yer vererek, anarak, hatırlayarak “çığlığımızı” bu festivalde atacağız.

Festivalin programı www.ankaracazfestivali.com adresinden ve sosyal medyadan izlenebilecek. Biletler ise www.biletix.com adresinde satışa 16 Nisan 2018 itibari ile açılacak.